Her akşam mutlaka olan şiddet dizileri sanki toplumu savaşa, kavgaya, çatışmaya, ayrışmaya prim veren ve taraf olmasını gerektiren kültürel bir dizayn etme çabasının ürünü… Dizilerdeki temel formasyon kural, yasa, ilke diye bir şeyin olmadığı yönünde. Kişilerin mutlu olmalarını sağlayacak tek şey “güçlü” olmak. Amaçlanan güç ise çoğunlukla kaba kuvvet, para ve silaha dayalı… Yani, tam bir ilkellik!
Sayıları giderek artan şiddet dizileri: Kültürel bir dizayn etme çabası
Televizyon diziciliği ciddi bir endüstri elbette. Dolayısıyla bu endüstriden beslenen ve hayatını idame ettiren çok kişi var ve bunların büyük çoğunluğu gözle görülmeyen, görünse de “kıymet-i harbiyesi” olmayan emekçiler.
Yapımcıların, kanalların ve başrol oyuncularının genelde popüler kültürün her türlü konusunu işleyerek ciddi paralar kazandığı bir sektör olan “dizicilik”, haliyle bir süre sonra seri üretime dönmüş olması ve içeriğindeki işlediği konular itibariyle niteliğini de oldukça yitirmiş durumda. Bu tür popüler kültürden beslenerek işlediği konular ve konuları işleyiş biçimleri medyanın toplumsal yaşam üzerindeki etkisi nedeniyle sosyo-kültürel açıdan çok olumsuz gelişmelere yol açmaktadır.
Örneğin sokak kültürü, bir süre sonra sokak kavgası, tacizi ve sokağın kötülüğü gibi bir kültüre evrilerek yeni ama berbat bir kültürel katman oluşumuna neden olabilmektedir. Kadın cinayetleri ve kadına yöneliş şiddet ile dizilerdeki kadının konumlandırılışı ve erkeğe biçilen roller arasında önemli ilişkiler kuran çok sayıda araştırma mevcuttur (*).
Bu arada TV dizi arşivlerine bakıldığında inanılmaz nitelikli, hatta belgesel özelliğine sahip dizilerimiz olduğunu ve bu dizilerin hayatımızı güzelleştirdiği de ortadadır. Yine halen devam eden ve yakın tarihlerde zevkle izlenen ve hayatımızı zenginleştiren dizilerin varlığını da inkar etmeden, hakkını vermek ve takdir etmek gerekir.
Her akşam mutlaka bir şiddet dizisi
Neredeyse her TV kanalında yer alan, içerdiği konu ve işleyiş özelliği tamamen şiddete dayanan çok sayıda dizi var. Üstelik bunların birisi biterken, diğeri başlıyor. Her akşam ölmeli ve öldürmeli olmasa da vurmalı, kırmalı, bağırmalı bir dizi kesinlikle var.
Şiddetin her türlü çeşidinin bolca kullanıldığı, bu anlamda en masum dizide dahi cinsiyet ayrımcılığından, meslek, renk, dil, coğrafya ayrımcılığına kadar uzanan tüm şiddet motifleriyle bezenmiş diziler sanki olmazsa olmazımız olmuş durumunda. Muhtemelen toplumsal yaşamımızın kesitleştirilmesi veya gerçekçilik savunusu ve argümanıyla savunulan bu diziler, bir süre sonra bu tür olumsuzlukları sıradanlaştırmanın ve olağanlaştırmanın da araçları haline geliyorlar. Kim bilir belki de bir komplo teorisi olarak ifade etmek gerekirse amaçlanan şeylerden birisi de bu olsa gerektir.
Daha beteri ise sözü edilen TV kanalları, merkez medya olarak nitelendirilen ve evlerde en çok izlenen TV kanallarıdır. Bu anlamda tehlike çok daha büyüktür. Örneğin Ramo, Çukur, Arıza, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Kurtlar Vadisi, Sen Anlat Karadeniz gibi şiddeti daha üst perdeden yansıtan ve daha sıradan ve olağan bir yaşam biçimine dönüştürme işlevi gören bu tür dizilerin en az birisi büyük çoğunluk tarafından mutlaka izleniyor.
Bazı kişiler için ise bu dizilerin bir bölümüne dair bile tahammül etmek çok zor. Diziler hakkında bilgi sahibi olmak ve eleştiri yapmak için izlemek de gerekiyor. Lakin bu saydığım dizilerin bir bölümüne dahi tahammül edebilmek çok zor.
