Yurt dışı izlenimleri – Bölüm 5: Yabancı ülkede sosyalleşme nasıl olur? 

Yurt dışında sosyalleşme… Yurt dışına geldiğimiz ilk zamanlarda sokakta gördüğüm, göz göze geldiğim herkesin bana selam vermesini, gülümsemesine çok şaşırmıştım. Bir dükkandan içeriye girdiğimde satıcının halimi, hatrımı, sağlığımı ya da günümün nasıl geçtiğini sorması benim için yeni ve ilginç tecrübelerdi…

yurt dışı sosyalleşme

Yurt dışı izlenimleri – Bölüm 5: Yabancı ülkede sosyalleşme nasıl olur? 

Öncelikle “Yabancı ülkede sosyalleşme olur mu? Ki nasıl olduğunu tartışıyoruz?” diye düşünebilirsiniz. Düşünmeyin, çünkü sosyalleşme dediğimiz sosyal etki, bir gruba, bir topluluğa girdiğiniz anda başlar ve sosyal etkileşimde bulunduğunuz sürece devam eder.


Sosyalleşme kaçınılmaz olarak hep var. Sosyal bir varlık olarak insan, doğar doğmaz bir sosyal çevre içine düşer. Aile ortamında ana-baba ve varsa kardeşler, büyük anne ve babalar arasında çocuk ilk kuralları ve sosyal rolleri görür, öğrenir ve benimser. Sosyal etkileşim içindeyken, ahlak, gelenek- görenek, örf-adetler, görgü kuralları, yazılı normlar…vb.ni öğrenir.

Bunların çoğunu aileden, akrabalarından, komşularından, arkadaşlarından, okuldan, gittiği kurs ve kamplardan edinir. Sosyalleşme süreci ölene dek sürer. İstediğimiz kadar kendimizi izole etsek de, kimselerle görüşmesek de, bir adada tek başımıza yaşamadığımız için bu süreçten kaçmak, imkansızdır.

İyi ki sosyalleşme var!

Sosyalleşme, bize nerede nasıl davranacağımızı gösterdiği için, bireyin uyum sürecini hızlandırır. Adapte olmak için ekstra çaba göstermeye gerek kalmaz. Toplum içinde, çoğunu fark etmeden bazılarını ise rol model alarak öğreniveririz.

Gelelim sosyalleşme yurtdışında nasıl olacak kısmına…

Bu tamamen sizin çabanıza ve isteğinize kalmış. Ne kadar çok sosyal ortamlarda bulunursanız o kadar çok şey öğreniyorsunuz. Evde oturmayla, arkadaşınla telefonda konuşmayla olmaz.

Alışveriş mi yapman gerek, adam gibi çıkıp markete gideceksin öncelikle. Sıra bekleyip, maskeni takıp, herkesle 2 metre mesafe ölçüp, reyonlardaki ürünleri ellemeden, sadece alacağın ürünü sepetine koyup, içeriye girmek için bekleyenleri düşünerek hızlıca hareket ederek yapacaksın bu işi, -ki öğrenesin.

Toplumsallaşma sürecinde, her şey, yazılı kuralları öğrenirken olduğu gibi kolay değildir. Yaşayarak öğreniliyor çoğunlukla. Açık havada balıkçıda balık almak için beklerken, sırada önümüzdeki bey ‘aramızda iki metre mesafe olmadığını’ söyleyerek bizi uyardı. Maskelerimiz var, açık hava ve bulunduğumuz bölgede Covid’li vaka sayısı çok az. Bu örneğe Türkiye’de olsa ‘paranoyak’ derdim burada ise kurallara bağlı vatandaş diyorum.


Demek ki sosyalleşme dediğimiz şey toplumdan topluma farklılık gösteriyor, hatta aynı toplumda bile zamanla değişebiliyor.

Herkesin selam vermesine, gülümsemesine çok şaşırmıştım

Buraya geldiğimiz ilk zamanlarda sokakta gördüğüm, göz göze geldiğim herkesin bana selam vermesini, gülümsemesine çok şaşırmıştım. Bir dükkandan içeriye girdiğimde satıcının halimi, hatırımı, sağlığımı ya da günümün nasıl geçtiğini sorması vb… benim için yeni ve ilginç tecrübelerdi.

