Bu ülke Atakan gibi çocukları keşfetmeyi başarabilseydi

Bu ülke, bırakın tüm eğitim sistemini, sadece Atakan gibi çocuklarını keşfetmeyi, onlara sahip çıkmayı ve onlara güzel bir gelecek sunmayı başarsa ve o çocukları kurda kuşa yem etmeseydi, bugün üniversiteler gerçek bilim insanı akademisyenler ile dolar taşardı.

atakan

Atakan önce sosyal medya, sonra da yazılı ve görsel medya üzerinden tanıma olanağı bulduğumuz sıra dışı, çok özellikli bir çocuğumuz…

Bazı yetkililer ise hemen Atakan’a sahip çıkarak ilgilenmeye başlamışlar.


Şimdi asıl sormamız gereken şu; Bu çocuk milli eğitim bakanlığına bağlı bir devlet okulunda okuyan 10 yaşında bir çocuk… Bu çocuğu şimdiye kadar neden ve nasıl fark etmediniz?

Edemezsiniz, çünkü okullarımızın hiçbirisinde çocukları izleme, gözleme, yetenekleri doğrultusunda yönlendirme sistematiğine sahip değildir. Bu anlamda bir dosya, kayıt tutma ve raporlama söz konusu değildir.

Eğitim sistemimiz ve okullarımız, derslikler içine sıkıştırılmış, sadece bazı bilgileri aktarma, o bilgileri sorma ve o bilgileri geri isteme şeklindeki bir ölçme ve değerlendirme sistematiği üzerine kurgulanmış bir yapıdır…

Okullarımız ne yazık ki, yaratıcılığa engel ve çocuklarımızın sahip oldukları bazı potansiyel özelliklerini geliştirme imkanı buldukları yerler değildir.

İçlerinden birisi olarak ifade etmek gerekirse öğretmenlerimiz hiç azımsanmayacak oranda, işlerini sadece 6 saat ders işlemekten ibaret olduğunu düşünen, kendilerinin sadece 40 dakikalık 6 dersi gerçekleşmiş olmayla ilişkilendiren ve bundan mükellef sayan işçi/memur kimliğine ve kişiliğine uyum sağlamış, aylık ücretlerine odaklanmaları sağlanmış ve buna uygun bir yaşam biçimi kurmuş, kendilerini “özel” hissetmeyen sıradan maaşlı elemanlara dönüşmüş /dönüştürülmüş meslek mensuplarıdırlar.


Ve dahası bir kısmı bu mesleği edinmeyi planlamamış olan ve genel olarak bir çoğu da belli bir süre sonra iş motivasyonunu yitirmeye başlayan, iş doyum düzeyi düşen ve dolayısıyla iş heyecanını yitirmiş kişilere dönüşmüş, bunun sonucu olarak da eğitici vasıflarını önemsemeyen ve yitiren kişilerden oluşmaktadır.

Atakan’a dönersek, altını çizmekte yarar var. Bu ülkede yüzlerce ve belki binlerce Atakan vardır ve içlerinden birkaç tanesi, o da eğer sisteme yenik düşmez veya birileri fark ederse hak ettiği yeri ve imkanı bulabilmektedirler.

Bu ülke Atakan gibi çocukları keşfetmeyi başarabilseydi…

Bu ülke, bırakın tüm eğitim sistemini, sadece Atakan gibi çocuklarını keşfetmeyi, onlara sahip çıkmayı ve onlara güzel bir gelecek sunmayı başarsa ve o çocukları kurda kuşa yem etmeseydi, bugün üniversiteler gerçek bilim insanı akademisyenler ile dolar taşardı.

Bürokrasi parlak ve üretken bürokratlardan geçilmezdi. Mimarlarımız, mühendislerimiz uluslararası standartlarda meslek uzmanları haline gelirdi. Belki siyasete atılırlar, siyaseti kirlilikten arındırırlar zeki, akıllı, çalışkan ve gerçek birer vatansever olarak ülke yönetiminde çığır açarlardı…

Bu ülkede Atakanlar hep olmuştur. Her bölgede, her coğrafyada ve her ilde onlarca Atakan’ımız vardır. Ama Atakan’ları izleyecek, yönlendirecek ve değerlendirecek iyi işleyen bir düzenimiz ve sistemimiz yoktur. Olanlar da pek işlevsel değildir.


Herkesin bir şekilde tanıma olanağı bulduğu ve fenomen olma yolunda ilerleyen Atakan, umarız bir reklam malzemesi haline getirilerek, gösteri toplumunun bir malzemesi olarak tüketilmez. Ve umarız Atakan bir müddet sonra unutulup gitmez.

SODEV: Türkiye’de eğitim kalitesine olan güven azalıyor!