Eğer böyle bir niyetiniz varsa hepsini izlemeye tahammül edemeseniz dahi başından, ortasından ve sonlarından, bütünlüğü bozmadan parça parça izleyerek fikir sahibi olmak istiyorsanız, şimdiden söylemek isteriz ki; ilk gözleminiz sözü edilen tüm dizilerde normal silahı geçiniz, makineli silahlar, hatta bazuka veya lav türü silahlar dahi olduğunu görürsünüz. Öldürme ve ölme sahneleri o kadar çok ki. Yaralama, kavga, racon kesme, aşağılama, taciz ve küfrün ise haddi hesabı yok.
Kültürel bir dizayn etme çabasının ürünleri
Muhtemelen bu tür diziler özellikle pompalanarak yaygınlaştırılıyor. Çünkü böylesi bir kültür, özellikle egemen kılınmak isteniyor. Bu diziler sanki toplumu savaşa, kavgaya, çatışmaya, ayrışmaya yönelik prim veren ve taraf olmasını gerektiren kültürel bir dizayn etme çabasının birer çabası sanki.
Ama bu dizileri keyif alarak izleyen başta ebeveynler sağlıklı birer ebeveyn değildirler. Çocuklar ve ergenlerin ise gelecekte bu ülkeye yararları olan kişiler olacaklarına ihtimal vermek çok zor. Çünkü dizilerdeki temel formasyon kural, yasa, ilke diye bir şeyin olmadığı yönünde. Kişilerin mutlu olmalarını sağlayacak tek şey “güçlü” olmak.. Amaçlanan güç ise çoğunlukla kaba kuvvet, para ve silaha dayalı… Yani, tam bir ilkellik….
Eğitim sadece okulda verilen öğretim değildir
Biliyorsunuz eğitim sadece okulda verilen öğretim değildir. Asıl eğitim hayattır. Öğrenmeler çoğunlukla hayata dair ve yaşayarak gerçekleşir. Hayatı bu olanların öğretimden alacakları pek bir şey olamaz. Çünkü öğretimi önemsemez ve değer vermez… Yani okula önem ve değer vermez. Ya okula gitmez ya da okulu çukurlaştırır.
Yarım asrı çoktan aşmış bir yaşam deneyimi, o dizileri yapan, oynayan, yönetenlerin çoğunun iki katı yaşta olan ve hala eğitimcilik yapan birisi olarak, çok açık bir not düşmek isterim ki; bu memlekette mafyatiklik, çetecilik, lumpenlik hiç bu kadar özendirilmemiş, bu kadar popüler hale gelmemişti. Arabesk kültürün sinemamızda egemen olduğu dönemler de dahil olmak üzere “toplumsal anomali” hiç bu kadar evlerin içine değin girmemiş, girmesine izin verilmemişti.
Sonuç olarak, şiddet toplumu, yani kendisini başka yol ve teknikler ile ifade edemeyen bireylerden oluşan toplum ve adil olmayan düzen, taşeron bir toplum ve taşeron bir halk olarak aslında köleleştirilir. Lakin elinde silah olan köle, köleliğinin farkında değildir… Bu diziler bir bakıma, “güçlü ve muktedir” olduğunu sanan ama aslında taşeron olan ve daha kötüsü tetikçi durumuna düşen toplumsal bir kültürün yansımalarından başka bir şey değildir.
Kaynaklar:
• * Yavuz Erdoğan, Halil Ekşi, Ayfer Tektaş. “Medya ve Şiddet: Mafya Dizileri Üzerine Karma Bir Araştırma.” (Haziran 2012) https://ded.dem.org.tr/gorsel/pdf/ded-23-makale-4.pdf
• Süleyman Türkoğlu. “Kadına yönelik şiddeti özendiren diziler üzerine etki araştırması” (2014) https://atif.sobiad.com
• Sezen Ünlü, Nazlı Bayram, Canan Uluyağcı, Sevil Uzoğlu Bayçu. “Kadına yönelik şiddet: TV dizilerinde kadına yönelik şiddet üzerine bir araştırma” (2009) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/177873
• Çisenti; Rize Adliyesi Dergisi. “Mafya dizilerinin gençlik üzerindeki etkisi” (2008) http://www.karademirdanismanlik.com/mayfa-ve-genclik/