Türkiye’deki 63 baro, ortak açıklama yayınlayarak Yargıtay’ın çocukların istismarını meşrulaştıran kararlarına isyan etti; “Yargıtay’ın son kararlarında kabul gören; mağdurun yaşının bilinmediğine dair hata savunmasına dayanak olarak belirlenen; geleneksel değer yargıları, birlikteliklerin sorunsuz devam ettiği, mağdurun şikayetçi olmaması, ceza verilmesi halinde aile yapısının zarar göreceği gibi gerekçeler beraat kararlarının ve erken yaşta evliliklerin yasallığının alt yapısını hazırlamaktadır.”
Gelenek nedir? Nerede başlar, sınırı nerede biter? Gelenek nelerin üzerindedir? Mesela bir çocuğun yaşamının üzerinde midir ya da hayallerinin, umutlarının?
Bitti dediğimiz an tekrar hortluyor! Yine yeniden çocuk tecavüz ve istismarının legalleşmesi gündemde. Gelenekten bahseden de var bunun adının “çocuk istismarının legalleşmesidir.” diyen de! İşte bu tartışmaların ortasında Türkiye’nin en büyük üç barosunun (İstanbul, Ankara ve İzmir baroları) da içinde olduğu 63 baro ortak açıklama yaptılar. Açıklamanın satır başları şu şekilde:
“2016 yılından beri çeşitli gerekçelerle kamuoyunu etkilemeye çalışarak gündeme getirilen mağdur çocukların cinsel istismar failleri ile evlendirilmesi halinde ‘cinsel istismar failine af’ olarak adlandırdığımız yasa tartışmalarını bir kez daha kaygı ve üzüntü ile izliyoruz. Fail ile çocuk arasındaki farkın 10 mu yoksa 15 mi olması halinde af getirilmelidir gibi tamamen çocuk zararına, çocuğun istismarını meşrulaştıran, teşvik eden, özendiren yasa tasarısı tartışmaları çağ dışıdır, hukuk dışıdır ve kabul edilemez.”
Geleneksel değer yargıları?
“Yargıtay’ın son kararlarında kabul gören; mağdurun yaşının bilinmediğine dair hata savunmasına dayanak olarak belirlenen; geleneksel değer yargıları, birlikteliklerin sorunsuz devam ettiği, mağdurun şikayetçi olmaması, ceza verilmesi halinde aile yapısının zarar göreceği gibi gerekçeler beraat kararlarının ve erken yaşta evliliklerin yasallığının alt yapısını hazırlamaktadır.
Yargı organlarınca suç oluşturan bir fiil tartışılırken; kamu yararı, mağdurun rızası, sanığın iyi hali gibi beraat gerekçeleri, günü kurtaracak sonuçlar sağlamakla beraber, cinsel istismar faillerine yol gösterici niteliktedir. Medeni Kanun uyarınca 16 yaşındaki çocukların hakim kararı ile evlenmesi dahi çocuğun üstün yararına aykırı bir düzenleme olarak kabul edilmesi gerekirken, TCK’nın cinsel istismarda 15 yaşın altında rızanın tartışılamayacağına dair emredici düzenlemelerinin ihlali pahasına hukuksal gerekçe oluşturmak hiçbir şekilde çocuk yararına olarak değerlendirilemez.
Bu olumsuz kararların üstüne bir kez daha çocuklara “cinsel istismarcılar” ile evlenmeleri halinde “çocuk olma” haklarından feragat etme zorunluluğu daha yüksek sesle tartışılmaya başlanmıştır. Eğitiminden yoksun, fiziksel ve psikolojik gelişiminin üzerinde sorumluluklar yüklenmek zorunda kalan, oyun oynama şansı olmayan, “çocuk anne” olmak zorunda bırakılan ve hepsinden önemlisi kadına dönük şiddetin temel nedenlerinden biri olan “erken evlilik” adı altında ömür boyu istismara maruz bırakılan çocuklar; maddi manevi varlıkları yok edilmiş bireyler haline geleceklerdir.
