Süleyman Soylu: Göç aldığı için batan ülke örneği dünyada yok

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Göç aldığı için batmış, mahvolmuş fakirleşmiş bir ülke örneği dünyada yok. Bilakis; bugün ne yazık ki ırkçılığın pençesindeki Avrupa’nın ikinci dünya savaşı sonrasındaki gelişimi bir kısmı da Türk işçilerinin alın teri olan göçmen işgücü sayesindedir.

Süleyman Soylu: Göç aldığı için batan ülke örneği dünyada yok

Süleyman Soylu: Göç aldığı için batan ülke örneği dünyada yok

Ankara’da Gölbaşı Vilayetler Evi’nde düzenlenen 10’uncu Göç Kurulu Toplantısı’nda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, tarihi bir gerçeklik olan göçmenliğin, ırkçı düşüncelerin esiri olmuş 21’inci yüzyıl Avrupası’nda, artık toplumsal bir tehdit olarak görüldüğünü belirterek şöyle konuştu:


• Düne kadar insan hakları hassasiyetiyle övünen gelişmiş toplumlarda göçmenler, bugün kişisel özgürlüklerinin çiğnenmesi ve akıl almaz zulümlerle karşı karşıya kalıyorlar. Ölüm, korku ve güvensizliği kullanan emperyalizm, ‘seçkinler’ ve ‘diğerleri’ şeklinde iki parçalı bir dünya kurguluyor.

• Ne acıdır ki göçmen karşıtlığı bugün Avrupa’da, toplumlarına sunabilecekleri bir vizyonları olmayan popülist liderlerin, temel siyasal stratejisi haline gelmiştir. Bu strateji; uyum ve entegrasyon politikalarıyla göçmenlerin toplumsal yapı içinde yer almasını sağlamak yerine, onların savrulmalarına neden olmaktadır.

“Göç aldığı için batan ülke yoktur”

Bakan Soylu, göç aldığı için batmış, mahvolmuş fakirleşmiş bir ülke örneği dünyada olmadığını ifade ederek şöyle konuştu;

• Bilakis; bugün ne yazık ki ırkçılığın pençesindeki Avrupa’nın ikinci dünya savaşı sonrasındaki gelişimi bir kısmı da Türk işçilerinin alın teri olan göçmen işgücü sayesindedir. İnsanlar göçerken, gittikleri yere elbette bazı sorunlar getirebilir, uyum güçlükleri yaşanabilir ancak bunu bir felaket gibi göstermek, bunun üzerinden sosyal bir çatışma üretmeye çalışmak veya buna zemin hazırlayan söylemler üretmek, o insanları yaftalamak; içlerinde sanatçı, doktor, işçi, zanaatkar, anne çocuk yaşlı olan insanları sırf ten renginden, milliyetinden veya lisanından dolayı ‘bizi esir almaya gelmiş asker’ diye yaftalamak, ne vicdanlara sığar, ne insanın tanımına sığar, ne de medeniyet kodlarımıza sığar. Bu, en masum tabiriyle faşist ve kibirli bir anlayıştır.

Fatih Altaylı’nın Suriyeli çıkışına tepki

Bakan Soylu, Fatih Altaylı‘nın “Türkiye’yi Suriye’ye savaşsız kaybettik. 4 milyon askerle gelip Türkiye’yi esir almış gibi görünüyorlar” sözlerine de isim vermeden yanıt vererek; “Birileri yaşlandıkça, televizyon kameralarını gördükçe, İstanbul’un caf caflı hayatının büyüsüne kapıldıkça, gündem olma cazibesine kapıldıkça annelerinin onlara tembihlerini, söylediklerini, öğütlediklerini unutuyor” ifadelerini kullandı.

Bazı televizyon programlarında, Türkiye’deki Suriyelilerin eleştirilmesine tepki gösteren Bakan Soylu şöyle konuştu:

• Ne yazık ki bazı çevrelerin; bu aziz milletin insanlığını, çevresini, komşuluğunu, kültürünü, inancını ve değerlerini küçümsemek gibi saplantı haline gelmiş bir alışkanlığı var.


