Türkiye, buğday ithalatında dünya rekoru kırdı: Çin’den daha fazla buğday ithal ettik!

Türkiye, 2020 yılında toplam üretimin yüzde 48’i oranında buğday ithal ederek dünya rekoru kırdı. Nüfusu 1.4 milyara yaklaşan Çin ise ikinci sırada yer aldı.

buğday ithal

Geçen yıl 9 milyon 750 bin ton buğday ithal ederek karşılığında 2 milyar 365 milyon dolar ödeyen Türkiye, yeni bir rekora imza attı. 2019 yılında ürettiği buğdayın yüzde 52’si oranında ithalat yapan Türkiye, 2020 yılında yüzde 48’le ilk sıralarda yer aldı.

Üretilen buğdayın yarısına yakını ithal edildi

CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal, buğdaya AK Parti döneminde 72 milyon ton ithalata karşılık 19 milyar dolar ödendiğini belirterek şöyle konuştu:


• Özellikle son 2 yıldır Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, üretilen buğdayın yarısına yakını ithal edildi. Her yıl ortalama 10 milyon ton buğday aldık. 2019’da ürettiğimiz buğdayın yüzde 52’si, 2020’de ise yüzde 48’i oranında ithalat yaparak ikinci kez tarihe geçtik.

Orhan Sarıbal, şunları söyledi:

• Geçen yıl 9 milyon 750 bin ton ithal buğdayın 6.5 milyon tonunu Rusya’dan, 1 milyon tonunu Ukrayna’dan, 550 bin tonunu Kanada’dan, 400 bin tonunu Meksika’dan ve 300 bin tonunu da Litvanya’dan aldık. Dünyanın bir ucundaki Meksika’dan bile buğday alırken, üretimimiz 2003 yılından beri yerinde sayıyor. AKP döneminde yıllık ürettiğimiz buğday miktarı ortalama 20.2 milyon ton oldu.

Üreticiye düşük fiyat

Bu yıl üreticiye ton başına 1.650 lira fiyat verilirken dışarıdan 2 bin 200 ile 2 bin 400 lira arasında değişen fiyatlarla buğday ithal edildiğini vurgulayan Sarıbal, “Üstelik 2017 yılında yüzde 130 olan buğday gümrük vergisi 2020 sonunda sıfırlandı. AKP’nin çiftçiyi görmezden gelen politikaları devam ettiği için bu yıl da ithalat rekorları kırılması sürpriz olmaz” diye konuştu.

Çin’i geride bıraktı

Trademap geçici verilerine göre Türkiye, geçen yıl 9 milyon 750 bin tonluk buğday ithalatıyla, dünyanın en büyük gıda ithalatçısı Çin’i geride bıraktı. Çin 8 milyon 380 bin tonluk buğday ithal ederken, Türkiye Brezilya, Japonya, Güney Kore gibi nüfusu yüksek ülkeleri de geçmeyi başardı. 2019’da tarım ithalatında dünya ve Cumhuriyet dönemi rekoru kırıldığını söyleyen Orhan Sarıbal, “Pandemiye rağmen AKP, dünya rekorunu 2020’de egale etti” dedi.

Orhan Sarıbal
CHP Milletvekili Orhan Sarıbal

Yem fiyatları bir yılda %60 arttı

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, hayvancılık sektörünün artan yem fiyatları karşısında hayvancılığın sürdürülemez hale geldiğini belirterek; “Hayvancılık girdilerinin %70’ni yem oluşturmaktadır. Yem fiyatları son bir yılda %60 arttı. Bunun karşısında et ve süt fiyatları %18 ile %20 arasında arttı. Bu tabloda hayvancılık sürdürülemez” dedi.

Tarımın her alanında ciddi sorunlar yaşandığını kaydedene Sarıbal, tarımsal üretimin önem kazandığı pandemi sürecinde bile çiftçilerin içinde bulunduğu sorunların katlanarak devam ettiğini söyledi.

Sorun yaşayan kesimlerin başında hayvancılık sektörünün geldiğini ifade eden Sarıbal, şöyle devam etti:

“Bugün besici ürettiği etten, süt üreticisi de sattığı sütten para kazanamıyor. Bunun en büyük nedeni hayvancılık girdilerinin %70’ini oluşturan yem girdilerinin artmasıdır. Et ve Süt Kurumu (ESK) verilerine göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen tek adam vesayet sistemine geçilmeden önce yani 2018 Şubat ayında bir besici 1 kilo et karşılığında 26 kg yem alabiliyordu. 2018 yılından itibaren her yıl biraz daha azalarak, bugün bu miktar 18 kg yeme düşmüş durumda.


Son 3 yılda kesim fiyatları %47 artarken, yem fiyatları 2 katından fazla %106 arttı.

Yine tek adam keyfi yönetiminden önce 2018 Şubat ayında süt yem paritesi yani bir litre süt ile 1 kilo 430 gram yem alıyordu. Bugün ise 1 litre süt ile 1 kilo 180 gram yem alabiliyor. Bu parite çiğ süt fiyatı 2 lira 80 kuruş olduğu durumda geçerli ancak üretici sütünü bugün 2 lira 50 kuruştan ancak satabiliyor. Yani aslında 1 litre süt ile ancak 1 kilo 50 gram yem alabiliyor.

