Kanal İstanbul projesine neden karşı çıktıklarını 15 ana başlık üzerinden açıklayan Ekrem İmamoğlu: Bu proje hem İstanbul’un güvenliği hem de Trakya’nın savunması için stratejik bir ihanet projesidir. Bir felaket projesidir. Proje güzergâhında en büyük arazisi olan ilk üç şirket Araplara ait. Kamulaştırma bedellerini milletin sırtına yükleyecekler. Susuzluğa mahkum olacağız. Bir gecede fay hattı değişebilir!
Ekrem İmamoğlu: Kanal İstanbul güzergahında arazi alan en büyük 3 şirket Araplara ait.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu canlı yayında Kanal İstanbul projesiyle ilgili açıklama yaptı. İmamoğlu, projenin gerçekleşmesiyle depremden milli güvenliğe, susuzluktan vergiye, trafikten çevreye kadar pek çok tehlikeyi madde madde sıraladı.
Kanal İstanbul yüzünden AKP hükümetiyle karşı karşıya gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, projenin vereceği zararları 15 maddede açıkladı.
Protokol, eski başkan Uysal tarafından yetkisiz şekilde imzalanmış
Düzenlediği basın toplantısında 15 madde sıralayan Ekrem İmamoğlu, “İBB ve ilgili bakanlıklar arasında hazırlanmış hukuksuz protokolden çekildik çünkü o protokol dönemin atanmış başkanı (Mevlüt Uysal) tarafından İBB Meclis kararı olmadan yetkisiz şekilde imzalanmıştı” dedi.
İmamoğlu’nun Kanal İstanbul projesiyle ilgili yaptığı açıklamalar şöyle:
Terkos Gölü’ne tuzlu su karışacak
– Kanal İstanbul yapılırsa, İstanbul’un 8 bin 500 yıldır var olan yer altı ve yer üstü kaynakları yok olacak. Akıllı, mantıklı gerçeklerden uzaklaşmamış hiçbir siyasetçi böyle bir riskin varlığını, dünya iklim değişikliğini konuşuyorken bunu bile bile bu projenin inşaatını destekleyemez.
– Raporlar, projenin inşa edilmesi halinde karşılaşılacak felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. En büyük tehlike Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su. Terkos Gölü ve havzası İstanbul için depolama alanıdır. Binlerce yıldır Avrupa yakasındaki en büyük su deposudur. Bu muazzam su kaynağı yok olacak.
Sazlıdere Barajı devre dışı kalacak
– Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Milyonlarca insanın önceliği beni ilgilendiriyor. Bu rapora göre inşa edilecek kanalın 5.2 kilometrelik zeminin tamamı kireç. Terkos’a tuzlu suyun karışacağı net. Sızıntı ihmali büyük bir risk oluşturuyor.
– Projeyle Sazlıdere Barajı da devre dışı kalacak. Bir milli yatırım olarak değeri iki milyar liranın üzerinde olan Sazlıdere’den bahsediyorum. Apar topar kapatılan Atatürk Havalimanı gibi işlevsiz kalacak. Şu anda Sazlıdere, İkitelli sisteminde her üç kişiden birinin su ihtiyacını karşılıyor.
Susuzluğa mahkum olacağız
– 427 milyon metreküp içme suyu rezervi elden çıkar. Bu susuzluğa mahkumiyet demektir. Buradaki tek tehlike de susuzluk değil. Aynı zamanda strateji ve güvenlik çerçevesinde durum bir felakettir. Projeyle 23 milyon metrekare yeşil alan yok olacak.
Bir gecede fay hattı değişebilir!
– Kanal İstanbul demek kesinlikle deprem riskini tetiklemek demek. Deprem gibi bir tehlike dururken, milyonlarca insanın can kaybı kapıda beklerken bu kanalı konuşmak bile cinayet. Öyle raporlara öyle gecelik değişiklikler yapılıyor ki fay hattı da değişebilir! 20 yıllık veri incelendiğinde kanal güzergâhı boyunca yapılacak yapılaşma İstanbul için büyük bir risk taşıyor. Zemin yapısı ne yazık ki heyelanlara çok müsait. Pek çok geometrik sorun söz konusu.
– Proje; birinci, ikinci, üçüncü deprem bölgelerinde kalıyor. 11 km mesafeden de Kuzey Anadolu Fay Hattı geçiyor. Küçükçekmece Gölü’nde üç tane sığ fay hattı var. Bilim insanları Kanal İstanbul projesinin yer altı ve yer üstü gerilmeleri ortaya çıkaracağını söylüyor.
Bilimden uzaklaşan herkese Allah akıl fikir versin!
