Sahte içki zehirlenmeleri: Evde alkollü içki üretenler ne diyor?

Türkiye’de 9 Ekim’den bu yana sahte içki nedeniyle hayatını yitirenlerin sayısı 67’ye yükseldi. İstanbul, İzmir, Mersin, Aydın, Muğla, Kırıkkale, Trabzon ve Zonguldak’ta meydana gelen ölümlerde metil alkol zehirlenmesinden şüphelenildiği belirtiliyor.

sahte içki alkol

Sahte içki zehirlenmeleri: Evde alkollü içki üretenler ne diyor?

Emniyet Genel Müdürlüğü, 13 Ekim 2020 tarihinde yaptığı açıklamada, 5-11 Ekim tarihleri arasında sahte ve kaçak içkiden kaynaklı ölümlere ilişkin gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde yakalanan 58 şüpheliden 7’sinin tutuklandığını duyurdu.


Yapılan açıklamaya göre operasyonlarda 17 bin litreye yakın etil alkol ve 2 binin üzerinde sahte alkollü içki ele geçirildi.

Sahte ve kaçak içkiye yönelik operasyonların sürdüğü açıklandı.

Türkiye’de son yıllarda evde hobi ve kişisel kullanım amaçlı alkollü içki üretiminde artış olduğu ve buna bağlı olarak da kaçakçılığın arttığı biliniyor.

Evlerinde alkollü içki üretimi yapanlar, bunun zahmetli bir uğraş olduğunu ancak kendi ürettikleri ürünü kullanmayı tercih ettiklerini söylüyor.

‘Amacım bütçemi korumak’

İstanbul’da ikamet eden ve 10 yıldır kendi evinde alkollü içki üreten Anıl, içki üretmeye ilk aşamada hobi ve keyif amaçlı başlamış. Daha sonra maddi olarak da içki üretmenin avantajını gördüğünü ve üretmeye devam ettiğini söylüyor:

“Bu bana keyif veren bir şeydi, farklı tatlar üzerinde denemeler yapıyorum ve her seferinde daha iyisini yapmaya çalışıyorum. Tabii bir taraftan maddi yönü de var. Bir litre rakıyı 200 küsür liraya alıyorsunuz. Ancak evde yapıldığında bu maliyet oldukça düşüyor. Bu, çok büyük bir etken.

“Doğal yollarla rakı yapmak çok zahmetli olduğu için ben bira ve şarap yapımına ağırlık verdim. Tüketimim kadar yapıyorum. Ancak hala etil alkol satın alarak ucuza rakı yapmaya çalışanlar var.”

BBC Türkçe‘ye konuşan ve isminin haberde yer almasını istemeyen başka biri ise evde alkol üretmeye başlamasına neden olarak, ürünlerin fiyatının artmasını gösteriyor:

“Bütçemi korumak için evde rakı yapmaya başladım. Herhangi bir alkol bağımlılığım yok, ama yıllar içinde eş dost ile beraber oluşturduğumuz bir eğlencemiz, rutinimiz vardı. Bunu bütçemizi sarsmadan devam ettirmek istedik. Biraz da merak vardı tabii, insan nasıl olacak diye merak ediyor”

“O sıralar benim gibi kendi içkisini yapmaya başlayan ve bunu internette anlatan çok fazla kişi vardı, ben de o şekilde öğrendim. Ancak son zamanlarda olan olaylar cesaretimizi kırdı.”

Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Yüksek Kimya Mühendisi Serkan Küçük, evlerde çeşitli yöntemler ile alkollü içki üretildiğini, zehirlenmelerin ve ölümlerin dışarıdan alınan hazır alkolden ve bandrolsüz kaçak içkilerden kaynaklandığını söylüyor.

Serkan Küçük, “Küçük bir grup, evinde ürettiği alkolü kendisi damıtarak yapmayı tercih etti, üzümden, şekerli meyvelerden damıtma yapmaya başladı. Bu kesim, bunu hobi olarak geliştirdi” diyerek geleneksel yöntemlerle yapılan içkiyi işaret ediyor ve ekliyor:

“Evde rakı ya da benzer içkileri yapmak isteyen bir diğer kesim de, sayıca çok büyük bir kesim, bir yerlerden alkol bularak, anason karıştırıp içine su ve şeker ekleyerek rakı yaptıklarını zannettiler, rakı benzeri bir ürün yaptılar ama yaptıkları şey gerçek rakı değil aslında.”

