Abdullah Gül: Siyasal İslam çöktü, en iyisi tam demokratik parlamenter sistem

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, uzun bir aradan sonra sessizliğini bozdu: ‘Siyasal İslam’ çöktü. Gezi olaylarıyla büyük gurur duyuyorum. Türk tipi başkanlık sistemini istemedim, en iyisi tam demokratik parlamenter sistem. Ali Babacan’ı ver partisini destekliyorum.

Abdullah Gül: Siyasal İslam çöktü, en iyisi tam demokratik parlamenter sistem

Abdullah Gül, ülke gündemine, başkanlık sistemine, AKP içindeki bölünmelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Karar gazetesinde yer alan söyleşide dikkat çeken bölümler şöyle:

En iyisi tam demokratik parlamenter sistem

• Cumhurbaşkanı iken de parlamenter sistemin Türkiye için daha doğru olduğunu söyledim. Hatta Cumhurbaşkanı olarak yetkilerimin azaltılmasının bile demokratik nizama daha uygun olacağını sık sık ifade ettim.


• Çünkü o Anayasa’da Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler bir darbe anayasasında darbenin başının cumhurbaşkanı olduğu düşünülerek verilmişti. O yetkileri parlamenter sisteme inanan benden önceki Cumhurbaşkanları da kullanmamaya çok özen göstermişlerdir.

• O zaman yeni anayasa taslağı ortaya çıkınca açıkça söyledim. Şimdiye kadar Türk tipi bir parlamenter sistemle yönetildik. Vesayet sistemleri vardı, gölge kabineler vardı. Bunlar Türkiye’nin başına neler açtı. Bundan sonra da Türk tipi bir başkanlık sistemi olmasın dedim. Benim tercihim tam demokratik parlamenter sistemden yanadır. Bunu o zaman da konuştum tavrımı da ona göre koydum.

Ali Babacan’ı ver partisini destekliyorum

“Ali Babacan’ın partisinden bahsedilirken sürekli sizin adınız da geçiyor. Siz bu kurulacak partinin neresindesiniz?” sorusu üzerine Abdullah Gül şöyle konuştu:

• Aslında bunu Ali Bey çok dürüst ve samimi bir şekilde kamuoyuna açıkladı. Ben cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra aktif siyasetin içinde olmayacağımı söylemiştim. Ben tutarlı olmaya çalışan bir insanım.

• Dolayısıyla gündelik siyasetin içinde değilim. Ancak yakıcı memleket meseleleri varken tecrübemi kendime saklayacak bir insan da olmam beklenemez. Memleketimin faydasına gördüğüm temel konularda usulüne uygun bir şekilde siyasete katkı sunmak ve görüşlerimi paylaşmak hem hakkım hem de görevim. Ali Bey parti kurma çalışmalarını sürdürürken kamuoyunu gerektiğinde bilgilendiriyor ve benimle de zaman zaman görüşüyor.

Gezi olaylarıyla büyük gurur duyuyorum

• Nerede sessiz kaldım. Mesela en büyük olaylar Gezi olaylarıydı değil mi? Bana o zaman ilk sorulan soruya verdiğim cevap şuydu:

“Bununla büyük bir gurur duyuyorum” dedim. Şaşırdı herkes. Çünkü “Türkiye’nin problemlerinin mahiyetini değiştirmişiz. Eskiden insanlar insan hakları için sokağa çıkardı. Faili meçhuller dursun diye çıkardı. Yolsuzluk dursun diye sokağa çıkardı. Şimdi insanlar ağacı kestirmem diye sokağa çıkmış, çevre duyarlılığı için sokağa çıkmış.

• Türkiye’nin problemlerini İngiltere’nin, ABD’nin problemleri haline çevirmişiz” dedim. Daha sonra bu toplumsal olay iyi yönetilemeyince terör örgütlerine büyük bir fırsat çıktı ve bildiğimiz vahim olaylar, vandallıklar cereyan eti.


• Açık söyleyeyim; benim birçok tavrım anlaşılmamış olabilir. Kendi camiamız da anlamamış olabilir. Ondan sonra daha ileri aşamalarda “demokrasi sadece seçim değildir” dedim. Bana o zaman bizim camiadan bazıları milli irade dersi vermeye kalktı. Milli idarenin ne olduğunu anlattım. Demokrasi sadece seçim değildir, seçimin ötesi vardır dedim.

• Halbuki ben şimdi bunları söylerken bu kadar tatsız politik ortamın içinde bunları tekrar konuşmak istemiyorum. O zamanlar tutuklu yargılamalarla ilgili yaptığım açıklamalara da bakın. Bireysel başvuru hakkı nasıl çıktı zannediyorsunuz, Haşim Bey’e gidin sorun” ifadelerini kullandı.

AK Parti kuruluş ilkelerine dönmeli

• AK Parti’yi kurarken hazırladığımız programlar, beyannameler ciddi bir emek mahsulüydü ve bilinçli olarak yazılan şeylerdi. Aramızdan birinin kalemiyle yazılıp konan şeyler değildi. O zaman onları çok içselleştirenlerimiz vardı.

• AK Parti kuruluş ilkelerinin ve değerlerinin ben hala çok doğru olduğuna, Türkiye için çok geçerli olduğuna inanıyorum. Son dönemlere kadar beni davet ettikleri kongrelere yazdığım mesajlarda da hep onları hatırlattım ve o kuruluş ilkelerine dönmenin çok doğru olacağını söyledim. Türkiye çok olağanüstü dönemlerden geçti. Hain bir darbe teşebbüsü, onun travması, bütün bunlar yaşandı.

• Türkiye’yi buradan süratli bir şekilde çıkarmanın yolu, gelişmiş demokrasilere sahip ülkelerdekine benzer bir demokratik nizamı, yüksek hukuk prensiplerini ihdas etmek ve insan hakları ilkelerini bihakkın uygulamakla mümkün.

• Türkiye’nin bugün karşılaştığımız sıkıntılardan süratli bir şekilde kolaylıkla çıkabileceğine ve bunun da ekonomik kalkınmayı beraberinde getireceğine inanıyorum. Açık söyleyeyim, bunları kimler başarabilirse onlar Türkiye’ye en hayırlı hizmeti yapmış olur. Aksi takdirde gündelik meselelerle bocalayıp kendi kendimizi boş yere tüketmiş oluruz.

Siyasal İslam tüm dünyada çöktü

• Dindar insanların ve siyasi hareketlerin özgürlükçü olabilmesi olağanüstü önemi haiz bir konu. İslami kimlikli siyasi hareketler demokrat ve özgürlükçü olduklarında, temel insan haklarını evrensel anlamda benimsedikleri ve uyguladıkları takdirde, iktidar geldiklerinde de iyi yönetişimi gerçekleştirmiş olurlar.

• Bunun örneğini ilk dönemimizde verdik ve dindar insanların devlet yönetimini nasıl rasyonel esaslara göre yönetebildiklerini sergiledik. Bu başarı tüm İslam dünyasına ve hatta İslami hareketlere bir dönem ilham kaynağı oldu. Şimdi Siyasi İslam’ın çöküşü diye çok tartışmalar var.


• (“Siyasi İslam’ın çöktüğünü mü düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine) Öyle, tüm dünyada. Biz bunu görüp, paradigmadan kopuşu gerçekleştirmiştik, ama sürdürülemedi.

AKP kulisi: Babacan yüzde 10 alırsa, İmamoğlu başkan olur


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.