Disleksi testi: Erken tanı için WISC-4 Zeka Testi ve CAS testleri

Son resmi kayıtlarda Türkiye’de 41 bin 600 çocuğun disleksi tanısı aldığı saptanmıştır. Resmi olmayan sonuçlara göre ise ülkemizdeki disleksili çocukların sayısının 120 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Peki, ülkemizde 10 çocuktan birinde rastlanan; eğitimcilerin ve ailelerin yeterince bilgi sahibi olmaması sebebiyle farkına varılamayan disleksi nedir?

Disleksi testi: Erken tanı için WISC-4 Zeka Testi ve CAS testleri

Özel Eğitim Uzmanı ve Disleksi Merkezi Eğitim Koordinatörü Tuğba Döner, disleksiye dair farkındalık oluşturacak bilgiler aktardı.

Zeka düzeyi normal ya da normalin üzerinde olan çocukların; okuma becerilerinde sorun yaşaması şeklinde görülen, öğrenme güçlüğü olarak da bilinen disleksi, genellikle ilkokul birinci sınıf döneminde, okumaya başlama aşamasında fark edilir.


Okuma, anlama ile ilgili zihinsel süreçlere ilişkin bir farklılık olarak kabul edilen disleksi ile ilgili altı çizilmesi gereken en önemli nokta zeka düzeyi ile ilgili bir sorun olmamasıdır. Herhangi bir mental problemin sonucu olan okuma güçlüğünün disleksi olarak tanılanmadığı ve dislektik bireylerin yaşadığı öğrenme güçlüğünün sebebinin öğrenme stillerinin farklı olmasından kaynaklandığı bilinmelidir.

Nasıl teşhis ediliyor?

Özel Eğitim Uzmanı ve Disleksi Merkezi Eğitim Koordinatörü Tuğba Döner, öğrenme güçlüğünün tedavisinin bireysel olduğunu, erken tanı ve beraberinde iyi bir eğitimciyle gerçekleştirilen bireysel çalışmalarla öğrenme güçlüğünü ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu belirtti ve disleksinin tanı aşamalarına dair bilgiler aktardı:

“İki aşamadan oluşan disleksi tanılama süreci dikkat ve uzmanlık gerektirir. Herhangi bir patolojik durum olup olmadığını belirlemek için yapılan ‘Tıbbi Değerlendirme’ aşaması, kulak-burun-boğaz, nöroloji, göz hekimleri ve çocuk psikiyatristlerinin muayenelerini içerir. Bu aşamada psikiyatristler tarafından çocukta öğrenme güçlüğü semptomları tespit edilmişse tıbbi tanı konarak çocuğun eğitim hayatı içerisinde bazı yasal haklara sahip olması sağlanır.

‘Psiko-eğitsel Değerlendirme’ aşaması ise gelişim özelliklerinin, zeka düzeyinin, görsel-işitsel algının, okuma-yazma-matematik becerilerinin değerlendirilmesini kapsar. Bu değerlendirme ile disleksi semptomlarının ne oranda seyrettiği ve disleksinin şiddeti belirlenerek; değerlendirme sonucu çocuğun akademik olarak yetersiz olduğu alanlar tespit edilir, bu alanları desteklemeye, çocuğu akranlarının düzeyine ulaştırmaya yönelik bireysel bir eğitim destek programı hazırlanır.”


Disleksi testi

Tuğba Döner, aileyle görüşme, anamnez alma, gözlem yapmanın yanında ihtiyaç duyulursa bazı bireysel test ya da ölçeklerden de yararlanılan Psiko-eğitsel değerlendirme sürecinde, gerekli görülmesi halinde tanı için en çok başvurulan disleksi testi uygulamalarının WISC-4 Zeka Testi ve CAS testleri olduğunu da belirtti.

İlaç tedavisi olmayan disleksinin bireyin içerisinde bulunduğu gelişim dönemi özellikleri dikkate alınarak hazırlanan bireysel eğitim programı ve özel eğitim desteği ile sağlandığını belirten Tuğba Döner, tedavi süreciyle ilgili de önemli bilgiler aktardı:

“Tedavi sürecinde bireyin eğitim hayatında yaşayabileceği sorunların en aza indirilmesi amaçlanır ve çoğunlukla da bu mümkündür. Birey alınan bu destekler ile disleksi semptomlarını tolere edebilir, hem sosyal hem de akademik hayata adaptasyonu kolaylaşır. Dislektik bireylerin öğrenme stilleri diğer bireylerden farklı olduğu için okul müfredatına göre konuları takip etmeleri ve öğrenmeleri zordur. Bu nedenle mutlaka bireysel eğitim desteği alınmalıdır.”

Disleksi olduğu fark edilen çocuk için neler yapılmalı?

Erken tanı ve tedavinin önemini vurgulayan Tuğba Döner, öğrenme güçlüğü fark edilen bir çocuk için neler yapılmalı sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Kişiye özel tedavi gerektiren öğrenme güçlüğünün tedavisinde birçok önemli faktör söz konusudur. Çocuğun yaşı, zeka düzeyi, fark edilme zamanı, yaşıtlarıyla arasındaki farkın ne kadar açıldığı, kaçıncı sınıfta olduğu, ailenin evde ne kadar destek sunacağı ve alacağı bireysel eğitimin kalitesi, ek başka bir gelişimsel sorunun olup olmadığı (dikkat eksikliği vb.) gibi konular tedavi sürecinde fazlasıyla önemlidir.


Ancak yaşıtlarıyla farkı çok açılmamış, ilkokulun daha erken dönemlerinde tanı konmuş ve iyi bir eğitimci ile bireysel çalışmalar yürütmüş çocukların neredeyse tamamının yaşıtlarını yakalama ve öğrenme güçlüğünün belirtilerinden kurtulma şansı vardır. İlerlemiş yaştaki ve yaşıtlarıyla farkı çok açılmış olan çocuklar da ise okuma yazma yine kazandırılabilir ancak yaşıtlarını yakalamaları bir nebze daha uzun sürebilir.”


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.