Öğretmenler Günü’nün kutlanmasına yönelik tepkilere eleştiri

12 eylül mirası özlük haklarına boyun eğ ama sadece 24 Kasım gününe itiraz et… Bu kolaycılık değilse başka nedir? Hegemonyanın ve tüm egemenlerin dikte ettirdiği yaşam koşullarına itiraz etmeden ve çözüm üretmeden, sembolik argümanlar üzerinden sözde muhaliflik, olsa olsa “solcu kasması” olur.

Öğretmenler Günü kutlanmasına yönelik tepkiler

Öğretmenler Günü eleştirisine eleştiri ve mesleki özeleştiri

24 Kasım öğretmenler günüydü. Haliyle öğretmenler kutlandı, öğrenciler kutladı. Öğretmenler ise hem kutladı hem de kutlandı… Çünkü herkesin bir öğretmeni mutlaka vardı.


Gelelim öğretmenler, öğretmenlik mesleği ve söz konusu öğretmenler gününe ilişkin bazı eleştirilerin eleştirisine ve mesleki özeleştiriye. Öğretmenler günü böylesi bir yazının elbette yeri ve zamanı değildi. Ama hemen sonrası tam yeri ve zamanıdır. Aslında çok daha derin analizler yapılabilir ve işin sosyo-ekonomik, sosyo-politik temelleri ve inşası ve sonuçları üzerine bir değerlendirme yapılabilir. Lakin aşağıda daha somut, basit ve anlaşılabilir maddeler ile ifadelendirmiş değerlendirmelerin de birer sosyo-ekonomik ve sosyo-politik saptamalar olmadığını kimse iddia etmeyecektir.

1. Bazıları öğretmenler öğretmenler gününe ilişkin “solcu kasması” yaparak “ne kutlarım, ne de kutlanırım” diyerek sözde eleştirisini yaptı ve 24 kasım gününün 1980 darbesinin tayin ettiğini belirtti. Bunun için tek cümle dahi söylemek veya yazmak yeterli. Peki, 24 Kasımın yerine sınıf olarak, meslek örgütleri olarak, mesleki bir kitle olarak ne koyabildik? Hiç..

O halde ne yapalım?

Sözde muhaliflik ve solcu kasması

Ayrıca söz konusu 24 Kasım günü öğretmenlere darbenin mirası falan değildir… Varolan günün anlam ve içerik kaydırması amaçlı yeniden tarih değiştirmesidir. Yeter ki biz olması gereken anlamını ve içeriğini belirleyebilelim ve gerekirse yeniden tayin edelim…

Bu arada, 12 Eylül ürünü müfredatlar ile eğitim yaparken elinden gelen bir şey olmasın, 12 eylül süreci ve sonrası sarı öğretmen sendikaları iş başındayken çaresiz kal, 12 eylül mirası özlük haklarına boyun eğ ama sadece 24 kasım gününe itiraz et.. Bu kolaycılık değilse başka nedir? Hegemonyanın ve tüm egemenlerin dikte ettirdiği yaşam koşullarına itiraz etmeden ve çözüm üretmeden sembolik argümanlar üzerinden sözde muhaliflik, olsa olsa “solcu kasması” olur.

Bazı öğretmenlerin ise bu tür “laikçi kutlamalar” ile zaten hiç bir ilişkisi ve ilgisi yok. Onlar öğretmenlik mesleğinin sözde gelenekçi, sözde dindar, sözde yerli öğretmenleridirler ve varlıkları kendilerinden menkul meslek elemanlarıdırlar.

2. Bu ülkede öğretmen sıfatını yakıştıramayacağımız, öğretmen olmasından utanç duyduğumuz kişiler yok mudur? Vardır…

Bu gerçeği bilerek bu mesleği kutsallaştırmanın değil, bu mesleğe sahip çıkmanın ve ona saygınlık kazandırmanın anlamı ve gereği çok büyüktür. Böylesi günler ivmelenme günleridir.

3. Bir ülkede her isteyenin öğretmen olamaması gerek. Ama bizde durum öyle değil.

Bu gerçeğin de bilincinde olarak, meselenin sadece öğretmen değil, öğretmenlik mesleği meselesi olduğunun farkında olmamız gerek.


4. Eğitim sistemi eleştirilerimizi sadece yönetenler üzerinden değil, eğitim aktörleri üzerinden de yapmak zorundayız. Tembel, asalak, mirasyedi, rantiyeci bir eğitim düzeni, tembel asalak, rantiyeci eğitim aktörleri ile sürdürülebilir. Bu konuda öğretmenler ne yazık ki baş aktörlerdendir.

5. Devlet okulundan özel okullara sıçramak için sıra bekleyen, çocuğunu özel okulda okutan ama devlet okullarında çalışan öğretmenlerin sistem eleştirisi yapmaları hakları elbette vardır ama öncelikli olarak özeleştiri yapmalıdırlar ve nedenselliği sadece düzende ve yönetenlerde aramak yerine, kendilerinin sınıfsal ve mesleki anlamda örgütlülük açısından nerede olduklarının bilincinde olmadıklarının sorumluluğunu da almayı bilmelidirler.

6. Mutlaka ikinci bir iş kovalayan, özel dersler vererek ciddi paralar kazanan, öğretmenliği bir devlet güvencesi olarak gören birçok arkadaşımız dostumuz var. Ama yaptıkları yanlıştır ve yaptıkları düzene uyum sağlamaktan başka bir şey değildir.

7. Okulu, öğretmenliği, ders vermeyi sevmeyen, öğrencilerine karşı sorumluluk duygusu ve bilinci içinde olmayan veya her türlü sözde ilericiliğin adına işi savsaklamanın veya tam tersi her türlü gericiliğin içinde olan, piyasacılığı savunan, ideolojik körlük yaşayarak ihanet içinde olan öğretmen sayısı hiç de az değildir.

Sonuç olarak;

Evet öğretmenlik prestijli bir meslek değil.

Evet öğretmenlik yüksek gelirli bir meslek de değil.

Evet öğretmenlik çok saygın bir meslek de değil.

Ama bunun nedeni sadece yönetenler, eğitim politikaları ve ücretler değil, yönetilmeye razı ve bireysel olarak yetkin olmama ve mesleki örgütsüzlüktür…

Bakmayın siz, işsizliğin girdabında, asgari ücrete dahi razı yüzbinlerce insanın sıra beklediği bir ülkede öğretmenliğin önemli ve tercih edilen bir meslek gibi göründüğüne..

Öğretmenlere bakarak öğretmenliği ve eğitimi analiz etmek mümkündür…

Ülkeye ve eğitime bakarak da öğretmenleri analiz etmek mümkündür…


Bir meslek alanının saygınlığı sadece devletin ona sağladığı ücret ve maaş ile açıklanabilecek bir şey değildir.

Sigara yasağı, alkol fiyatları, 22.00 yasağı ve salgın önlemleri