Bugün süt üreticisi de besi üreticisi de zarar etmektedir. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Sektörün para kazanabilmesi için, örneğin, süt/yem paritesinin en az 1.50 yani 1 litre ile 1 kilo 500 gram yem alabilmesi gerekir. Aksi takdirde üreticiliği sürdürmesi mümkün değildir.”

130 milyon ton yem hammaddesine ithalata 58 milyar ödendi

Meraların hayvancılık sektörü için büyük bir öneme sahip olduğunu ancak mera ıslahının bir türlü yapılmadığını kaydeden Sarıbal, “AKP hükümetleri döneminde mera ıslahı istenilen seviyede yapılmadı. TÜİK verilerine göre 2001 yılında 14,6 milyon hektar olan mera alanı bugün de aynı miktar. Mera ıslahı yapılmadığı için üretici hazır yeme mecbur kaldı” dedi.

Sarıbal, AKP hükümetlerinin yem hammaddelerinin üretilmesi için gereken desteği vermek yerine ithalatı seçtiğine dikkati çekerek, “2003-2020 yılları arasında 130 milyon ton yem hammaddesi ithal edildi. Karşılığında 58 milyar dolardan fazla para ödendi. Sadece 2020 yılında ithal edilen 12,4 milyon ton yem hammaddesine 5 milyar dolardan fazla para ödendi. 2019 yılında 13 milyon ton yem hammaddesi ithalatıyla miktar olarak, 2020 yılında ithalata ödenen 5 milyar dolarlık para ile Cumhuriyet dönemi rekoru kırıldı” diye konuştu.

Süt hayvanlar kesime gidiyor!

süt hayvancılığı

CHP’li Sarıbal, hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin her gün biraz daha zarar ettiğini bu nedenle süt hayvanlarının kesime gittiğini belirtti. Bu durumun önüne geçilmezse süt hayvanlarının kesime gideceğini kaydeden Sarıbal, “Süt hayvanları kesime giderse sektör iki koldan zarar görecek ve hayvancılığımız ciddi bir krize girecek. Süt fiyatları yeniden belirlenmeli ve süt/yem paritesi 1.5 seviyesine getirilmelidir. Besiciler kestirdiği 1 kilo et karşılığında en az 30 kilo besi yemi alacak şekilde kesim fiyatları belirlenmeli, gerekirse ESK devreye girerek müdahale etmelidir. Yem destekleri arttırılmalı. Özellikle küçük aile çiftçileri desteklenmelidir. Hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde ulusal mera ıslah programı derhal devreye girmeli. Meralar üreticilerin hizmetine sokulmalıdır” diye konuştu.

Kırsal Mahalle

2014’te yürürlüğe giren Büyükşehir Kanunu bilinen kanunu ile 30 ilde 16 bin 220 köyü mahalleye dönüştürüldüğünü hatırlatan Sarıbal, bu kararla tarımsal üretimin ciddi zarar gördüğünü belirtti. Sarıbal, kararın hatalı olduğunun şimdi AKP tarafından da kabul edildiğini ve 16 Ekim 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7254 Sayılı Kanun” ile mahalleye dönüşen köy ve beldelerin yeniden kırsal mahalleye dönüştürülmesi kararı alındığını aktardı. Sarıbal, şöyle devam etti:

Köyler belli, bürokratik engel çıkarmayın

“Düzenlemeye göre, Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen köylerin eski statüsüne kavuşması için önce bağlı oldukları belde belediyesine başvurması, belde belediyesinin de bağlı olduğu Büyükşehir Belediyesine talebi iletmesi, Büyükşehir Belediye Meclisinin 90 gün içinde talebi değerlendirmesi koşulu getiriyor. Buna göre Büyükşehir Belediye Meclisi başvuran mahallenin kırsal yerleşim özelliği taşıdığını tespit etmesi halinde, “kırsal mahalle” yani köy olarak kabul edilecek.

Yeni düzenlemeye göre Büyükşehir Belediyesi isterse yeniden eski statüsüne kavuşmak isteyen yerleşim yerlerinin teklifini kabul etmeyebilecek.

Bu doğru bir yaklaşım değildir. Büyükşehir yasası ile birçok çiftçi tarlasını sattı, tarımdan uzaklaştı. Çok ciddi tarımsal üretim kaybı yaşandı. Düzenleme ile bu kayıpların telafi edilmesi çok zor. Buna rağmen eski statüsüne kavuşmak isteyen kırsal yerleşim alanlarında yaşayanların önüne yeni engeller çıkarılıyor. Bu kırsal köyler ve beldeler mahalleye dönüştürülürken kimseye danışılmadı.


Şimdi ise “isteyenler başvursun, belediyeler değerlendirsin, kabul edilirse eski statüsünü verelim” deniliyor. Yani yeniden eski statüsüne kavuşmaları için yeni yeni bürokratik engeller çıkarılıyor. Oysa tarım yapılan yani eskiden köy özelliği taşıyan yerleşim yerleri bellidir. Hiçbir şarta bağlı olmadan bunların yeniden bu statüsü verilmelidir.”

10 temel gıda ürünü için Türkiye’deki asgari ücretli 20.6 saat, Almanya’daki 2.8 saat çalışıyor


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.