Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, aort anevrizması belirtileri, tanı, tetkik ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Anevrizma, vücuttaki damarlarda bölgesel olarak meydana gelen genişlemelere, balonlaşmalara verilen isim olarak adlandırılıyor. Tıbbi olarak ise anevrizma, vücuttaki herhangi bir atardamarın bölgesel olarak normalde olması gereken çapının 1,5 katından daha geniş olması olarak tanımlanıyor.
Anevrizma vücutta en sık karın ana atardamarı yani “Abdominal Aort”ta görülüyor. Normal çapı kişinin kilo, boy ve vücut özelliklerine göre değişmekle birlikte genelde 2-3 cm olan aortun çapının 4 cm’den daha geniş hale geldiği durumlarda abdominal aort anevrizmasından söz edilebiliyor.
Nedenleri ve Belirtileri
Acıbadem Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, hastalığın nedenleri ve belirtileri hakkında şunları söyledi:
“Genel olarak ailesel ve genetik geçiş gösteren abdominal aort anevrizmasının en önemli nedenleri arasında hipertansiyon ve kolesterol bulunmaktadır. Bununla birlikte Marfan Sendromu gibi bazı bağ doku hastalıklarında da abdominal aort anevrizması gelişme riski yükselmektedir. Genel olarak sessiz bir şekilde seyreden sinsi bir hastalıktır.
En sık görülen şikayet karın ağrısıdır. Bunun haricinde ishal, kabızlık atakları, hazımsızlık ve şişkinlik gibi mide-bağırsak sistemi hastalıklarında da görülebilecek şikâyetlerle seyredebilmektedir. Hastaların bir kısmında karında nabız atışının hissedilebilmesi mümkündür.
Fakat abdominal aort anevrizması ile ilgili olarak bilinmesi gereken en önemli şey hastalığın ileri evrelerine kadar uzun süre şikâyetsiz seyredebileceğidir. Özellikle çapı 5 cm’nin üzerine çıkmış anevrizmalarda kendiliğinden yırtılma ve patlama riski yüksektir. Bu durumda hastaların hayat kaybı riski yaklaşık %50 olduğundan risk faktörü olan kişilerin abdominal aort anevrizması açısından uyanık olmaları gerekmektedir.”
Tanı ve tetkik nasıl?
Aort anevrizmasında tanı ve tetkik konusuna da değinen Doç. Dr. Cem Arıtürk, “Hastalıkta tanı sıklıkla başka sebepler nedeni ile yapılan ultrasonografi ve tomografi gibi tetkikler sırasına konur. Kesin tanı ve uygun tedavi yöntemini seçebilmek için karın damarlarının görüntülenmesine yönelik ilaçlı tomografi mutlaka gerekmektedir. 5 cm çaptan küçük anevrizmalar 6 ay veya 1 yıl gibi aralıklar ile görüntülenerek takip edilmelidirler” dedi.
Aort anevrizması tedavi yöntemleri
Tedavi edilmediği takdirde abdominal aort anevrizmasının ölümcül bir hastalık olabileceğini belirten Doç. Dr. Cem Arıtürk, hastalığın tedavi yöntemlerini şöyle açıkladı:
“5,5 cm’yi geçmiş, 6 ayda 0,5 cm’den fazla çap artışı bulunan veya 4,5-5,5 cm aralığında çapı bulunup her türlü medikal tedaviye rağmen ağrı şikâyetleri devam eden hastalarda cerrahi veya endovasküler (anjiyo yöntemi ile kapalı işlemler) işlem uygulamak gerekmektedir.
Endovasküler işlemler, anjiografi salonunda yapılan ve sadece kasıklardaki 5 cm.’lik kesiler aracılığı ile uygulanan bir tedavi yöntemidir. Anatomik özellikleri uygun olan abdominal aortlu hastalarda uygulanabilen bu işlemin ölüm ve komplikasyon riski cerrahi tedaviye oranla daha düşüktür.
Genel veya lokal anestezi altında uygulanabilen bu işlemin süresi cerrahiye göre daha kısa olup taburculuk, normal hayata dönüş ve iyileşme süreçleri cerrahi tedaviye oranla belirgin şekilde daha hızlıdır.
Bilgisayarlı tomografi ile abdominal aortun anatomik özellikleri 3 boyutlu olarak değerlendirildikten sonra her hasta için ayrı ve özel stent greftler hazırlanır. Anjiografi salonunda öncelikle her iki kasık damarı cerrahi olarak hazırlanır ve bu damarlar aracılığıyla yapılan işlem ile hastaya özel hazırlanan stent greftler anevrizmatik damar bölgelerini kapatacak şekilde damar içine yerleştirilir. Daha sonra kasık bölgesindeki damarlar tamir edilerek kesiler kapatılır ve işlem sonlandırılır.
Teknolojik ve teknik gelişmeler ile birlikte abdominal aort anevrizmasında kapalı tedavi çok önemli bir rol almaya başlasa da belirli hasta gruplarında cerrahi tedavinin gerekliliği yerini korumaktadır. Hastanede kalış süresi, ölüm ve komplikasyon olasılığı, işlem sonrası yatış ile normal hayata dönüş süresi daha yüksek olsa da anatomik özellikleri kapalı işlemler için uygun olmayan hastalarda cerrahi tedavi tek seçen olarak yerini korumaktadır.”