Prof. Naci Görür: Meydanlarda depremin konuşulduğunu gördünüz mü?

Prof. Dr. Naci Görür: Meydanlarda depremin konuşulduğunu gördünüz mü? Birbirlerine laf atmaktan, bazen de hiç hoş olmayan söz ve davranışlardan başka ne yapılıyor? Neden halk bunları alkışlıyor? Neden pankartlarla ‘can güvenliğimizi sağlayın’ demiyor? Sadece yapandan değil, izin verenden de hesap sorulmalı!

naci görür deprem

Prof. Naci Görür: Meydanlarda depremin konuşulduğunu gördünüz mü? Halk neden bunları alkışlıyor? (video aşağıda)

Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür Habertürk TV’de açıklamalarda bulundu. Moderatörlüğünü Kübra yaptığı programda gazeteci Nagehan Alçı ve İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Prof. Görür, depremin en çok hasara yol açtığı Bayraklı ilçesi ile ilgili olarak şöyle konuştu:


• Özellikle Bayraklı bir delta çökellerinin olduğu bir yer. Tarım arazisi diyebilirsin. Buradaki zemin en kötü, onu diyelim. Gediz akarsuyu buradan denize dökülüyor, çok yakınından. Akarsu döküldüğü zaman delta yapar. Buradaki çökeller iyi çimentolanmamış, sertleşmemiş, kaya-zemin niteliğinde olmayan, içinde suyu bol, kum, çakıldan meydana gelmiş.

• Böyle zemine deprem dalgaları girdiği zaman burada çok oyalanır, özü yavaşlar, buradan çıkmak istemez, salladıkça sallar burayı. En büyük yer ivmesi de burada çok fazladır, titreşimi inanılmaz fazla olur. Kayalı zeminde çok az titrer ve geçer gider. Ama bu zeminde gitmez. Hep o örneği veriyorum, kapana kısılmış fare gibi, oyalanır durur. Burada depremin etkisini kat be kat büyütür.

• Yer kıtlığı var, burada yapacağım diyorsanız o zaman 1 lira ile malolacak binayı burada 50 liraya mal edecekseniz buyurun yapın. Şu anda hasarın ne olduğunu bilmiyorum. Yüksek binanın salınımı fazla olur.

• Bunlar sağlam zemine kazıklar içinde ulaşmışlarlarsa veya o zemini ıslah edilmişse sağlam olabilir. İzmir’de deprem beklediğimiz öncelikle fay değil burası. İzmir fayındaki deprem olsaydı bunların çoğu giderdi. Bu 70 kilometre uzaktan yaptığı depremin etkisidir.

Deprem sırasında ne yapılmalı? Naci Görür açıkladı

Deprem esnasında nasıl davranılması gerektiğine dair bilgiler veren Prof. Dr. Naci Görür şunları söyledi:

• Eğer zemin kattaysanız deprem başladığında kolaylıkla dışarı çıkabileceğinizi düşünüyorsanız, dışarı çıkmayı deneyebilirsiniz, tabii binalardan uzak bir yere gitmeniz gerekir. Üst kattaysanız merdivenleri, asansörü kullanmak suretiyle dışarıya kaçmaya çalışmak yapabileceğiniz en büyük yanlışlardan biridir.

• Binaların en zayıf noktalardan biri merdivenlerdir. Merdivenleri asla kullanmayacaksınız depremin olduğu sırada, aynı şekilde asansörü de. Bir de hazırlıksız yakalanmayacaksınız. Amaç şu; sizin önceden söyleneni anlayabilir yaştaki çocuklarınızla birlikte bir deprem planlaması ve tatbikatının olması lazım. Bunun zaman zaman aile içinde yapılıyor olması lazım.

• Deprem başladığı zaman dairenin içerisinde nerede toplanacağız. Hepimiz şurada toplanacağız diyeceğiz. En iyi yer, hayat üçgeninin oluşabileceği oluşabileceği yerlerdir. Sağlam bir masa olsa, deprem sırasında çocuklar gelip masanın altına değil, önünde sağlam bir masa ise başınızı tutup cenin pozisyonu yapabilirsiniz.

