Corona salgınından sonra bizi nasıl bir yaşam bekliyor?

Çin’den başlayarak bütün dünyaya yayılan corona virüsünün etkileri ne zaman sona erecek? Bu süreç aşı ya da ilaç tedavisiyle mi son bulacak? Salgından sonra bizi nasıl bir yaşam bekliyor? Sosyal ve ekonomik alanda neler yaşanacak?

Corona salgınından sonra bizi nasıl bir yaşam bekliyor?
Corona salgınından sonra bizi nasıl bir yaşam bekliyor?

Corona salgınından sonra bizi nasıl bir yaşam bekliyor?

Türkiye’de 11 Mart 2020 tarihinde ilk corona virüsü vakasının görülmesiyle beraber vefat sayısı 2 bini, vaka sayısı 90 bini geçti. Bu süreçte Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı aktif olarak görev aldı. Her bir Bakanlık kendi alanıyla ilgili çeşitli kararlar alıp bunları hayata geçirdi. Yaşadığımız süreçte alınan kararlara yeni ilaveler yapılmaya devam ediliyor.


Türkiye Covid-19’dan itibaren alışılagelmişin dışında birçok farklı senaryo ile süreci devam ettiriyor. İşletmelerin kapanması, tüm  etkinliklerin iptal edilmesi, şehirlerarası giriş-çıkış yasağı derken son gelinen süreçte sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kaldık. Bu durum bazı kesimler için çok daha önceden atılması gereken bir adım olarak görülüyorken, bazı kesimler alınan kararların yerinde olduğunu savunuyor.

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sona ermesi gerekiyor

Çin’den başlayarak dünyaya yayılan coronavirüs, dünyada bir coronavirüs hastası kalana kadar bitti denilemeyeceği için bu sürecin aşı ya da ilaç tedavisiyle sona ereceği ihtimali daha ağır basıyor.

Zira 7 milyar insanda sona ermesi gereken bir hastalık için 1-2 haftalık süreler ile 1 ay sonunda düzlüğe çıkacağız yorumları çok da sağlıklı durmuyor. Hayat bir taraftan devam edeceği için bu hastalıktan ülke olarak kurtulmanın yanında tüm dünyada da sona ermesi gereken bir süreç olarak görülmesi gerekiyor.

Coronavirüsün ekonomik yansımalarına değinmek gerekirse durum şu anda çok da iç açıcı görünmüyor. Küçük esnaf olarak adlandırdığımız işletmelerin kapatılmasıyla gündelik çalışan birçok insan bu süreçte zorluk yaşamaya başladı. Çalıştıkları iş yerlerinden ücretli izne çıkarılarak kısa çalışma ödeneğine başvuran kişi sayısı 3 milyona yakın.

Home-ofis ve part-time çalışma dönemi mi başlıyor?

Bir diğer tarafta da çalışmaya evden devam eden kesim var. Home-ofis olarak adlandırılan bu süreçte işlerini evden yapmaya devam eden insanlar mesai saatlerinde görevlerinin başında olmaya devam ediyor.

Home office çalışan kimi şirketler bu duruma hemen adapte olurken, bazı şirketler ise bu süreci sancılı geçirdi. Teknik altyapının olmadığı ya da yetersiz kaldığı işletmeler bu durumun en önemli örneklerini oluşturuyor.


Corona virüsle birlikte bazı işlerin evden de yapılabildiği ortaya çıktı. Hiç ofise gitmeden de birçok sektörde işler öyle ya da böyle yürümeye devam ediyor.

Bazı uzmanlar bu süreçten sonra hayatın her alanında yeni bir dünya düzeninin oluşacağını ifade ediyor. Kim bilir bazı şirketler bazı bölümlerini home office çalıştıracak, bazı bölümlerini dönüşümlü olarak ofise getirecek.

Örneğin; 100 kişilik bir şirket öncelikle ofis maliyetlerini azaltmak için 50 kişilik ofis kiralayacak, personellerini dönüşümlü olarak çalıştıracak, 100 kişilik yemek yerine 50 kişilik yemek ücreti ödeyecek, 50 kişilik yol ücreti ödeyecek. Ya da part-time çalışma sistemine geçerek birçok maliyetten kurtulacak.

Her etkinliğin canlı hali tabii ki bir başka güzel oluyor ama bundan sonra müzelerden, tiyatrolardan, konserlerden online yararlanma imkanı olur mu dersiniz?

Nasıl ki bir futbol maçı seyircisiyle beraber televizyondan yayınlanıyorsa neden bir tiyatro da canlı olarak yayınlanmasın?

Ya da bir yaz konseri neden televizyondan da izlenmesin?


Bunların hepsini yaşayarak göreceğiz…

Luppo alan kardeşimiz ve toplumsal güven sorunsalımız