Özellikle internet alışverişlerinde karşımıza çıkan, satıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın hazırlanan sözleşmelere mesafeli satış sözleşmesi deniyor. Peki bu tür sözleşmelerde tüketici nasıl korunur?
Bu sözleşmeler, genellikle matbu olarak bulunmakta olup, hukuk sistemimizde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da düzenlenmiştir. Literatür ve doktrindeki adı, “genel işlem koşullarını düzenleyen sözleşmeler”dir. Aşağıda, bu sözleşmelere ilişkin YÜRÜRLÜK DENETİMİNDEN bahsedilmiştir.
Genel işlem koşullarını düzenleyen sözleşmeler, günlük yaşantıda sıklıkla rastlanan ve hukukî anlamda pek çok tartışma konusunu ihtiva eden bir müessesedir. Yasa koyucunun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda özel bir yer tanıyarak düzenlediği bu sözleşmeler, farklı yasal denetimlerden geçtikten sonra “geçerli” bir hal alabilir.
Bu denetimler, “yürürlük denetimi“, “içerik denetimi” ve “yorum denetimi” olmak üzere üç farklı şekilde karşımıza çıkar. Bahsimize konu yürürlük denetimini izah ederken, genel işlem koşulu mefhumunun yasal tarifinden hareket etmek gerekir: “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir.”
Genel işlem koşullarını düzenleyen sözleşmeler, yukarıdaki tariften de anlaşılacağı üzere, genellikle tek tip olarak hazırlanan ve taraflardan yalnızca birinin hükümlerinin içeriğini düzenleyip diğerinin salt imzacı olduğu sözleşmelerdir. Bu sebeple, salt imza atmakla yetinen tarafın yasal bir korumaya sahip kılınmak istenmesini son derece doğal karşılamak gerekir.
Yürürlük denetimi
Genel işlem koşullarını düzenleyen sözleşmelere ilişkin ilk yasal denetim, 6098 s. TBK md. 21’de düzenlenmiştir. Buna göre; genel işlem koşullarını düzenleyen bir sözleşmede, karşı tarafın menfaatlerine mugayir hükümlerin geçerli olabilmesi için, bu hükümler hakkında karşı tarafa sarahaten bilgi verilmiş olması ya da bu hususta bilgilenmesini sağlayabilecek olanaklara sahip kılınması, sözleşmede hangi hususların kişinin menfaatlerine aykırı olduğunun açıkça yazılmış olması gerekir.
Elbette, karşı tarafın tüm bu hususları öğrendikten sonra da sözleşmenin kurulması yönünde olumlu bir irade açıklamasının bulunması gerekir. Aksi takdirde, karşı tarafın menfaatine aykırı olan hükümler, kanunun açık ifadesiyle YAZILMAMIŞ SAYILIR. Doktrindeki geçersizlik hallerinin yanı sıra kanun, söz konusu hüküm ile birlikte “yazılmamış sayılma” adıyla yeni bir yaptırım türü ihdas etmiştir. Bunun doktrinde mevcut hangi yaptırım türüne dahil olduğuna ilişkin bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, baskın görüşün YOKLUK yönünde olduğu söylenebilir. Keza, Fikret EREN’in de görüşü bu yöndedir. Ancak, “yazılmamış sayılma” hususunun yokluk değil, “geçersizlik” oluşturduğu yönünde bir görüş de bulunmaktadır.
Fakat, genel işlem koşullarını düzenleyen sözleşmelerde, TBK 21’deki koşulların bulunmaması durumunda ilgili hükümlerin yazılmamış sayılacağı ibaresi, o hükümlerin hiç yokmuş gibi muamele göreceğinin bir işareti olduğundan, hukuki anlamdaki yaptırımının yokluk ile eşdeğer olduğu söylenebilir. Yokluk ile geçersizlik yaptırımları arasında önemsiz sayılamayacak bir farklılık bulunmaktadır.
Şöyle ki; yokluk, doktrinde “hukuki işlem ya da sözleşmenin var olup olmama aşaması ile ilgili” olarak tanımlanırken ; geçersizlik ise “meydana gelmiş ve var olan bir işlemin geçerli olup olmadığı, hukuk düzenince uygulanma ehliyetinin var olup olmadığı ile ilgili” olarak tanımlanmaktadır. Bu sebeple, genel işlem koşullarına aykırılığın yaptırımının yokluk mu, geçersizlik mi teşkil ettiğinin ayrımının sağlıklı olarak yapılması gerekmektedir. Konuyla ilgili olarak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi açıklayıcı ve istikrarlı bir içtihadî çizgiyle hareket etmektedir. Şöyle ki;
Emsal Yargıtay Kararı:
“Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir. Yürürlük denetiminde, genel işlem koşulunun karşı tarafın bilgisi dahilinde sözleşmeye konulup konulmadığına bakılmalı, müşterinin sözleşmeye genel işlem koşulu konulduğunu açıkça biliyor olması halinde diğer denetim aşamalarına geçilmelidir.
Aksi halde diğer aşamalara geçilmeksizin genel işlem koşulu niteliğindeki hükmün sözleşmeden çıkarılması gerekmektedir. TBK m. 21 uyarınca, bir müşterinin önceden sözleşmedeki genel işlem koşulundan açıkça haberdar edilmesi, tek başına o hükmün geçerli hale geldiğini göstermez.
Önceden müşteriye bildirilmemiş olan hükümler, genel işlem koşulu denetimine gerek kalmaksızın, sözleşmenin bir hükmü dahi sayılmamalıdır. Şayet sözleşme, o sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı bir genel işlem koşulu taşıyorsa; yani şaşırtıcı hüküm içeriyorsa, bu nitelikteki hükümler yönünden, müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmiş olup olmadığı, bu hükmün müzakere edilip edilmediği önem taşımaksızın, o sözleşme hükmü TBK m. 21/2 uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılmalıdır.
Yürürlük denetimi kapsamında, genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerden müşterinin önceden ve açıkça bilgilendirilmemiş ve onun tarafından kabul edilmemiş olması halinde veya şaşırtıcı hüküm içermesi halinde o hükümler sözleşmeye yazılmamış sayılır. Böyle bir durumda, sözleşmeyi düzenleyen taraf, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hükümler olmasaydı, o sözleşmeyi yapmayacak olduğunu söyleyerek, sözleşmenin geçersiz olduğu ileri süremez.
Yorum ve içerik denetimi
Yürürlük denetiminin aşılması halinde yapılması gerekli denetim aşaması “yorum” denetimidir. Belirsizlik ilkesi de denilen bu denetim modelinde, sözleşmede yer alan genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm içeriğinin ne olduğu konusunda bir anlaşmazlık bulunuyorsa; bu hükmün düzenleyen taraf aleyhine yorumlanması gerekir. Sözleşmede, yürürlük denetiminin aşılması ve yorumu gerektirecek bir belirsizliğin bulunmaması veya bulunsa bile düzenleyen aleyhine yorum yapılmış olmasından sonra, sözleşmenin bir de “içerik” denetimine tabi tutulması gerekmektedir.
İçerik denetimi yapılırken, genel işlem koşulu olduğu ileri sürülen hükmün “dürüstlük kuralı” na aykırı olup olmadığı, karşı tarafın aleyhine ve onun şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olup olmadığına bakılacaktır. Hangi tür sözleşme hükümlerinin dürüstlük kuralına aykırı ve diğer tarafın şartlarını ağırlaştırıcı nitelikte olduğu hususu kanunda düzenlenmemiş olup, mahkemece her somut olayda bu durumun tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir.” (Yargıtay 11.HD., 2018/2469 E. 2018/4896 K.)