Hamza Yerlikaya, Vakıfbank yönetim kuruluna atandı. Çok başarılı bir milli sporcuya ancak saygı duyulur. Ama bu iş başka bir şey!
Hamza Yerlikaya: Bu işler gerçekten doğru ve sağlıklı işler değil!
Aslen Sivaslı olan Hamza Yerlikaya, 3 Haziran 1976’da İstanbul’un Kadıköy ilçesinde doğmuş. Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümünden mezun olan Yerlikaya, Sakarya Üniversitesinde Yüksek Lisans eğitimini tamamlamış.
(Üstdüzey sporcu olduğu için bu okulu okumaya hak kazanmış olması mevzuat gereğidir. Avrupa, Dünya, Olimpiyat gibi organizasyonlara dereceye giren milli sporcuların spor yüksekokullarına ve istedikleri bölüme kayıtlanma hakları mevzuat gereğidir. Zaten kendileri yoğun çalışma ve yarışma sezonları boyunca okula uğrama fırsatı dahi bulamamışlardır. Ama bunlar dert değildir. Yaptığı işler zaten okul okuma işi gibidir.)
Yerlikaya’nın güreş sporunda ise sayılamayacak kadar çok önemli şampiyonlukları vardır. Ulusal alamda ülkesine bu açıdan inanılmaz katkı sağlamış durumdadır.
Aktif ve ilgili spor hayatından kısa bir süre sonra, 2007 yılında yapılan genel seçimlerde AKP 23. Dönem Sivas Milletvekili seçilen Hamza Yerlikaya, bu süre zarfı boyunca Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) Üyeliği, Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Müşavirliği, TBMM Milli Eğitim ile Gençlik ve Spor Komisyon üyeliği görevlerine getirildi. Milletvekilliği görevinin ardından 2012 yılında Güreş Federasyonu Başkanlığına getirilen (seçilen) Yerlikaya, 3 yıllık başkanlık süresinin ardından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak Saray’daki görevine başladı.
Kendileri şu an itibariyle Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanıdır. Bu anlaşılır bir durumdur. En azından güreş sporu ve idari görevleri dolayısıyla danışılacak birikime sahiptir.
Ama Hamza Yerlikaya aynı zamanda Gençlik Spor Bakanlığı Bakan Yardımcısıdır. Bunlar bilindiği üzere yoğun ve özgün çalışma gerektiren ve üstelik tam gün mesai gerektiren bürokratik görevlerdir. Bu görev de anlaşılabilir bir görevdir elbette. Başta güreş olmak üzere, spor konusunda birçok konuda iş ve işlevleri yerine getirebilecek yetkinliği ve donanımı olabilir.
Lakin tüm bunlara ilaveten Hamza Yerlikaya, aynı zamanda Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine de atanmıştır. Şu an itibariyle Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesidir. İşte bunu anlamak pek mümkün değildir.
Birincisi bir kişinin bu kadar çok bürokratik görev için uygun bulunması ve bunların gereklerini sağlıklı ve verimli bir şekilde yerine getirebilmesi mümkün değildir.
İkincisi ve daha önemlisi kendileri spor ekonomisi ile ilgili değillerdir. Söz konusu bankanın ise zaten böyle bir birimi ve spesifik özelliği yoktur. Hamza Yerlikaya’nın ekonomi, finans, işletme ve bankacılık konularında uzmanlığı, geçmiş deneyimleri ve çalışmaları yoktur… Bu durumda Hamza Yerlikaya, Vakıfbank yönetim kurulu toplantılarında ne yapacak? Nasıl bir işlevselliğe sahip olacaktır?
Bizim bir vatandaş olarak duyarlılığımız kesinlikle kişisel değildir. Olması da zaten mümkün değildir. Çok başarılı bir milli sporcuya ancak saygı duyulur. Ama bu iş başka bir şey. Burada saygı duyulacak ve anlaşılır olan pek az şey vardır. Düşününüz, memlekette ekonomi, işletme, finans, bankacılık ve ilgili sektörlerde uzman kişi kalmadı da bir bankanın yönetim kurulu üyeliğine işi sadece spor ve spor idaresi olan ve üstelik iki önemli bürokratik görevi olan bir kişi atanıyor.
Özetle;
• Bir ülke yöneticisinin istediği kişiyi, istediği göreve getirebilmesi başlı başına bir sorun değil midir?
• Bundan imtina etmiyor olması sağlıklı bir tutum ve davranış mıdır?
• Sistemin buna imkan veriyor olması iyi bir şey midir?
• Tek kişiye dayalı yönetim biçimlerinin doğal sonuçlarıdır bunlar. Ama görüldüğü üzere hiç de sağlıklı değildir.
• Keza RTÜK başkanın da aynı şekilde Halkbank yönetim kuruluna atanmış olması bu sağlıksızlığın başka bir örneği değil midir?
Tabi insanların da birden çok görevden, birden çok yetkiden, birden çok maaştan gocunmuyor ve rahatsız olmuyor olması da geldiğimiz süreçte insani ve kurumsal yozlaşmanın boyutları açısından bir gösterge olsa gerektir.
Böylesi dönemlerde birden çok görevden ve kazançtan kim gocunuyor ve kim rahatsız oluyor ki zaten? Veren varsa alan da olacaktır. Esas sorun ve çözüm, böyle bir işleyişin olmayacağı/olamayacağı demokratik, kurumsal, katılımcı, ilkeli bir rejim ve yönetim meselesidir ile ilgilidir.