Bankamatik memurluğu: Devlet/kamu kadrolarına personel alımları

‘Bankamatik memurluğu’ bize özgü bir deyimdir ve boşuna keşfedilmiş bir tanımlama değildir. Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri, başta memurluk kadroları olmak üzere, hazineden geçinen ve karşılığında bir iş üretmeyen personel sorunudur.

bankamatik memurluğu personel alımı

Bankamatik memurluğu: Devlet / kamu kadrolarına personel alımları

Kamuya 2021 yılında alınacak personel sayısı 100 bini bulacağı ifade ediliyor. Yeni Ekonomi Programı öncesinde 35 bine yakın personel alımı için karar alındığı ve bütçelendirildiği haberleri ilgili herkesin bilgisi dahilindedir.


Hazineden geçinen ve karşılığında bir iş üretmeyen personel

Devletler ve onu yöneten hükumetler elbette kamuya personel alımı yaparlar. Bunun biricik gereği ise “personel ihtiyacı” gibi görünse de esas olarak iş ve işgücü ilişkisidir. Ancak bir devlet memuru olarak itiraf etmeliyiz ki, Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi de başta memurluk kadroları olmak üzere, hazineden geçinen ve karşılığında bir iş üretmeyen personel sorunudur. Çünkü bu kadroların ihdas edilmelerinde olsun, oluşturulmalarında olsun “iş-işgücü” ilişkisi devleti ve halkı düşünen “kamucu” ölçütler gereğince gerçekleşmemektedir.

Devletin ilgili kurum ve kuruluşlarında açılan kadrolarına yerleşen ve yerleştirilen personelin bir kısmı liyakatsiz, üretmeyen, verim sağlamayan, kendini geliştirmeyen, işi garanti olduğu için işini savsaklayan kişilerden oluştuğu artık herkesin dillendirdiği bir olgudur. Bu durum aynı zamanda “kamuculuğu” ve “devletçiliği” de çürüten bir sonuç doğururken; öte yandan emekçi sınıfı içinde “asalak” ve “lumpen” bir kitlenin oluşması sonucunu üretmektedir. Herkes ve hepimiz için bunları söylemek elbette mümkün değil. Lakin Türkiye fotoğrafı bu açıdan oldukça nettir.

Devlet kadrolarında çalışan personel, maaşlarını ürettiği malın veya değerin yarattığı getirinin bir kısmında ve halktan toplanan vergilerden almaktadırlar. Sorun şu ki, devlet kadrolarında çalışan personelin kaçının ürettiği malın değeri veya kaçının süreç içinde yaratacağı katma değer düşünüldüğünde ücretleri karşılanabilmektedir?

Bu arada elbette kamuda çalışan her personelin kamuya bir artı değer oluşturma gibi yükümlülüğü olmasa da bir işlevi olması gereği yadsınamaz herhalde. Elbette devlet personeli olarak nitelendirilenler de vergi vermektedirler. Ancak bu devlet kadrolarında çalışanların profilinde yer alan asalak yapıdaki kişilerin varlığını görmemize engel olmamalıdır.


Kamu işleyişi gereği ve sistem öyle kurgulandığı için, ortaya öyle bir “personel” karakteri ve kitlesi ortaya çıkmaktadır ki, bunların bir kısmı “işe göre adam” anlayışı ile bir yerlere yerleştirilenler olarak nitelendirilecek kişilerdir ve sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çoktur. Bir kısım devlet personeli de sözde çalıştıkları iş kollarının ne toplumsal, ne ekonomik ve ne de yarar sağlayan bir hükmü ve değeri olmadığı için işlevselliği olmayan personel konumundaki kişilerden oluşmaktadır ve sayıları oldukça fazladır.

Bankamatik memurluğu

Emekçi, emeğini bir ücret karşılığı satan kişidir. Bir kısım memur kitlesinin sarfettiği bir emek yok. Dolayısıyla ücret olarak karşılığı yok. Lakin işgücü-ücret ilişkisinde tersine bir durum söz konusu, (örneğin “bankamatik memurluğu” bize özgü bir deyimdir ve boşuna keşfedilmiş bir tanımlama değildir).

En alt düzeyde çalışan memurdan, bürokrat kısmına kadar uzanan devlet memurluğu başta olmak üzere devlet personeli, amaca yönelik verimlilik, üretkenlik ve gelişim sağlama açısından gerçek anlamda işlevsel olmadığı sürece “asalak” bir emekçi sınıfı konumundadır.

Gerçekleri görmek ve söylemek emeğe ve emekçilere karşıt olmak değildir. Bir sınıf karşıtlığı hiç değil… Tam tersine bir eğitim emekçisi olarak bunu ifade etmek, bizi sınıfsal açıdan da karakterli ve gerçekçi kılacaktır. Lumpen bir emekçi sınıfına en büyük desteği işlevsiz, yanaşma, besleme emekçi takımı ve grupları vermektedir.

Bir kişinin yapacağı işi 3 kişinin yapması ve başka bir açıdan bakıldığında da devlette kadrolaşmanın en kullanışlı araçlarından birisi olan “memurluk”, emekçi sınıfına vurulan en büyük darbe yöntemlerinden de biridir.


Türkiye’de siyasetin ve siyasi iktidarların en kullanışlı araçlarından birisi de memurluk kadrolarıdır. Gerekli, gereksiz oluşturulan ve buralara bazı referanslar ile atanan memurlar, gerçek anlamda emekçi memurlara da haksızlıktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı 5 bin personel daha alacak