‘Bir yer altı ekonomisi oluştu’

BBC Türkçe‘nin ulaştığı, internet üzerinden alkollü içki yapımında da kullanılan anason yağı ticareti yapan bir üretici son 4 yılda anason yağı satışlarının 10 kat arttığını söylüyor:

“Ayda 30-40 kilo anason yağı satarken 2015’ten sonra satışlarımız birden ayda 350 kiloya çıktı, hala da aynı şekilde devam ediyor. Anason yağı rakı yapımında kullanılan ürünlerden biri. Diğer alkollü içkilerde kullanılması için de çeşitli aromalar satıyoruz, onların da alıcıları aynı şekilde artmaya devam ediyor.

“Bu piyasada dışarıdan hazır alkol alıp içki yapanlar genelde ucuza kaçmak isteyenlerdir, rakı fiyatları aldı başını gidiyor, aradaki maliyet farkı çok ciddi.”

Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Serkan Küçük’e göre son yıllarda sahte alkollü içki üretimine el altından alkol satışı “yer altı ekonomisi” oluşturdu.

Serkan Küçük, “İnsanlar sahte içkiyi el altından almaya başladı. Bunun toptancıları ortaya çıktı ve bir yeraltı sektörü oluştu” diyor.

2017 yılında evsel kullanım amaçlı etil alkole acı tat veren bir bir kimyasal eklenerek gıda amaçlı kullanımının engellenmesi amaçlanmıştı.

1 Ekim 2020 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan ve önümüzdeki günlerde yürürlüğe girmesi beklenen yönetmelik ile beraber ise etil ve metil alkolün internetten satışı tamamen yasaklandı.


Etil yerine metil alkol

Serkan Küçük, ölümlerin metil alkolden kaynaklandığını belirtiyor, “Etil alkolden kaynaklanan zehirlenmeler ancak doz aşımı gerçekleşirse meydana gelebilir. Bu günlerde yaşanan ölümler metil alkol kaynaklı” diyor.

“Piyasada şu anda etil alkole erişimine yönelik denetimler de artırılmış vaziyette” diyen Küçük, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Sanırım etil alkole erişilemediğinde bu yeraltı ekonomisinin baronları metil alkole çok daha kolay erişiyorlar. Hayatını kaybeden insanlar ya birilerinin yaptığı sahte içkiyi alıp tüketiyor ya da birilerinin piyasaya sürdüğü metil alkolü alıp evde etil alkol zannederek bunu karıştırıyor.”

Küçük, etil ve metil alkolün kimyasal analiz yapılmadan ayırt edilmesinin neredeyse imkansız olduğunun altını çiziyor.

Bir tahıl alkolü olan etil alkol, gıda amaçlı ve içki yapımında kullanılmasın yanında tıpta da yaygın olarak değerlendiriliyor. Odun talaşının distile edilmesi ile elde edilen metil alkol ise çeşitli endüstri ve sanayi kollarında kullanılıyor. Metil alkolün buharına maruz kalınması ya da cilde temas etmesi de zehirlenmelere yol açabiliyor.

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sarp Üner, ağız yolu ile metil alkole maruz kalındığının anlaşıldığı anda kişinin kusturulmadan hastaneye götürülmesi gerektiğini belirtiyor:

“Baş ağrısı, baş dönmesi, ajitasyon, koma haline sebebiyet verebilir, kısmi ya da tam görme kaybına, ölüme kadar giden sonuçları olabilir.”

“Yüksek ÖTV oranları sahte içkiye cazibe kazandırıyor”

Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl da, alkollü içkiler üzerindeki vergilendirmeden dolayı sahte içki üretiminin cazibesinin arttığını belirtiyor.