– Plana göre kanalın Marmara girişi olan Avcılar Deniz Köşkler’deki 631 bin metrekarelik denize dolguyla konteyner alanı yapılacak. Olası İstanbul depreminin 6 metre yüksekliğinde dalgalar yaratacağı söyleniyor. Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor. Akıldan ve bilimden uzaklaşan herkese Allah akıl versin. Göz göze göze kendi elimizle, kendi bütçemizle niye felakete davetiye çıkarıyoruz? Neden bilimi aklı kendimizden uzak tutuyoruz?
Milli ve stratejik su kaynakları kuruyacak
– Kanal İstanbul demek İstanbul’un doğasını sonsuza kadar katletmek demek. Hem de katrilyonlar harcayarak katletmek demek. Milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız. Milyonlarca İstanbulluyu susuz bırakacaksınız. Peki çevreye nasıl zarar vereceksiniz? Sayın Cumhurbaşkanı’nın izlettiği animasyonda kanalın etrafında katını sayamadığımız gökdelenler sıra sıra dizilmişler.
Bir ‘aldanma geleneği’ olabilir ama milleti aldatamazsınız!
– Kimisi o güzel tarım alanlarına bakar güzel der kimi de gökdelenlere bakıp güzel der. Donatılar gelecekmiş. Ya yine beton, yine beton, yine rant. ÇED raporunda yapılaşma hiç yok. Kimi aldatıyorsunuz? Bu yapıların ne tür çevresel sorunlara var olacağı sorusuna ÇED asla cevap vermiyor. Bir aldanma geleneğimiz olabilir ama milleti aldatamazsınız, biz buradayız. Sanki bölgede yapılaşma olmayacakmış gibi bir rapor hazırlamışlar.
Boğaz trafiğinde artış yok, azalış var
– Kanal İstanbul demek İstanbul’un tarihini talan etmek demektir. Öyle bir şey ki tarihi yapıyı korumak gerekçe olarak anlatılıyor. Birkaç kazayı referans gösterip, bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle boğaz trafiği azaltılacakmış. Bahaneye bakar mısınız? O da boğazdaki tarihi dokunun korunmasını sağlayacaktır. ÇED başvuru dosyasında iddia edildiği gibi yıllara göre boğaz trafiğinde bir artış yok. Son 10 yılda yüzde 22 oranında azalış var.
Kamulaştırma bedellerini milletin sırtına yükleyecekler
– Kanal İstanbul demek 82 milyonun sırtına en az 110 milyar liralık vergi bindirmek demektir. Ben onu iki ile çarparım yanılmam. Kanaldaki taşınmazların bulunduğu alan imara açılırsa 1450 kamulaştırmasız el atma davasıyla karşı karşıyayız. Buradan çıkacak mali yük DSİ tarafından karşılanamayacak boyuttadır. Özel şahıslara ait kamulaştırma bedelleri bile milletin sırtına yüklenecek. Bu laf ortaya atıldıktan sonra oradaki arsa manipülasyonları da ayrı bir boyut.
Gerekirse öderiz edebiyatını gördük; 82 milyon insan olarak bal gibi ödüyoruz
– İşsizlik almış başını gidiyor, şurada 420 kişilik memur alımı için 25 bin insan başvurmuşken, siz devlet olarak ayakta durabilmek için vergilere bel bağlamışken, kimi kandırıyorsunuz? Diyecekler ki kanalın millete maliyeti yok. Ama biliyorum ki bu masalı benim kadar millet de biliyor. Yaptıkları projelerin zamanla milletin üzerine nasıl yük olduğunu yaşadık yaşıyoruz. Kendi kendine finanse edeceği noktaların geride kaldığını, gerekirse öderiz edebiyatını gördük. 82 milyon insan bal gibi ödüyoruz.
2020 bütçemizden yüzde 50 daha fazla
– Kanal İstanbul demek İBB’nin sırtına lüzumsuz 35 milyon liralık maliyet yüklemek demek. Mevcutta yürüyen işlerimiz bile devre dışı kalacak. Üç farklı lokasyonda İGDAŞ hatlarını ortadan kaldıracak, bunların yerine milyarlarca liralık ek maliyet olacak. Sadece iki kuruma milyarlarca liralık maliyet çıkıyor. Bu rakam İBB’nin 2020 yıllık bütçesinden neredeyse yüzde 50’ye yakın fazla. Pazartesi itibariyle protokolden çekilirken her bir İstanbullunun sırtından bir yeni borcu kurtarma çabasını ortaya koyduk.
