Paris Saint Germain – Başakşehir müsabakasında vuku bulan olaydan sonra bir yazı yazmak farz oldu. Gelin, bu içinde ırkçılık olduğu iddia edilen vakayı, uluslararası yetkinlik süzgecinden geçirerek olgular temelinde değerlendirelim.
Irkçılıkta ayrımcılık olmaz; ırkçılık ırkçılıktır!
Unutulmayacak Şampiyonlar Ligi Maçı
8 Aralık’ta oynanan ve Başakşehir takımının Paris Saint Germain -okunuşu Paris Se(n) Jerme(n)- (PSG)’ye konuk olduğu maçın seyri, hakemler arasındaki bir diyaloğun ifşa olması ile 23. dakikada tamamen değişti. İddiaya göre, maçın 4. hakemi olan Constantin Sebastian Coltescu Başakşehir’in yardımcı antrenörü Pierre Webó’ya ırkçı bir söylemde bulundu.
Ayrıntıya girersek, dördüncü hakem bir olay sonrası hangi antrenörün uyarılması gerektiğini söylerken Rumence ‘negru’ sözcüğünü kullandı. Kelimenin Rumence’deki anlamı siyahî, yani aslında Batı dillerinde örneğin İngilizce ya da Almanca’da neredeyse yasaklı olan ‘Negro’ veyahut ‘Neger’ kelimelerinin kullanımlarını ve tahkirlerini içermiyor.
Ancak sahadaki siyahî oyuncular bu etimolojik ayrıma varamadıklarından, aslında tarifsel bir tasvir olmasına rağmen gereğinden fazla tepki gösteriyorlar bu sözcüğe. Buna karşın, siyahî oyuncu Demba Ba’nın hakeme olan çıkışını ve insanların tariflerinde (hâlihazırdaki hassasiyetler dolayısıyla) renklerin kullanılmamasına işaret etmesini de doğru buluyorum.
Irkçılık algısı
Bakın, ırkçılık konusu öyle kolay anlaşılacak ve öyle kolay kolay tüm dünyada geçerli olacak kurallar silsilesine konacak bir konu değil. Size kendi hayatımdan örnekler vereyim. Bir ağabeyimiz vardı çocukluğumda. Kendisi sapsarı saçlı idi. Onu tarif ederken, insanlardan ayırt etmek için ‘sarı’ ifadesi kullanılırdı. Hiçbir zaman bir ayrımcılık için kullanıldığını duymadım. Aynı şekilde, nispeten koyu tenli olan ve herkesin ‘Arap’ diye tanıdığı bir arkadaşımız var idi.
Bu tarifler, ayrımcılık için değil, ayırt etmek için vardı ve hâlen de mevcuttur kültürümüzde. Irkçılık, özellikle de ten rengi üzerinden ırkçılık, toplumumuzun kodlarında yerini bulmayan ve aslında ithal bir konu.
Umarım, kodlarımıza işlenecek raddeye hiçbir zaman gelmez. Yine de, aslında bir yanlış anlama vesilesi ile de olsa (Okan Buruk da İngilizce’deki ‘negro’ kelimesinin kullanıldığını zannetti.) Başakşehir takımının ve tümden oyuncuların ve teknik heyetlerin verdiği tepkinin uluslararası camiada olumlu yankıları olacağını ve insanların bundan sonra tariflerde daha dikkatli olacağını düşünüyorum. Bunu, bir değişim içerisinde hayal edebiliyorum. Yoksa Kızılderililerin ve Afrika’daki siyahilerin ‘Beyaz Adam’ tariflerinin de aynı şartlarda ırkçılık kapsamına girmesi gerekir.
Irkçılıkta ayrımcılık olmaz!
Şimdi de yaşanan olaya bambaşka bir mukayese ile bakalım. 2013 yılında bir Trabzon-Fenerbahçe maçı sırasında Emre Belözoğlu Trabzonlu Zokora ile itişti. Hadiseden hemen sonra Emre ‘F*ck you negro’ dedi, televizyonlar gösterdi. Emre Belözoğlu maçtan sonra canlı yayına bağlanıp ‘O anda öyle aptalca bir şey yaptım.’ dedi. Sonuçta peki ne oldu? Futbol Federasyonu millî maçlarda oynasın diye ilk raporu görmezlikten geldi, bir başka bilirkişi getirdi. O da demedi demiyor, lafı dolandırıyor. Emre de ‘Ben s.. zenci demedim. Dangalak dedim’ diyor. ***
Bunu niye mi anlattım? Irkçılık konusunda ayrımcılık olmaz da ondan. Irkçılık ırkçılıktır. Hem de herkes için. 2013 tarihinde Türkiye kulüplerinde oynayan ve yukarıda bahsettiğim aşağılamayı yapacak Türk futbolcu sayısı herhalde iki elin parmaklarını geçmez. Nasılsa İngiltere tecrübesinden böyle bir katkıyla dönülmüş.
Aslına bakarsanız, birçok insan da bu olay sayesinde, siyahîlere Batı’da uygulanan aşağılama ile tanıştı. Yani aslında bu vaka da, ithal bir konu olduğunu destekliyor. Ne olursa olsun, bugün Başakşehir takımının olayında gösterilen tepkinin onda biri, Emre’ye gösterildi mi? Bunun üzerinde kafa yormamız ve düşünmemiz gerekiyor.
Uzun lâfın kısası, bize yapıldığında ırkçılık ırkçılık oluyor da, biz yapınca ona ne deniyor? Hem de Emre Belözoğlu’nun ifadesi öyle yanlış anlaşılacak bir arka plana da sahip değildi Rumen hakemin durumunda olduğu gibi. Emre düpedüz, anlamını bilerek ve İngiltere’den öğrendiği şekliyle tahkir için kullandı o sözü.
Uluslararası yetkinlik
Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen açıklamayı (tweet) da bu bağlamda biraz fevrî buluyorum. Muhtemelen konuya müdâhil olan kişiler de, Okan Buruk gibi algılayıp yani bambaşka bir dolmuşa binip tepki gösterdiler. Hâlbuki etraflıca bir değerlendirme yapıldıktan sonra açıklama yapılması daha yerinde olurdu.
Son söz: Ayrımcılık, insan ayırmakla başlar.
* Kaynak: Takım Çalışması, Ahmet Şerif İzgören, Elma Yayınları 5. Basım