Bu nasıl bir ahlaktır ki, karşı cinsten iki akranın birbiriyle el ele gezip öpüşmesini ahlaksızlık ve günah diye nitelendirenler, nasıl olur da bazı vakıflarda, dergahlarda, tarikatlarda, yurtlarda yaşanan taciz ve tecavüze aynı duyarlılık ve içtenlikle ses çıkarmaz? Nasıl olur da torunun yaşında erkek veya kız çocuklarına ilgi duyanlar konusunda tek bir laf etmez? Ahlakınız batsın! Böyle ahlak mı olur? En değerli ahlak, adaletin ve eşitliğin ahlakıdır. İnançların, paranın, payenin, düzenin ahlakı olmaz.
Diyanet’in rahatsız olduğu davranışlar üzerine
Diyanet İşleri, sokakta el ele dolaşan gençlerden çok rahatsız olduğunu defalarca dile getirmiş bir kurum. Öyle ki, flört etmeyi ahlaksızlığın en önemli göstergelerinden birisi saymaya devam ediyor. Bunu ifade ederken de “sokakta öpüşenler” den söz ederek ahlaki çöküşten dem vurarak, alınması gereken önlemlere işaret ediyor. Bu arada sanırsınız ki memlekette her yer ulu orta öpüşen gençler ile dolu…
Her neyse, buna rağmen ben de bir vatandaş olarak el ele gezmeden değil ama “sokaklarda öpüşülüyor” olmaktan elbette rahatsız olurum.
Ama bir farkla; iki aynı yaşta gencin el ele dolaşması veya öpüşmesi ile yaşını başını almış adamların torunu yaşındaki çocuklara cinsel tacizde bulunmasını da aynı kefeye koyacak değilim…
İki akranın öpüşmesinden rahatsız olup, torunu yaşındaki kadınlar ile evlenmeyi anlayacak kadar “ahlaksız” ve “şuursuz” değilim..
Diyanetin ahlak ile ilgili ölçütleri oldukça ilginç. Örneğin, siz hiç Diyanet’ten şöyle açık açık, bağıra bağıra bağıra, vurgulaya vurgulaya 18 yaşından küçük herkes çocuktur. 17 ve 16 yaşında evlenme özel devlet iznine tabidir. Bu yaştakiler ile evlenmek caiz değildir lafını veya fetvasını duydunuz mu? Duyamazsınız…
Dahası 15, 14, 13, 12 yaşındaki çocuklara cinsel ilgi duymak sapkınlık, hastalık ve pedofilidir dediğini, haykırdığını duydunuz mu? Ben duymadım..
Neden peki?
Mesele ahlaksızlık boyutlarında tartışılacaksa, bu nasıl bir ahlaktır ki, karşı cinsten iki akranın birbiriyle el ele gezip öpüşmesini ahlaksızlık ve günah diye nitelendirenler, nasıl olur da bazı vakıflarda, dergahlarda, tarikatlarda, yurtlarda yaşanan taciz ve tecavüze aynı duyarlılık ve içtenlikle ses çıkarmaz?
Nasıl olur da torunun yaşında erkek veya kız çocuklarına ilgi duyanlar konusunda tek bir laf etmez…
Ahlakınız batsın… Böyle ahlak mı olur?
En değerli ahlak adaletin ve eşitliğin ahlakıdır.
İnançların, paranın, payenin, düzenin ahlakı olmaz; kuralları olur, referansları olur, gelenekleri olur, işte ona da ahlak derler.
Oysa gerçek ahlak eşitliğin ve adaletin ahlakıdır.
Çünkü ahlak tek başına anlamlı bir kavram değildir. Ahlak, öznesi ile anlam kazanır. Veya kaybeder.
Ahlak kavramı tek başına doğruluk, iyilik, dürüstlük, kurallara uyma gibi açıklamalar ile tanımlansa da doğru olanın ne olduğu, iyiliğin nasıl olduğu, dürüstlüğün niteliği ve uyulması gereken kuralların neler olduğuna göre değişen görece değer yargılarından ve algılardan oluşur. O halde ahlak, aynı zamanda bir başka coğrafya veya kültüre göre ahlaksızlık olabilir.
İşte bu nedenle asıl iş ve önemli olan şey evrensel olan iyi, evrensel olan doğru ve evrensel olan güzelin ve dürüstlüğün ne olduğudur. Ahlakı “değerli kılacak” şey o’dur.
Eşitlik, adalet, yaşam hakkı gibi. Yani “eşitliğin ahlakı”, “adaletin ahlakı”, “yaşam hakkı ahlakı”…