Yurt dışında torpil tanıdık, araya birisini koyarız, hallederiz durumu yok! Bilinmezlikten rahatsızlık duyuyorsan, statü, prestij, sosyal konum senin için çok önemliyse, hiçbir yere gitmeyin. Kendi ülkende ne yaptıysan yaptın, umurlarında değil. Güçlü CV burada çöp neredeyse.
Yurt dışı izlenimleri – Bölüm 2
Yurt dışına çıkma kararı vermek herhangi bir konu hakkında karar vermeye hiç benzemiyor öncelikle bunu söyleyeyim. Burada tanıştığım göçmenlerle konuştuğumda aynı şeyi onlardan da duydum. Bu kararın arkasında olmak çok zor, sanki yerden 50 cm yüksekte bir ipin üzerinde yürüyorsunuz ve her an ipten inme kararı verebilirsiniz hissini yaşıyorsunuz.
Ohh be! İyi kötü bir karar aldık, sonuna kadar arkasındayım durumu yok. Buraya 17 yıl önce gelenle de konuştum, benim gibi yeni gelenle de… Herkeste bir “acaba!” duygusu… Ben ki oğlak burcu ve kararlılığı ile disipline olması ile ünlüyümdür, bu duygunun beni esir etmesini yaşadım ve hala da yaşıyorum.
Sanırım bu noktada naçizane şu tavsiyede bulunabilirim:
Bilinmezlikten rahatsızlık duyuyorsan, statü, prestij, sosyal konum senin için çok önemliyse, hiçbir yere gitmeyin. Yaşadığınız strese, duygu karmaşasına ve ezilmeye gerek yok. Ancak bizim gibi sosyal etiketlere önem vermiyorsanız, maceraperest iseniz durmayın. Önünüzde kocaman bir seçenekler okyanusu duruyor. Bu okyanusta yüzebilir, balık avlayabilir, bir adaya çıkabilir, sırt üstü yatıp bekleyebilir ya da çok su yutup boğulabilirsiniz. Üstelik bunlar sizin elinizde olan, kontrolünüzdeki güçler de değil.
Yurt dışında torpil tanıdık, araya birisini koyarız, hallederiz durumu yok, hiç mi yok? YOK!..
Zaten yurt dışına çıkanlarda sizin gibi bir yerlerden başlama peşinde, yıllar önce gelen tuzu kurular ise, anca kendilerini geçindiriyor öyle yardım destek beklemeyin yani. Eskiler yenilere karşı çok temkinli yaklaşıyor, diğer ülke vatandaşlarının birbirlerine tutkunluğu, el verip birlikte güçlenelim olayı burada yok. Gemisini kurtaran kaptan şeklinde.
Yaşadığım bölge de ağırlıklı olarak İranlılar var. Onların birbirine tutkunluğunu, yardımlaşmasını, kısa sürede geleni kucaklayıp, sarıp sarmalamasını görünce imreniyorum haliyle. Tabii, yakın dostlarınız, arkadaşlarınız ya da akrabanız varsa görebilirsiniz bu desteği, kesin değil sadece bir olasılıktan bahsediyorum. Kardeşi burada olup, hiç görüşmeyenler de var.
Neyse efendim, demem şu ki kimseye güvenerek gelmeyin.
Kendinize de güvenerek gelmeyin hatta. Tüm ego, benlik kalıp, yargılarınızdan ve etiketlerinizden arınıp gelin. Türkiye’de doktor olmanız, eğitimci olmanız, yılların tecrübesine sahip olmanız burada hiçbir şey ifade etmiyor çünkü. Bitirdiğiniz üniversitenin Türkiye de ilk beş içinde yer alması, ya da sizin oraya girmek için ter akıtmanız da hiç önemli değil.
Güçlü CV burada çöp neredeyse
Kanada’da üniversite denklikleri kabul edilmediği için sizin bu bilgileriniz hiçbir işe yaramıyor. Ancak yüksek lisans, doktora sahibi olduğunuzda kabul görüyorsunuz. Yine de iş başvurusu yaptığınızda sizin Kanada’daki tecrübeniz baz alınıyor. Kendi ülkende ne yaptıysan yaptın, umurlarında değil. Güçlü CV burada çöp neredeyse. Burada ne yaptığın önemli onlar için. O yüzden ne yapıp edip, bir işe girmek esas mevzu.
Buradaki birçok Türk’ün yaptığı garsonluk, paketçilik, restoranlarda mutfakta çalışmak sadece para kazanmak için yapılan işler değil. Aslında, iş tecrübesi edindiğini göstermenin bir yolu. Yalan beyan yazamazsınız çünkü, hep referans aranıyor ve bilgilerin doğruluğu kontrol ediliyor.
İyi de buradaki en kıytırık iş bile tecrübe istiyorken, “Nasıl iş bulacağız?” Bunun yolu da gönüllü işlerden geçiyor, gönüllü işlere başvuruyorsun, seninle görüşme yapılıyor ve uygunsan işe giriyorsun, öyle gönüllü dediysem laylaylom değil. Bildiğin, bir işte çalışıyorsun, sadece para almıyorsun… Ciddi ciddi çalışıp yoruluyorsun, karşılığında teşekkür ve referans mektubu alıyorsun. Tabii bu mektuplar çok değerli, biriktirip sonra bir işe girmen için sana refere oluyorlar. Uzun bir süreç sonunda.
Yurt dışında ilk 2 yıl en sancılısı
Kasım ayında Vancouver’da yaşayan eskiler, yenilerle tanışmak ve kaynaşmak için bir toplantı yaptılar, ben de yeni gelen biri olarak gittim elbet. Herkes kendi hayat hikâyesini, 5-6 cümle ile özetledi. Kısaca kendini tanıttı. Gördüğüm şu ki, üç yıl sonra insanlar bir şeyler yapar ve düzen kurar hale geliyorlar. Yurt dışında ilk 2 yıl en sancılısı, kafada zaten bir “ACABA!” varken, ‘sen geldin…’ diye kimse sana kucak açmazken, düşe kalka yol yordam öğreniyorsun.
O yüzden en güzeli; buraya gelmeden önce buradan iş bulup gelmen ya da çalıştığın firmanın yurt dışı ofisine nakil yaptırman veya transfer olman. Onlar, en tuzu kuru topluluk. Dövizle maaş aldıklarından, iş yerleri hali hazırda onları oraya gönderdiğinden işsiz kalma korkusu yaşamıyor ve birçok sosyal pakete sahip oldukları için de rahatları yerinde ve uyum sorunları pek yok. Zaten birkaç sene sonra da oturma iznine başvurup alabiliyorlar.
Ey okuyucu! Dilerim ki sen de bu şekilde gelirsin…
Devamı haftaya…