Erdoğan: ABD ve Rusya sözünü tutmadı, Barış Pınarı Harekatı devam edecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Barış Pınarı Harekatı devam edecek mi?” sorusuna, “Kesinlikle. Burada son terörist bölgeyi terk etmedikten sonra biz bu işi bırakmayız. Bu işin bir boyutu. İkinci olarak, diğer ülkeler buradan çıkmadıktan sonra biz buradan çıkmayız. Biz Suriye’nin birliğine, beraberliğine ve bütünlüğüne taraftarız. Asla parçalanmasını da istemeyiz” cevabını verdi.

Erdoğan: ABD ve Rusya sözünü tutmadı, Barış Pınarı Harekatı devam edecek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Macaristan dönüşünde medya mensuplarına açıklamalarda bulundu. İşte Erdoğan’ın gündeme dair yaptığı açıklamalar ve sorulara verdiği cevaplar:

“Budapeşte’de gerçekleştirdiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısında Macaristan’la siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerimizi ve Suriye başta olmak üzere bölgesel konuları ele aldık. 2018’de 2,5 milyar dolar civarında seyreden ticaret hacmimizi 6 milyar dolara ulaştırma konusunda irade beyanında bulunduk. Sayın Cumhurbaşkanı Janos Ader ve Başbakan Viktor Orban ile baş başa ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdik. Toplam 10 anlaşma imzaladık. Bu anlaşmalar stratejik ortaklığımızın ahdi zeminini güçlendirecek ve bize yeni fırsat kapıları açacaktır.


Macaristan AB ülkeleri içerisinde bizi en iyi anlayan ve birçok konuda her zaman yanımızda olan bir ülke. Bunu 15 Temmuz ve Barış Pınarı Harekatında da gösterdi. Sayın Başbakan Orban, birçok uluslararası toplantıda net tavrını ortaya koydu. Macaristan Türkiye’nin AB’nin güvenliği ve bölgenin istikrarı için oynadığı kilit rolün farkında olan bir ülke ve NATO’da da bizim stratejik ortağımız.

Maalesef Avrupa’da ufuk daralmasına, stratejik aklın devre dışı kaldığına ve Türkiye’ye karşı ön yargılı tavırların sergilendiğine şahit oluyoruz. Bunun en son örneğini Barış Pınarı Harekatına yönelik tepkilerde açık bir şekilde gördük. Biz haklı davamızı her platformda anlatmaya devam edeceğiz.

Macaristan’ın AB üyelik sürecimize destek vermesini önemsiyoruz. NATO’da da güçlü bir işbirliğimiz var. FETÖ ile mücadele konusunda önemli mesafe aldık. Maarif Vakfı burada önümüzdeki yılın Eylül ayında eğitim öğretime başlayacak şekilde planlamasını yapmış vaziyette. TİKA tarafından restore edilen Gülbaba Türbesini geçen yıl açmıştık. Açılıştan bu yana 70 bin ziyaretçi uğramış. Bu ziyaretimizde de Osmanlı minyatür sanatı ile alakalı Okçular Vakfının bir sergisini açma ve gezme fırsatını bulduk. Bunlar Macar halkı ile olan tarihi bağlarımızı geleceğe taşımamıza imkan sağlayacaktır. Ayrıca 15 Türk, 15 Macar işadamıyla yaptığımız toplantıda gerek ikili gerekse üçüncü ülkelerle yapılabilecek yatırımları gözden geçirdik. Bu temaslarımızda, Macaristan’ın Barış Pınarı Harekatına verdiği destekten duyduğumuz memnuniyeti de ifade ettik. Pek çok ülke haklı olduğumuzu biliyor, bazıları ise oyunları bozulduğu için rahatsız oluyor.

Önceki akşam Sayın Trump’la bir görüşmemiz oldu. Bu telefon görüşmemizden sonra 13 Kasım’da ABD’ye gitme kararını verdik. Arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız değerlendirme sonucunda, bu ziyaretin önemli olduğunu ve bu ziyaretle Barış Pınarı Harekatının şu an geldiği noktayı yüz yüze değerlendirmenin faydalı olacağına inandık. Bunu zaten Sayın Trump’la telefon görüşmemizde kendisine de ifade ettik. Ayın 13’ünde bugüne kadar ele aldığımız ve almadığımız birçok konuyu yüz yüze görüşmenin faydalı olacağına inandık. Tabi ki Suriye’de güvenli bölge ve mültecilerin kendi topraklarına geri dönüşü konularını masaya yatıracağız. Gerek S-400, gerek F-35, gerek 100 milyar dolarlık ticaret hacmi meselelerini ele alacağız. FETÖ ile mücadele ve Halkbank konusunu da görüşeceğiz.