• Üzüldüğüm şudur: birileri yaşlandıkça, televizyon kameralarını gördükçe, İstanbul’un caf caflı hayatının büyüsüne kapıldıkça, gündem olma cazibesine kapıldıkça annelerinin onlara tembihlerini, söylediklerini, öğütlediklerini unutuyor. Küçükken bize kötü bir şey olarak öğretilen bencilliği, sanki iyi bir şeymiş gibi, bir hayat düsturu gibi kabullenmeye başlıyorlar. İşte yeni bir insan hayali kurmaktan kastım tam da budur.

• Emperyalizmin dayattığı, yeniden şekillendirdiği bu bencil insandan; aslında kültürümüzde ve inancımızda var olan, Mevlana’yla, Yunus’la bize öğretilen, o merhametli ve vicdanlı insanı yeniden hatırlamak ve yeniden ona ulaşmayı hayal etmek lazım.

“Türkiye insanlık tarihinin altına imzasını atmıştır”

Türkiye’nin, milletin feraseti, inancı, maneviyatı, kültürü ve Anadolu medeniyetinden, ayrıca Avrupa’nın aksine, sahip olduğu güçlü liderliğinden kaynaklanan motivasyonuyla, göç yönetiminde 21’inci yüzyılın insanlık adına yüz akı olmayı başardığını ifade eden Soylu şu ifadeleri kullandı:

• Hakikaten Türkiye, insanlık tarihinin altına imzasını atmıştır. ‘Nobel’ diye kendi kendilerini sürekli olarak güncellemek, güzellemek üzere ödül verenler, bu büyük coğrafyanın insanlarına ve yıllardan beri hiç erinmeden emek gösteren, kucağını açan ve bu konuda geçmişimize, geleceğimize büyük bir anlayış ortaya koyan bu milletin yaptıklarını görmezden gelerek kendi insanlıklarını zedeliyorlar. Biz bunu yapmaya hep birlikte devam edeceğiz.

• Onların kitaplarında yazan; ama sizin eylemlerinizle vücut bulan doğruları, onların da hayatlarında olan ama eylemleriyle örtüşmeyen hiç bir yanlışlarına bir vesileyle düşmeyeceğiz. Geleceğimize çok büyük bir miras bırakıyoruz. 50-100 yıl sonra bugün yaptıklarımızın sonucunu etrafımızdaki coğrafya ve dünya katbekat Türkiye’ye yaşatacaktır.

“İnsanlık tarihi göçle başladı ve göçle de devam edecektir”

Koronavirüs salgınının tüm gündemi değiştirdiği gibi, küresel göç üzerinde de etkili olduğunu dile getiren Bakan Soylu, şöyle konuştu:

• 2019 yılında yakalanan düzensiz göçmen sayısı 454 bin 662 idi. 2020 için de 500 binin altına inmez diye hep beraber tahmin ediyorduk. Ancak Covid sebebiyle bu sayı şu ana kadar 113 bin 865 oldu. Yine de göç meselesi hala ciddiyetini ve sürekliğini korumaktadır. Bunu, Yunanistan ve Avrupa’nın insanlık dışı göç politikasının ete kemiğe bürünmüş hali olan Frontex’in, Ege’deki hukuk dışı ve zalimce geri itmelerinden de anlayabiliyoruz.

• Kanaatim odur ki; 21’inci yüzyılda medeniyetin turnusol kağıdı göç meselesi olmuştur. Türkiye, medeni bir ülke olarak, bir büyük devlet karakteriyle ve özüne, tarihine, medeniyetine, inancına, uygun olarak göçle mücadele etmeyi değil, göçü yönetmeyi tercih etmiştir. Çünkü insanlık tarihi göçle başladı ve göçle de devam edecektir.


• Göçü kabullenen ve doğru yöneten ülke kazançlı çıkacaktır. Deve kuşu misali kafasını kuma gömenlerin ise bu hakikati idrak ettiklerinde, uğradıkları zararı telafi etmeleri, neredeyse imkânsız olacaktır. Bu itibarla Türkiye’nin doğru yolda olduğunu, hiçbir fitne ve korku tohumuna itibar etmeden yoluna devam edeceğini buradan huzurlarınızda ifade etmek isterim.

Millet bahçelerinin maliyeti 7 bakanlığın bütçesini geride bıraktı!


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.