İnançlı olmak değil, bilimsellikten uzak olmak mahveder!

İnsanlığın derdi inanç değildir. İnancın her şeyin çözüm yöntemi olarak kabul edilmesi ve daha kötüsü bir iktidar aracı olarak kullanılmasıdır. Bilimsellik ve laiklikten uzaklaştıkça, gelişmekten ve uygarlıktan uzaklaşılır. Uyamayan geride kalır. Anlamayanı mahveder.

İnançlı olmak değil, bilimsellikten uzak olmak mahveder! doğaya ekmek bırakmak deprem

İnançlı olmak değil, bilimsellikten uzak olmak mahveder!

Geçen hafta “Erzurum’da doğal afet önlemi; Doğaya ekmek bıraktılar” şeklinde verilen haberi okuyunca, ilk aklımıza gelen İslamiyet öncesi Tük inancı olan Şamanizm ve benzer Kızılderili inançları…


“Doğadan aldığını doğaya vermek”, “doğaya teşekkür etmek” “doğaya minnet duygularını ifade etmek”, “doğa ile işbirliği içinde olmak” ya da depremi, şimşeği ve benze doğa olaylarını inandıkları şeyin öfkesi olarak gören ve af dileyen yakarma davranışlarına ilişkin ritüeller gibi.Keşke doğaya ekmek bırakmayı, doğa ile olan işbirliğimizin ve doğaya minnettarlığımızın geleneksel bir ifadesi olarak hep sürdürsek… Ama aynı davranışı depreme karşı önlem almayla ilişkilendiren bir inanç olmasına ve veya kalmasına izin vermesek.

Bakınız aynı bağlamda bir uygulama örneği de Giresun’dan. Hem de devlet erkanından.

Valiliğin konuyla ilgili açıklaması şöyleydi:

“Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi ilimizde de Valiliğimiz tarafından, son günlerde ülke genelinde meydana gelen deprem, çığ düşmesi ve uçak kazası gibi olumsuzluklara karşı kurban kestirildi. Felaketlerin tekrar yaşanmaması, güvenlik güçlerimizin ve halkımızın her türlü kaza ve beladan korunması için kurban kesildi.”


Programa, Vali, Jandarma Bölge Komutanı, Belediye Başkanı Cumhuriyet Başsavcısı, Rektör, Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü, İl Genel Meclisi Başkanı ve iktidar partisi il Başkanı katılmışlar.

Bu tip uygulamalar bir ilk çağ esintisidir ama daha kötüsü inancın dine evrilerek yönetsel bir mekanizma haline ulaşması uygulamasıdır ve formasyonunu ortaçağdan alır. Dinin bir yönetme ve iktidar aracı olarak kullanılmasının yansımalarından biri de kamusal alanda dini seremoni ve ritüellerdir.

Uygar ve gelişmiş toplumlarda ve ülkelerde sözü edilen deprem, çığ düşmesi, uçak kazası ve daha fazlası için başka şeyler yapılır. Örneğin; öncelikle neden-sonuç ilişkisi kurulur. Nedenlere yoğunlaşılır. Müdahale edilecek nedenlere müdahale edilir, edilmeyenler için, sonuçların olumsuz olmamasına yönelik çözümler üretilir ve uygulanır.

Uygar ve gelişmiş ülkeler böyle yapar. Böyle yaptıkları için de uygar ve gelişmiş ülke olurlar. Ne diyoruz hep, insanlığın derdi inanç değildir. İnsanlığın derdi, inancın her şeyin çözüm yöntemi olarak kabul edilmesi ve daha kötüsü bir iktidar aracı olarak kullanılmasıdır.
Örneğin, doğal afet diye bir şey yoktur. Doğa olaylarının afete dönüşmesi vardır. Bunun da nedeni insandır. Eğer inanç bunları öğrenmeye ve bilmeye engelse kötüdür. Değilse mesele yoktur.


Bilimsellik ve laiklikten uzaklaştıkça gelişmekten ve uygarlıktan uzaklaşılır. Bu bir kanundur. Adı da “Toplumsal Gelişim Kanunu”dur. Uyamayan geride kalır. Anlamayanı mahveder.

Bahadır Altan konuştu: İstanbul Havalimanı’nın kazada payı var!