Malum, Pence’in Pompeo ile gelişinde 120 saat içerisinde teröristlerin bölgeyi terk etmesi konusunda mutabık kalmıştık. Şu ana kadar bunlar bölgeyi terk etmiş değiller. Aynı şekilde Rusya ile yaptığımız Soçi mutabakatında da 150 saat içinde teröristlerin bölgeyi terk etme sözü vardı. Onlar da bunu yerine getirmediler. Burada birçok sıkıntıyı yaşamaya devam ediyoruz. ABD ile stratejik ortaklığımıza sığmayacak bazı gelişmeler bizi ciddi manada rahatsız etmektedir. Bunu aşabilmek için de bu ziyaretin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle sözde Ermeni yasa tasarısı ve yaptırım tehditleri ile bizi yıldırmaya çalışma gayretleri var. Sayın Trump’ın da bunun farkında olduğunu önceki akşamki telefon görüşmesinde de hissettim. “Bugüne kadar bu nasıl oldu?” diye sordu. Bu soru üzerine ben de “Ben bugüne kadar oğul Bush ve aynı şekilde Obama ile de çalıştım. Şimdi de sizinle çalışıyorum. O dönemlerde onlar bu işi komisyona havale ederlerdi ve komisyondan dönerdi. Şimdi ise komisyonu by-pass ettiler ve kongreye gönderdiler. Direkt böyle bir durumla karşı karşıyayız” dedim. Kendisi “Ben bunu inceleyeceğim ve arkadaşlarla konuşacağım” dedi.

Kendisinin şu ifadesi de manidardı; “13 Kasım ziyareti için iyi bir hazırlık yapıyoruz” dediler. Biz de bu iyi hazırlığa karşı kendimiz de iyi bir hazırlık yapıp gideceğiz. Temennim odur ki gerçekten başarı bir ziyaret olur. Bu ziyaretle de hayırlısıyla oradan döneriz.”

SORU: Barış Pınarı Harekatı devam edecek diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Burada son terörist bölgeyi terk etmedikten sonra biz bu işi bırakmayız. Bu işin bir boyutu. İkinci olarak, diğer ülkeler buradan çıkmadıktan sonra biz buradan çıkmayız. Biz Suriye’nin birliğine, beraberliğine ve bütünlüğüne taraftarız. Asla parçalanmasını da istemeyiz. Eğer diğer ülkeler de buna taraftarlar ise kendilerinin de bunu ispat etmeleri lazım. Onlar ispat edecekler ki bizden de bunun ispatını istesinler. Bunların hiçbirinin burada sınırı yok ama bizim burada sınırımız var. En batıdan aldığımız zaman en doğuya kadar sadece 911 kilometre Suriye sınırı var. Oysa burada ne Rusya’nın ne ABD’nin ne de İran’ın sınırı var. Sadece Irak’ın biraz sınırı var. Bizim Adana Mutabakatı gibi bir belgemiz var. Bu terör örgütleri temizlenmedikçe, Adana Mutabakatının bize vermiş olduğu yetkiyle buradaki duruşumuzu aynen devam ettireceğiz.

erdoğan barış pınarı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’daki temaslarının ardından yurda dönerken uçakta gazetecilerle sohbet etti. ( Cumhurbaşkanlığı / Murat Çetinmühürdar – Anadolu Ajansı )

SORU: DEAŞ ile mücadele noktasında önemli rakamlar açıkladınız. Bununla birlikte Bağdadi’nin ailesine yapılan operasyon var. DEAŞ’la mücadele noktasında Türkiye ciddi bir aksiyon ortaya koyuyor fakat batı medyası bunu görmezden geliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bununla birlikte Türkiye elindeki DEAŞ’lı teröristleri ne yapacak? Yargılamaları süreci nasıl olacak? Avrupalı DEAŞ’lıları nasıl geri gönderecek?

Bu konu ile ilgili de biz üzerimize düşen sorumlulukları açık ve net yerine getirdik. Bugüne kadar 7 bin 600 yabancı teröristi yakaladık ve bunları ülkelerine geri gönderdik. Suriye’de DEAŞ’a katılmak üzere tespit ettiğimiz Türk vatandaşlarını, eşlerini ve çocuklarını geri alıyoruz. Burada bu şahıslar arasında hakkında terör bağlantılarına dair delil olanları adli sürece tabi tutuyoruz. Bunları yargılıyoruz. Çocuklarla ilgili olarak da onların yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri, en sağlıklı ortamda rehabilite edilmeleri için ilgili tüm kurumlarımızı da devreye sokuyoruz.

