Prof. Şükrü Ersoy: Beklenen İstanbul depremi ulusal krize neden olabilir

Prof. Dr. Şükrü Ersoy: Beklenen İstanbul depremi ulusal krize neden olabilir. İstanbul’daki binaların yüzde 90’ı yönetmeliğe uygun değil. Her sokak başında yakılacak binalar var. Yaşadığımız son deprem, milli bir tatbikat. Depremin minimum maliyeti 40 milyar dolar. Tsunami için hazırlıklı olmalıyız.

Prof. Şükrü Ersoy: Beklenen İstanbul depremi ulusal krize neden olabilir
Prof. Şükrü Ersoy: Beklenen İstanbul depremi ulusal krize neden olabilir

Ulusal Güvenlik ve Deprem Konferansı’nda konuşan Prof. Şükrü Ersoy, beklenen İstanbul depremi konusunda maddi hasarlar boyutundan bakıldığında ulusal anlamda bir krize neden olabileceğini söyledi:

YAŞADIĞIMIZ SON DEPREM MİLLİ BİR TATBİKAT

Son zamanlarda yaşadığımız depremler bize gerçeği bir kez daha hatırlattı. Bu yüzden farkındalığın arttırılması için çok fazla koşturuyoruz. Son yaşadığımız 5,8 şiddetindeki depremden sonraki günleri ben milli bir tatbikat olarak görüyorum. O bakımdan da bu tatbikatın devam etmesi için neler yapmamız gerekiyor, gelen tehlikeler neler onları ele alacağız.


DEPREMİN MİNİMUM MALİYETİ 40 MİLYAR DOLAR

Elbette genel itibariyle Türkiye bir deprem bölgesi ama Marmara biraz daha nüfus potansiyeli açısından yüksek olduğu için özel. Etkilenecek illerin toplam nüfusuna baktığımızda 26-28 milyon insan yaşıyor ve 6 milyon konut var.

Sanayinin de kalbinin burada attığını düşünürsek ve zemin faktörlerini de ortaya koyduğumuzda burada oluşacak olası bir deprem yönetilmesi zor ve istikrar isteyen bir şey. Bu yüzden ulusal güvenlik durumunu ortaya çıkarıyor çünkü minimum maliyeti 40 milyar dolar. Bu rakam daha da artabilir.

HER SOKAK BAŞINDA YIKILACAK BİNALAR VAR

20 yıldır hiçbir şey yapmadık demek olmaz ama yine de tam hazır değiliz. Hiç hazır değiliz demek yanlış olur. Aradan bir 20 yıl geçti bu 20 yıl içerisinde epey hazırlıklar var. Fakat yeterli midir sorusuna cevap veremiyoruz. Çünkü yeterli değil elbette.

1999 depreminde sadece kamu binalarında bile bin 500 tane binanın hasar gördüğünü biliyoruz. Bunların çoğu iyileştirildi ama vatandaşların evleri hala buna hazırlanmadı tam anlamıyla. İstanbul’un ilçelerinde her sokak başında yıkılabilecek binalar var.


Bu yüzden bu boyutu bizi çok kaygılandırıyor. Çünkü yapısal hasarlarımız yüksek olacak. Üstelik bu hasar geçmişte yaşadığımız depremlerden daha fazla olacak. Bu endişe verici biraz. Dolayısıyla hem aile bazında hem ulusal örgütler bazında hem de devlet açısından her ölçüde depreme hazırlanmamız gerekiyor.

BİNALARIN YÜZDE 90’I YÖNETMELİĞE UYMUYOR

2018 yılında Türkiye deprem tehlike haritası yapıldı ve bazı bölgeler ikinci derece deprem bölgesi iken şimdi artık birinci dereceye alındı. Teorik olarak İstanbul’da binaların yüzde 90’ı yönetmeliğe uymuyor. Elbette ki yeni binalar kullandıkları malzeme açısından depreme oldukça güvenli gibi görünüyor.

Eğer zeminle de uyuşmuşsa önemli bir sorun olmayabilir yeni binalarda fakat İstanbul’da hem kültürel yapılar hem vatandaşların konutlarının çoğu eski ve bunların yüzde 65-70’i kaçak. Bu tabloya baktığımızda bile zararın yüksek olacağını öngörmek yanlış olmaz.

DEPREME HAZIRLIKSIZ OLMAK AYMAZLIKTIR

Depremde aslında en güvenli yer yapıların içidir. Çünkü sizi sokakta ayrı tehlikeler bekliyor. Uygun bir yapıda oturuyorsanız çok korkmanıza gerek yoktur. Önemli olan evlerin sağlıklı olması. Bunun dışında devlet nazarında kamu kurum binalarının da hazır olması gerekiyor. Çünkü deprem sonrasında da insanların barınacağı yerler olarak tahsis edilecek. Bu yüzden normal konutlardan çok daha sağlam olması gerekiyor.

Tarihsel depremlere baktığınızda kültürel yapıların da çok etkilendiğini görüyorsunuz. Beşinci yüzyıldan itibaren surlar, Ayasofya Camii gibi diğer tarihi yapılar defalarca zarar gördü. Bu yüzden zararlara bakıldığında böyle bir depreme hazırlıksız olmak aymazlık olur. Türkiye güçlü bir ülke biraz daha fazla inisiyatifle beraber sorunları aşacağımızı düşünüyorum elimizi daha hızlı tutmalıyız.

TSUNAMİ İÇİN HAZIRLIK OLMALIYIZ


Hiç uzman olmaya gerek kalmadan, Marmara’da deprem konuşuluyorsa eğer, bir yandan da tsunamiyi de birlikte söylemek gerekiyor. Çünkü iç bir deniz olmasına rağmen geçmişte tsunamiler olmuştur. Depremin kendisi tsunamiyi oluşturmayabilir ama deniz altı heyelanları yüzünden tsunami olabilir. Bu da 1 ila 3 metre arasındaki bir yükseklik ki bu da Marmara için önemli. İlla Pasifik gibi 10 metre civarı olması gerekmiyor. Bu bile öldürücü ve yıkıcı bir durum ortaya çıkarabilir. Bu yüzden bu konuda da farkındalığın arttırılması ve önlemlerin alınması gerekir.

İstanbul depreminden en fazla etkilenecek ilçeler


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.