“Sahte içkiye bu cazibeyi kazandıran en önemli unsur yüksek Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranları” diyen Bingöl, alkollü içkilerden tahsis edilen iki temel verginin (Özel Tüketim Vergisi) ÖTV ve Katma Değer Vergisi (KDV) olduğunu söylüyor:

“Bu vergilerin tutarı ve toplam vergiler içindeki payı sürekli olarak artmaktadır. Son 10 yılda alkollü içkilerden alınan ÖTV rakıda yüzde 443, birada ise yüzde 365 arttı.

“ÖTV Kanunu’nda yapılan değişiklik ile 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren otomatik artış sistemi de hayata geçirildi.

“Alkollü içkilerdeki ÖTV artışı doğal olarak, market rafındaki içkinin fiyatına yansır. Alkollü içkinin perakende satış fiyatı içindeki vergi oranının yüksekliği, kaçak alkol üretiminin kâr marjını ve cazibesini artırır.”

Bingöl, sahte ya da kaçak alkollü içki üretiminin ve satışının yaygınlaşmasının yalnızca yüksek vergi oranlarıyla açıklanamayacağını, alkollü içkilerin üretimine ve satışların denetimine de önem verilmesi gerektiğini vurguluyor:

“Konuya bütüncül bakmakta yarar vardır. Bir yandan aşırıya kaçan vergileme rejimi üzerinde düzeltici işlemlerle vergilerin kaçak içki üretimini cazip kılan yönü törpülenmeli, diğer yandan etkili izleme ve denetleme mekanizmaları hayata geçirilmelidir.”

Kimya Mühendisleri Odası sahte içki sebebiyle son günlerde artan ölümlere ilişkin yaptığı açıklamada, alkollü içkilerden alınan ÖTV ve KDV’nin indirilmesi yönünde Maliye Bakanlığı’na çağrıda bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, BBC Türkçe konuyla ilgili sorularına yanıt vermedi.

Yüksek Kimya Mühendisi Serkan Küçük’e göre, sahte içki kaynaklı ölümlerin önüne geçilmesi için ürünler üzerindeki vergi yükünün kaldırılmalı, evsel kullanım amaçlı alkol tanımının mevzuata geri getirilmeli ve kişisel kullanım amaçlı yüksek alkollü içki üretme eğitimden geçme ve ruhsat edinme şartlarına bağlanmalı:

“Çok eskiden beri bu topraklarda ev likörü denilen bir şey yapılır. Alkolü gıda üretiminde kullanabilirsiniz, marinasyon ve pastacılıkta kullanabilirsiniz. Evsel kullanım amaçlı alkol, bu toprakların bir geleneği olarak devam etmelidir. Rakı çok pahalı olmadığı taktirde insanlar bundan alıp rakı benzeri bir ürün yapmaya çalışmazlar zaten.”

TTB: Toplumsal bir sorun

Türk Tabipleri Birliği (TTB) bugün yaptığı basın açıklamasında metil alkol zehirlenmelerinin “toplumsal bir sorun” olduğunu, sosyal izolasyon, pandemi ve yaşanılan ekonomik sorunların alkol tüketiminin artmasına yol açtığını belirtti.

TTB’nin açıklamasında, “Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve pandemi ile birleşince derinleşen sosyo-ekonomik sorunlar nedeniyle başta erkekler olmak üzere bazı kesimler için alkol tüketiminde bir artış öngörebiliriz. COVID-19 salgını gibi krizler, döneminde ve sonrasında genellikle işsizlik artışına ve nüfusun daha büyük kesimleri için gelir azalmasına yol açar.

Bunun yanı sıra sosyal izolasyon ve geleceğe ilişkin belirsizliğin etkileşiminin tetiklediği psikolojik sıkıntılardaki artış alkol tüketimini ve buna bağlı olarak alkol bağımlılığını artırabilir” ifadeleri kullanıldı.


Açıklamada, yasakların, yüksek vergi oranlarının ve engellemelerin merdiven altı üretimi tetiklediği, problemin altta yatan sosyoekonomik sorunların tespit edilip çözülmesi ile mümkün olacağını aktarıldı. (Kaynak: BBC Türkçe)

Toplam vergi gelirinin yüzde 12,3’ü alkol ve sigaradan!


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.