Burada bizim için en önemli konu şu. Son rakamlar doğrultusunda, sınır dışı edilenlerin sayısı 7 bin 550. Hapishanelerimizde bin 201 militan var. Suriye’deki DEAŞ kamplarından kaçıp ülkemiz tarafından yakalanan ve tekrar hapishaneye konulanların sayısı 287. Fırat Kalkanı Harekatında 3 bin 500 DEAŞ’lı etkisiz hale getirildi.


Biz şimdi DEAŞ elebaşının çok sayıda aile üyesini Azez’de ele geçirdik. Bunların sorgulanma süreci devam ediyor. İddialı bir şekilde söylüyorum, dünyada Türkiye gibi DEAŞ’la mücadele veren ikinci bir ülke yok.

SORU: ABD seyahatiniz çerçevesinde, PKK-YPG-SDG’nin komutanı olarak lanse edilen ve Türkiye tarafından iadesi istenen, ayrıca Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan Mazlum Kobani adlı terörist ile ilgili Trump’la görüşmenizde masada neler olacaktır?

Bunları biz Sayın Trump’a daha önce de söyledik. Terör örgütünün Mazlum Kobani diye ad taktığı Ferhat Abdi Şahin isimli terörist PKK terör örgütünün elebaşlarından bir tanesi. Biz önceki akşamki görüşmemizde Sayın Trump’a dedik ki “ne yazık ki siz böyle bir kişiyle bir araya geliyorsunuz. Böyle bir kişi ile bir araya gelişinizi biz kınıyoruz.” Elimizde malum mektup var. (Kılıçdaroğlu ağzına dolamıştı) Bu mektubu ben Sayın Trump’a takdim edeceğim. Siz bana bu mektubu bu adamın arabulucu olmasını düşünerek gönderdiniz. Benim size söylediklerim belli. Dedim ki “Ben böyle bir teröristi veya terör örgütünü muhatap almam. Bunun üzerine kendisi “Pence’i göndereceğim” dedi. Ardından Pence’i, Pompeo ve O’Brien da yanında olmak üzere bize gönderdi. Bir gün öncesinde arkadaşlarımız O’Brien ile görüşmeler yaptılar. Sonra da ikinci gün Pence ve Pompeo geldi. Ben Pence ile ikili görüşme yaptım. İkili görüşmeden sonra heyetler arası görüşmemize girdik ve 120 saat kararını orada mutabakat metni içerisine koyduk. Neler olacak, neler yapılacak hepsini o metinin içerisinde kamuoyuna açıkladık. Şu anda da bu yürürlükte.

Ferhat Abdi Şahin denilen adamın birçok terör saldırılarında rol aldığını biliyoruz. Bu kişi 2005 yılında İzmir Çeşme’deki bombalı saldırıda, 2005 yılında Aydın-Kuşadası’ndaki bombalı saldırıda, 2006 yılındaki Antalya-Kalekapısı’ndaki bombalı saldırıda, 2008 yılında İstanbul-Güngören’deki bombalı saldırıda, Mersin-Adana yolundaki intihar saldırısında, aynı yıl Hakkari Şemdinli’deki karakol saldırısında var. 2009 yılında Tokat-Reşadiye saldırısında, 2010 yılında Hakkari-Şemdinli üs bölgesine saldırıda, aynı yıl İstanbul-Taksim’deki intihar saldırısında var. 2011 yılındaki Diyarbakır-Silvan, Hakkari-Çukurca ve Ankara saldırılarında da var. 2012 yılındaki Gaziantep saldırısında var. Adamın olmadığı yer yok. Sayın Başkan’a mektupla birlikte bu bilgileri takdim edeceğiz. Buna karşı bizim tavrımızın neden böyle olduğunu ve konu ile ilgili atmamız gereken adımlarımızın bitmediğini aktaracağız. Biz bunların başlarına da ödül koyduk. Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan vs.

Biz terör devleti kurmaya yönelik oyunu bozduk. Güney sınırımızı birilerinin hatırına feda edemeyiz.