Prof. Naci Görür şöyle konuştu:

“Sadece yapandan değil, izin verenden de hesap sorulmalı”

• Bu binaların olduğu yerdeki zemini biliyorum. Her şeyden önce bizim Türk Deprem Yönetmeliği’ne göre en kötü zemin tipi var bu binaların olduğu yerde. Şu anda yıkım olduğu yer için konuşuyorum. Körfezin kuzey kısımları ve güneyde de deniz kıyısına denk gelen yerler için de geçerli.

• Bu zeminlerin özelliği; buralarda bina normalde yapmamanız lazım. Hani yer kıtlığı olur, ‘orada yapacağım’ dersiniz. Ama İzmir yarımadasında orada bina yapmak hataların en büyüğü. Sadece buraya binaları yapan değil, o binaları yaptıran, iskan veren de hesap vermesi gerekiyor.

• O tür zeminleri ıslah etmeden, güçlendirmeden ve öyle yerlerde ana kayaya inecek kadar binanın temel sistemini kurmadan, bu kazı olur, onları yapmadan yapmamanız gerekir. Böyle bir durumda yapı malzemesi ve tasarımı ön plana almak lazım. Yıkılmayan yerlerde muhtemelen zemin özellikleri gözetilerek belki proje çizilmiştir.

• Bir diğeri de yapı malzemesi. O zemine, projeye göre uygun yapı malzemese ve işçilik kullanılmıştır. Yıkılan binada ise aynı proje olmasına rağmen yapı malzemesi daha ucuz seçilmiş olabilir, güzel bir tabir değil ama malzemeden çalınmış olabilir. Demirinden, çimentosundan kâr edilmiş. olabilir.


“Deprem böyle yerlerde kapana sıkışmış fare gibi davranır”

• Özellikle Bayraklı bir delta çökellerinin olduğu bir yer. Tarım arazisi diyebilirsin. Buradaki zemin en kötü, onu diyelim. Gediz akarsuyu buradan denize dökülüyor, çok yakınından. Akarsu döküldüğü zaman delta yapar.

• Buradaki çökeller iyi çimentolanmamış, sertleşmemiş, kaya-zemin niteliğinde olmayan, içinde suyu bol, kum, çakıldan meydana gelmiş. Böyle zemine deprem dalgaları girdiği zaman burada çok oyalanır, özü yavaşlar, buradan çıkmak istemez, salladıkça sallar burayı. En büyük yer ivmesi de burada çok fazladır, titreşimi inanılmaz fazla olur. Kayalı zeminde çok az titrer ve geçer gider. Ama bu zeminde gitmez.

• Hep o örneği veriyorum, kapana kısılmış fare gibi, oyalanır durur. Burada depremin etkisini kat be kat büyütür. Yer kıtlığı var, burada yapacağım diyorsanız o zaman 1 lira ile malolacak binayı burada 50 liraya mal edecekseniz buyurun yapın. Şu anda hasarın ne olduğunu bilmiyorum. Yüksek binanın salınımı fazla olur.

• Bunlar sağlam zemine kazıklar içinde ulaşmışlarsa veya o zemini ıslah edilmişse sağlam olabilir. İzmir’de deprem beklediğimiz öncelikle fay değil burası. İzmir fayındaki deprem olsaydı bunların çoğu giderdi. Bu 70 kilometre uzaktan yaptığı depremin etkisidir.

“Masanın altında değil, önünde cenin pozisyonu alınmalıdır”

• En güzel yer mutfaklarda setin önünde veya buzdolaplarının önünde. Mutfağınız büyükse, sağlam mutfak seti varsa, o tezgahın önüne 3-4 kişilik aile dizilebilir. Hepsi orada olmaz da kimi buzdolabının önünde durabilir. Yukarıdan kırılan kiriş, tavandan gelen bazı şeyler olabilir, buna çarpabilir. Bazılarının hazırlıksız olduğunu durduğu yerlerden anlıyorsunuz bu depremde. Evde eşyaları sabitlemiş olmamız lazım.