Gemiler için tasarruf söz konusu değil
– Kanal İstanbul demek gelir rüyası görmek demek. Panama Kanalı dediğiniz şey gemilerin yolunu 13 bin km kısaltıyor. Süveyş Kanalı Akdeniz ve Kızıldeniz üzerinden Hint Okyanusu’nu birbirine bağlıyor. Ortalama 6 bin km yolu kısaltıyor. Gemilerin o yüzden iki kanala para ödeyerek o kanallardan geçiş yapıyor. Kanal İstanbul’da gemiler için tasarruf söz konusu değil ki. Aynı mesafe. Akıntı nedeniyle Marmara’dan Karadeniz’e geçiş 3-4 saat sürecek. Bedava geçmek varken boğazdan, neden Kanal İstanbul’dan geçsin? Montrö üzerinden uydurulmaya çalışılan konuya da ayrıca değineceğim.
TEM ve E-5 sık sık trafiğe kapatılacak
– Kanal İstanbul demek trafikte iki kat perişanlık demek. Daha yeni yapılan 3. Köprü’nün yolundan, TEM’de o viyadüklerin geçişleri, -sektörü bilen bir insan olarak- hayal bile etmek istemiyorum. Kanal nedeniyle kopacak sonra köprüler ile tamamlanmaya çalışılacak yeni yollar. Yeni bağlantı köprülerine ihtiyaç duyacak. Çizgi film çizmek kolay dedim, çizgi film ile bu işleri tasarlayıp milletin önüne koymak kolay dedik. O çizilen köprülerle TEM ve E-5 sık sık trafiğe kapılacak. Büyük çile halen planlanmış olan Mahmutbey, Esenyurt gibi metro hatlarını da derinden etkiliyor. Başakşehir’in bir bölümünde ve o bölgede yaklaşık 3.5 milyon insan yaşıyor.Yalnızca karayolu değil havada da aynı şey. Ben demiyorum bunu. Raporlar diyor.
İstanbul’un 50 yıllık hafriyatı bir kanaldan çıkacak
– Benim gibi milyonlarca Karadenizli hırçın dalgaları bilir. Neymiş dolgu alanın üzerinde lojistik açacaklarmış. Karadeniz’de. Bunları yapanlar hafriyat mevzuatlarına uygun olarak nasıl bertaraf edilecek raporda bunlar yok. Hafriyatın iki milyar metreküpe ulaşmasını bekliyoruz. İstanbul’un yıllık hafriyat kapasitesi 40 milyon metreküp. Kanal İstanbul’da iki milyar metreküp. İstanbul’da 50 yılda çıkabilecek hafriyatın toplamı sadece kanaldan çıkıyor ve bunu denize dökmekten başka çare yok.
– Çıkan hafriyat; Güngören, Bağcılar Esenler’deki kıymetli hemşerilerim duysun. O yaşadıkları yer bir anda 10 katlı bina kadar her yerinin dolduğunu düşünsünler. Bu kadar büyük bir faciadan bahsediyoruz. Bu hafriyatlar 10 bini aşkın kamyonla taşınacak. Bu demek ki bu kamyonlar trafiğe katılacak. Bu kamyonların doğaya vereceği zararlardan bahsetmiyoruz bile. Ben faydalı proje üretme konusunda iddialı bir insanım. Bunu niçin yapıyorlar ben anlayamıyorum.
İstanbul’a 6 kez Beşiktaş nüfusu kadar insan gelecek
– Kanal İstanbul demek İstanbul’a 1.2 milyonluk yeni nüfus demek. Bunu ben demiyorum onların raporları diyor. Bu bununla kalmaz diyorum, İstanbul’da bir milyon dedikleri yer üç milyon oldu. Ben dedim en az iki milyon bu rakam ama arkadaşlarım beni dinlemediler, bu rakamı yazdılar. Altı tane Beşiktaş demek bu. Bu büyüklükteki bir bölgeyi oraya yerleştireceğiz demek. Bu şehirde bir milyonun üzerinde de konut stoku var ha.
Trakya’nın savunması için stratejik ihanet projesi
– Kanal İstanbul demek 8 milyonluk nüfusu bir adaya hapsetmek demek. Milyonlarca insanı deprem esnasında canını nasıl koruyacaksınız? Bu proje hem İstanbul’un güvenliği hem de Trakya’nın savunması için stratejik bir ihanet projesidir. Hakikaten bu projeye ‘Evet’ dememizi, milyonlarca insanımızın canını tehlikeye atmamızı nasıl bizden bekliyorsunuz?