SORU: Trump göreve geldiğinde Obama’nın siyasetini devralmak zorunda olmakla karşı karşıya kaldı ve müesses nizam ile bunu her defasında yaşadı. S-400’le ve YPG vs. Şimdi bu Türkiye açısından anlaması için Trump’a imkan sağlaması ve ilan etmesi en azından diyalog kanalları açısından. Şimdi Trump’ın azli ile ilgili bir süreç başladı. Bu sürecin Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Aslında bu konuya girmek istemem. Çünkü şu anda bu ABD’nin kendi iç meselesi ve bu meselesinin çıkış tarihi de anlamlı. Çünkü ABD bir seçime gidiyor ve bu seçime giderken bu mesele gündeme geldi. Seçimden bu yana yaklaşık 3 yıl geçti. 3 yıl boyunca böyle bir şey niçin gündemde yok da şimdi gündeme geliyor? Burada bir plan var, proje var. Şimdi o proje devreye girmiş oluyor. Böyle bir iç meseleden dolayı bir stratejik ortak olarak ve Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak burada yorum yapmayı doğru bulmam.

SORU: Geçen hafta ABD’ye gidip gitmeme konusunda bir soru işareti olduğunu söylemiştiniz. Bu soru işareti dünkü telefon görüşmesinde anladığımız kadarıyla giderildi. Bu nasıl giderildi? Sayın Trump ne dedi ve görüşünü değişti? O görüşmede sizin masaya koyacağınız ilk başlık hangisi?

Önceki akşam, yapacağımız görüşmeye ilişkin bazı ipuçlarını Sayın Trump’tan aldım ancak yüz yüze görüşmeyi yaptığınız zaman çok daha farklı ipuçlarının ortaya çıkacağına inanıyorum. Ben çok önemsemiyorum. Bunlardan bir tanesi diyelim sözde Ermeni soykırımı. Bu artık bizim için pişirip pişirip önümüze getirdikleri bir yemek oldu. Bıkkınlık veriyor. Bunu da kendilerine ifade edeceğiz. Bunun tadı tuzu yok. Kendisi hatta şöyle bir ifade kullandı; “Buna soykırım değil de savaş desek nasıl olur?” dedi. Ben de şu cevabı verdim; “Bir defa karşımızda bir devlet yok. Böyle bir şey de aramızda zaten söz konusu değil. Bu bir zorunlu göç meselesiydi. Bunda da bazı sıkıntılar yaşandı.

Şu bizim bir Van Gölümüz var. Bu gölümüzde bir Akdamar Adası ve Kilisesi var. Biz devlet olarak buranın restorasyonunu yaptık. Şu anda her yıl Ermeniler gelir, orada yıllık ayinlerini yaparlar. Kaldı ki şu anda Türkiye’de 100 bine yakın Ermeni var. Bunların içerisinde benim resmi vatandaşım olan Ermeniler var. Bir de vatandaş olmadığı halde bize sığınmış olan Ermeniler var. Türkiye’den ABD’ye göç etmiş olan Ermeniler de var. Şu anda Türkiye’deki dini azınlık gruplarını temsil eden 17 kişi New York’ta bir Yahudi fotoğraf sanatçımızın Akdamar Kilisesi ile ilgili fotoğraf sergisini açmak üzere bulunuyor. Dolayısıyla her şey size anlatıldığı gibi değil. Türkiye’de Patrik adayı olan Ermeni vatandaşımızın yaptığı açıklamalar çok manidardır. Ben onu Sayın Pence’e de verdim. Bunun dışında diğer dini azınlıkların Barış Pınarı Harekatı ile ilgili yaptıkları destek açıklamaları var. Yine bu açıklamaları da Pence’e verdik.” Tabi merakla bizim yine bunlarla ilgili anlatacaklarımızı bekliyorlar. Bunlar önem arz ediyor. Tüm bunların yanında S-400, F-35, Patriot konusu da görüşeceğimiz konular içerisinde.

SORU: Irak’ta 2003’den beri ilk defa bu denli büyük protesto gösterileri ile karşılaşıyoruz. Gösteriler Şiilerin yoğun olduğu Basra ve Kerbela gibi şehirlerde ve İran’a yönelik protestolar. Son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye-İran ve Bağdat Merkezli ilişkilerimizi nasıl etkiler? Yine bizim TSK’nın Kandil’deki operasyonları Irak’taki bu durumdan dolayı sekteye uğrayabilir mi?