İlk başlarda cevap veremiyordum şaşkınlıktan. Sonra alıştım… Sosyalleştim zamanla. Ancak öğrenilmiş bazı eski alışkanlıklar zaman geçse de kolay değişmiyor. Bir süre sonra yolda karşılaştığım kişi kendi yaşlarımda bir erkek ise gözünün içine bakmıyor ve göz temasından kaçınıyordum yine de. Ta ki bir gün yolda yürürken bir beyin “İyi günler güzel hanım, nasılsınız?” demesine kadar. Hiç cevap vermedim ve duymamış gibi davrandım.

Ancak yanımdaki arkadaşım ‘Çok kaba davrandığımı, niye öyle yaptığımı?’ sordu ve sorguladı. Haliyle utandım ve o günden sonra ben de selam aldım ve verdim tanımadığım yabancılara. İşin eğlencesini kavrayınca hatta hoşuma da gitti. Çünkü bir anda kafanızda bin bir sorun ile yürürken, karşıdan gözünüzün içine bakıp, koskoca gülümsemeyle selam veren bir kişi görünce ister istemez modunuz değişiyor. Hele kalabalık bir caddede yürürken bayağı bir eğlenceli oluyor, sürekli ağzın kulaklarında geziyorsun.

“Beden dili eğitimi” verirken anlattığım bir çalışma vardı. ‘Eğer sahte bile olsa gülümserseniz beyniniz mutluluk hormonu salgılamaya başlar.’ diye. İşte benim ki de o hesap…

Şimdiye kadar ki yazılarımı okuduysanız biliyorsunuz ki az-buz değil bayağı bir zorluk yaşıyoruz. Ancak geldiğimden beri nedense daha bir huzurlu ve mutlu hissediyorum. Bu gülümseme işinden midir acep bilinmez.

Kolektif bilinç

Ancak şu var ki, buranın vatandaşı olmasak da, birçok sosyal hakkımız olmasa da, aslında sosyalleştiğimiz ortamlarda bulunan kişilerin ruh durumları ve modları bizleri çok etkiliyor. İster ‘kolektif bilinç’ deyin, ister ‘mutluluk bulaşıcıdır.’ deyin fark etmez. Yurtdışında stres kat sayısı çok daha düşük ülkemize göre. Bu da bizim daha sakin, huzurlu ve mutlu olmamızı etkiliyor. Psikolojide yeni bir kavram var: ‘İnsan çevresinde bulunan beş kişinin ortalamasıdır.’ Ben bu sözün doğruluğunu burada yaşadım.


Sağlıcakla kalın… ve etrafınızdaki diğer beş kişiyi dikkatlice seçin…

Yurt dışı izlenimleri – Bölüm 4: Hayatı ‘reset’lemek gibi bir şey!


Funda Umut Pakkal
İstanbul doğumlu... İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu olup, Maltepe üniversitesinde İnsan Bilimleri ve Psikoloji alanında yüksek lisans yaptı. İnsan Psikoloji konusunda Doktora programına başladı, 22 yıllık öğretmenlikten sonra emekli oldu. Kadıköy Halk Eğitimde "Eğiticinin Eğitimi" öğretmeni olarak çalıştı ve T.C Medeniyet Üniversitesinde "Liderlik" ve "Sosyal Hayatta iletişim" derslerini verdi. Aynı zamanda ICF Profesyonel Koçu olan ve Eğitim Danışmanlığı yapan yazarımız şu anda Kanada da online bireysel koçluk ve eğitim koçluğu seansları yapmaktadır. 20 yıldır pek çok özel ve kamu kuruluşuna kişisel gelişim ile ilgili seminer, konferans ve eğitimler vermektedir. Youtube'ta 'HEmDEm Pazartesi sohbetleri' adı altında birçok videosu bulunan yazarımızın, pazartesileri gelenekleşen sohbetlerini İnstagram hesabından yapmaya devam etmektedir.