Evlenme yaşının 18 olduğu yasalarla koşulsuz olarak belirlenmelidir. Çocukların törenle evlenmesine göz yuman gerçekleştiren izleyenlere ceza uygulaması getirilmelidir. Sağlık meslek mensupları ve kamu görevlilerinin çocuk cinsel istismarını bildirim konusunda takdir yetkisi olmamalı, buna yol açacak düzenlemelerden kaçınılmalıdır.”
Gerekli cezanın verilmesi
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen nedenlerle çocuklarla her türlü cinsel davranış suçtur. Bunun dışında cebir tehdit hile iradeyi sakatlayan nedenler olmaksızın, çocukların akranlar arası ilişki olarak adlandırabileceğimiz cinsel davranışlar konusu yasada ayrıca düzenlenmelidir. Bilinmelidir ki, “cinsel istismarcıya” af niteliğindeki hiçbir yasal düzenleme hukuken ve vicdanen kabul görmeyecektir. O nedenle diyoruz ki; çocuklar cinsel obje değildir, evlilik kurumunun tarafı olmamalıdır. Çocukların cinsel istismarına neden olan faillere getirilecek af çocuğun üstün yararına aykırıdır. Yasal düzenlemelerle meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz.”
Böyle diyordu hukukçular. Peki ya gerçek hikayeler ne diyordu?
Rıza varsa tamamdır diyen hukukçular, yasa koyucular, anne babalar hiç duydunuz mu bu çığlığı? 10 yaşında kadın olmak zorunda kalan Z.E.’yi duydunuz mu? Geleneklere göre evlendirilmiş 10 yaşında! Bıçaklanmış, dayak yemiş, hakim sormuş “İsteyerek mi evlendin?” diye. Ne mümkün “Zorla evlendirildim.” demek. Ne mümkün “Bıçakladılar.” demek. Demeyince rıza var mı sayılır? Dediğin zaman kim korur? !0 yaşında başlık parasına öz kızını peşkeş çeken baba mı, 10 yaşında çocuğa evlilik adına tecavüz eden koca mı yoksa bu istismara göz yuman kayın valide kayın peder mi yada daha reşit olmayana rıza soran mahkeme mi? Elbet biliyordu Z. E.’de kimsenin korumayacağını. O yüzden sustu!
“Bana sorular sordular. “Nasıl oldu?” dediler. “Kış kabağı keserken oldu” dedim. Mahkemeye gönderdiler. Savcı ve hakim bana sordular, istekli mi evlendin yoksa zorla mı evlendin? İki kolumu mühürlediler. Diyarbakır heyetine gittik yaşımı büyütmek için, yoksa kocam hapse girecekti. Sonra eve döndük. Daha yaram iyileşmeden işe başladım.”
Şimdi yasa gereğini yapmış adalet yerini bulmuş mu oldu?
Peki ya camdan oynayan çocukları seven küçük kadınlara ne olacak? Bazıları şanslı “Kocam iyi biriydi. O çocuğa bakarken, ben oyun oynardım.” diyeni var. “14 yaşındayken top oynarken damat olacaksın.” dediler tüm hayatım altüst oldu diyende.
Koruyamıyoruz çocukları
Gerçekten farkında değil misiniz çaldığınız hayatların? Yoksa umrunuzda mı değil? Yasa ayan beyan “18 yaşın altında herkes çocuktur.” derken, 18 yaşın altında sigara içmesi, alkol tüketmesi, velisi olmadan seyahat etmesi yasakken evlenmesi midir doğru olan? Daha çocukluğunu yaşayamayan çocukların birden anne, baba olmalarını beklemek midir vicdanlı olan? Gerçekten rahatsız etmiyor mu insanların yok oluşu hiç birinizi? Bizler yani bu ülkede yaşayan aklı başında her bir fert bu hikayenin devamını bilmiyor muyuz? Devamı şaibeli ölümler, dayaklar, bitmeyen fiziksel ve psikolojik şiddet ve daha niceleri…
Şimdi bir kez daha düşünün, elinizi vicdanınıza koyun da düşünün bir çocuğun “Değiştirmek istediğim tek şey; babam!” demesi yakmıyorsa yüreğinizi bırakın o koltukları da, analığınızı da babalığınızı da ve lütfen ebeveyn olmayın!