Biz Pençe 1-2-3 harekatlarımızı aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz. Burada herhangi bir aksama eksilme söz konusu değil. Bunu sonuna kadar da götüreceğiz. Sincar ise Sincar, Kandil ise Kandil… Aynen devam edeceğiz. Ama şunu açık ve net söylüyorum; burada özellikle Irak’taki bu ayaklanmaların arkasında kimler yatıyor? Biz kimler tarafından yapılabileceği veya yapıldığına yönelik tahminde bulunuyoruz. Tabi bunun İran’a sirayet etme noktasındaki durumlarını da tahmin ediyoruz. Çünkü dert İslam dünyasını bölmek, parçalamak ve birbirine düşürmek. Düşünün bizim aleyhimizde Irak’tan karşı açıklamalar geldi. Son dönemde Neçirvan Barzani olumlu, güzel bir açıklama yaptı. Ama İran’dan bile olumsuz açıklamalar geldi. Bizim Barış Pınarı Harekatımızı tasvip etmediklerini söylediler.

SORU: Kırgınlık var herhalde?

Olmaz olur mu? Nasıl olmasın. Bu kadar zamandır vatandaşlarımızı, insanımızı teröristler sivil ve asker demeden şehit ediyorlar. Elimiz bağlı kalacak halimiz yok. Gereği neyse gereğini yapmamız lazım. O zaman biz niye devletiz? O zaman bunca Silahlı Kuvvetler mensubunu niye biz güçlü tutmaya çalışıyoruz? Suriye Milli Ordusu mesela… Kim bunlar? Kılıçdaroğlu’na göre terörist. Bana göre değil. Onlar anlı şanlı, benim askerimle el ele, kol kola, omuz omuza orada kendi topraklarını savunan gerçek manada diriliş mücahitleridir. Ama Bay Kemal’e sorarsan Suriye Milli Ordusu terörist. Sen nasıl dersin bunu? Sen böyle bir şeyi söyleyeceksen öbür tarafta bir tane malum terör örgütlerinin başında olan güç var, onun için söyle.

SORU: Salı günü grup toplantısında “Dostlarımız daha evvel hava savunma sistemlerini söküp götürdüler” ifadesini kullandınız. Yeni süreç sizce NATO parametlerini, algılarını dönüştürür mü, değiştirir mi?

3-4 Aralık’ta Londra’da NATO Liderler Zirvesi olacak. Orada bu konuları çok açık ve net gündeme getirmeyi planlıyorum. İlla savaş olduğu zaman mı NATO devreye girer? 5. Madde savaş olduğunda mı devreye girer? 5. Madde terörle mücadele esnasında devreye girmeyecek mi? Ben bunu Stoltenberg’e sordum. Şu ana kadar NATO en ufak bir adım atmadı. Hiçbir AB üyesi ülke Barış Pınarı Harekatı’nda yanımızda yer almadı. En ufak olumlu açıklamaları yok. Bunlar sadece “Doğu Akdeniz’de petrol arama işlerinde Türkiye’yi nasıl engelleriz?” gayreti içindeler. Nerede petrol var bunun gayreti içindeler. Biz böyle bir derdin peşinde değiliz. Bizim bütün derdimiz şu anda Suriye ile ilgili olarak, bu ülkenin birlik, beraberlik ve bütünlüğüdür. Onun için de yaptığımız tüm çalışmalar, tüm müdahaleler ona yöneliktir. Temenni ederiz ki bunu inşallah süratle, kısa zamanda neticeye ulaştırırız.

SORU: ABD askerlerinin petrol alanlarının etrafında kümelendiği görülüyor. Alandan çekilme vaatlerine rağmen özellikle petrol alanlarında görünmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Ben ağırlıklı olarak açıklamalarımda Sayın Trump’ın ifadelerine dayalı olarak konuşuyorum. Sayın Trump’ın altındaki emir-komuta zinciri içerisinde, yani memur sıfatında olanların ağzına bakmıyorum. Trump’ın ağzına bakarak konuştuğum zaman Trump çekilecekler veya çekiliyoruz dediği için değerlendirmemizi böyle yaptık. Ama ondan sonra yaptığım iki telefon görüşmesinde de tüm bu gelişmeleri kendisi ile paylaştım. Kendileri de bu konunun üzerine eğileceğini söyledi. En sonunda Pence ve Pompeo’yu buraya gönderdi. Şu anda bizim heyetlerimiz Ruslarla da görüşüyor. Yine devam ediyoruz. Önceki akşam Trump ile görüştüm. Cumartesi de Sayın Putin ile telefon görüşmemiz olacak. Oradan da görüşmelerde bilgilerimizi alalım ki, ayın 13’ünde yapacağımız görüşmelerin altyapısını oluşturmuş olalım.

Suriye’ye dev gıda yardımı: TMO hibe edecek, Kızılay ve AFAD dağıtacak


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.