Marmara, eski Haliç gibi kokacak
– Kanal İstanbul demek Karadeniz’in balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demek. Marmara denizindeki ilk 25 metrelik su az tuzlu Karadeniz Suyu. Karadeniz’de tuz miktarı çoğalacak, kanalla doğal denge bozulacak. Tüm Marmara bir zaman Haliç’in koktuğu gibi kokacak. Silivri’de yazlığı olanlar, Beylikdüzü, Bakırköy’de Maltepe’de Kartal’da, Yalova’da yani tüm Marmara’dan yararlanan milyonlarca insan bundan etkilenecek.
Mezarlıklar taşınacak
– Kanal İstanbul demek maneviyatı yok etmek demek. Mezarlıklar Müdürlüğü’nün raporuna göre mezarlıklar proje alanında kalıyor. Bu coğrafyada ölüye bile rahat vermiyorsunuz. ÇED inceleme alanında kalan mezarlıklar var. Arnavutköy, Küçükçekmece, Başakşehirde pek çok mezarın taşınmasını mecbur kalınabilir. Yapmayın bu zulmü. Yazıktır.”
Felaket, ihanet, cinayet projesidir!
– Kanal İstanbul demek bu milleti sevmemek demektir. Kendini sevmek demektir. Herhalde birileri aynaya bakıp bakıp kendine hayranlık duyuyor. Kamu adına karar vericilerin önceliği milletin canını malını korumaktır. Milletini seven bir siyasetçinin önceliği milletinin mutluluğunu sağlamaktır. Birileri para kazanacak diye bu kadim şehrin yok edilmesine tüm hukuki mücadelemizi vererek izin vermeyeceğiz. İstanbul’un güvenliğini, canını, ve Türkiye’nin stratejik güvenliğini tehdit eden bu projeye kimse bizi ikna edemez. Bu proje her yönüyle felaket, ihanet, cinayet projesidir.
Kanal bütçesi kentsel dönüşüme harcanan bütçenin 9 katı
Bu bütçe ile İstanbul’daki bütün okulları yeniden yaparsınız. Kanal İstanbul için harcanacak para, Çevre Bakanlığı’nın kentsel dönüşüme ayırdığı paranın yedi katı. Bu bütçe ile en az dokuz tane daha Marmaray yaparsınız. İstanbul’daki o okulları yeniden inşa edersiniz. Deprem sorunlu ne kadar bina varsa yeniden yaparsınız. 150 yataklı tam 1056 tane hastane yaparsınız. Bu tümüyle israf, haram, ülke kaynaklarını har vurup haram savurma projesidir. Yanlışın neresinden dönerseniz kârdır.
Ey atanmış bakanlar, halkı bilgilendirmek zorundasınız!
– Ocak ayı başında iki çalıştay yapacağız, biri su çalıştayı biri de Kanal İstanbul çalıştayı. Devletin tüm kurumlarını çağıracağız. Tarihini duyuracağız. Gelmek zorundalar. Ey atanmış bakanlar! Hepiniz gelmek zorundasınız. İnsanları bilgilendirmek zorundasınız.
– İşte biz bu 15 gerekçeyle daha önce İBB ve ilgili bakanlıklar arasında hazırlanmış ve imza altına alınmış olan hukuksuz protokolden çekildik.
Protokol hukuksuzdu, çünkü o dönem atanmış İBB Başkanı (Mevlüt Uysal) tarafından İBB Meclis kararı olmadan yetkisiz şekilde imzalanmıştı.
– 1 Ağustos 2018 tarihinde yangından mal kaçırırcasına ve meclis kararı alınmadan imzalanan protokol… 5393 sayılı kanunun 75. Maddesinin (a) bendi uyarınca yetkili organ kararı olmadan imzalandığı için zaten hukuken geçersizdir. Sakattır. Sonradan şekli şart tamamlamak için 12.10.2018 tarihinde meclis kararı alma yoluna gidilmiştir, ama, bu durum hukuksuzluğu ve yetkisizliği ortadan kaldırmıyor.
– Geçersiz bir protokolün meclis tarafından onaylanmış olması o protokolü geçerli kılmaz. Dolayısıyla hukuka aykırı bu işlemi geri almak benim yetkim dahilindedir. Ve bunun için meclis kararı gerekmez. Sayın bakanın dünkü demeci tümüyle bilgisizlik ürünüdür. Ayrıca protokolde çok sayıda hukuksuzluklar ve İBB adına çok sayıda maliyet üstlenmeleri de söz konusudur.
Proje olmayacak, yapılmayacak!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Protokolden çekilmeniz projeyi nasıl etkileyecek?’ sorusuna şu yanıtı verdi: Proje olmayacak ki. Proje yapılmayacak. Projeden çekilmemiz, yok olmamız demek değil. Olmaması için hukuki mücadelemizi sonuna kadar gerçekleştireceğiz.