• Yatak odalarında büyük gardrpolarının üzerinize düşmemesi lazım, onların sizin çıkışını engellememesi gerekir. Dolayısıyla bunları duvara rapt etmek lazım. Pencere kenarlarında özellikle durmamanız lazım, çünkü deprem esnasında patlıyor. Caddeye bakan duvarlara çok yakın olmamak lazım.

• Evde yangın olabilir; deprem biter bitmez doğalgaz, suyu ve elektrik şalterini indirmeniz lazım. Daha sonra emniyetli bir şekilde toplanma yerlerine gidilebilir. Araba içinde iseniz, güvenli bir yere park etmeniz lazım. Kapalı otoparktasınız, deprem başlayınca arabanın içinde durmamanız lazım. Yanında cenin pozisyonunda olabilir. Bunların ailece içselleştirmemiz lazım.

“İnsanlar demokratik şekilde can güvenliği talep etmeli”

• Depreme inanmıyoruz galiba. Konuşuyoruz, korkuyoruz. Bu depremden sonra değişmesini umarım ama. Bir zaman sonra insanlar aynı evlerine giriyorlar, ondan sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarına devam ediyor. Ben kendi halkıma üzülüyorum, gönül koyuyorum. Vatandaş çok şey yapabilir.

• Ben günlük çözümden bahsetmiyorum. Demokratik ülkede en büyük güç halktır demiyor muyuz? Bütün siyasetçiler, yöneticiler halkın gönlünü almak için çalışmıyor mu? Aynı halk bu acıyı gördükten sonra 1 hafta 10 gün sonra hayatlarına devam etmiyor mu? Merkezi yönetimlerden, yerel yönetimlerden ‘can güvenliğimizi istiyoruz’ diye demokratik usullerle bir tavır koyamazlar mı? Ellerinde seçim pusulası var.

Meydanlarda depremin konuşulduğunu gördünüz mü? Birbirlerine laf atmaktan, bazen de hiç olmayan söz ve davranışlardan başka ne yapılıyor? Neden pankartlarla ‘can güvenliğimizi sağlayın’ demiyor? Birincisi bu.

“Deprem için plan yapmayan partiden neden uzak durmuyorsun?”

• Elindeki gücü kullanmıyorsun. Bir sürü seçim geçiyor. Mesela niye deprem can güvenliği noktasında bir plan program yapmayan partiden uzak durmuyorsun? Halkın kendini, neslini düşünmesi lazım. Ben halktan şunu beklemiyorum. Halka aile planlamasını yap diyorum. Şunu demiyorum; deprem gelmeden önce evini güvenli hale getir. Bunu dediğiniz zaman ekstrem oluyor. İnsanlar doğru dürüst geçinemiyor. Parası, pulu yok, ne yapsın adam?

“Vatandaş arkasında devleti hissederse yaratıcı şeyler olabilir”

• Biz kendi yarattığımız sorunları devasa büyüklüğünün korkusuyla adım atmıyoruz. Biz yarattık bunları. Yapılmayacak yerde binalar yaparak, kaçak binalar yaparak, her seçimde katları arttırarak. Bu bizim yarattığımız sorunlar o kadar büyüdü ki, şimdi cesaret edemiyoruz.

• İnsanların can güvenliğini sağlayacak kentleri, yerleşim alanlarını yapmak birinci derecede devletin sorumluluğundadır. Devlet vatandaşa elini taşın altına sokmasını isteyebilir. Devlet deprem odaklı kentsel dönüşümle bazı enstrümanları bulmak zorundadır. Sözgelimi inşaat sektörünün satışta tıkanması durumda, kredileri sunuyoruz. Ben diyorum ki, bu enstrümanı siz evini güçlendirecek insanlar için de yapabilirsiniz.


• DASK diye bir şey var. Parayı alıyor, tek taraflı çalışıyor. Neden aldığı parayı deprem güvenli hale getirmek için insanlara kredi olarak vermiyor. Vatandaşı yanına çekeceksin, devletin şefkatini, desteğini, gözetimini, denetimini de vatandaşın arkasına koyacaksın. Vatandaş devleti arkasında hissederse yaratıcı şeyler olabilir.

Fay hattı üzerindeki 18 şehir! Prof. Dr. Okan Tüysüz açıkladı


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.