18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü

18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü: Çanakkale Savaşı’nın peşinde tarihe yolculuk…

18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü

18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü

18 Mart günü adına 2010 yılında (neredeyse 11 yıl önce) Çanakkale’yi keşfetmek adına çıktığım seyahat notlarını paylaşmak isterim. Notlar, 18 Mart 2010’un ertesi günü kaydedilmiştir.


19 Mart 2010 – Saat 09:00-10:00

Şehitler Abidesi’ne ulaşım

Geçen sene arzu ettiğim olayı bu sene gerçekleştirmek nasip oldu. Şu anda Gelibolu’da Kum Hotel içinde 106 nolu odamda aynanın akisinde bu risaleyi yazıyorum. Dün 09:30 gibi İstanbul Moda’dan yollara düştüm. İnternetten Şehitler Abide’sindeki törenin 13:30’da başlayacağını öğrenmiştim. Yolda fazla duraklama yapmadım. Güzergâhı arkadaşımdan doğruladım. Tekirdağ’a dönüp Keşan üzerinden Çanakkale’ye devam ettim.

Tekirdağ dönüşüne kadar otoban fena değildi ancak akabinde bozuk satıh olarak niteleyebileceğimiz bir yoldan ilerledim. Çanakkale’ye yaklaşırken yolda biraz düzelme oldu, ondan sonra tabelada Gelibolu mesafesi yazınca biraz rahatladım. Keşan’da kırmızı ışıkta durunca bir simit aldım. Ama ne simit… Aç olmanın verdiği tazyik ile bu övgüleri yazdığımı düşünüyorsanız bir daha düşünün. Yediğim en güzel simitlerdendi.

Gelibolu’ya ulaştıktan sonra Alçıtepe yönünde devam ettim. İlk sapaktaki jandarma kontrolünü de aktarayım. Kuyrukta yarım saat beklemişimdir. Sonra otobüslerin park ettiği alanın solundan devam ettim. İleride bir jandarma noktası daha vardı. Aracımı kaydettirdim. A 418 olarak kayıtlara geçti. Ondan sonra Alçıtepe Köyü’ne gelebildim. İlerledikten sonra da abideye yakın olan yol neredeyse kilit oldu, ben de kenarda bir yere çekip arazi üzerinden yürüyerek gittim. O yolu kim biliyor da öncülük ediyor anlamadım ama kimse bu durumu yadırgamıyordu.

18 Mart Çanakkale Zaferi: Törendeki izlenimler

çanakkale şehitler abidesi

Sonunda abidenin yerine ulaştım. Gerçi gösteriler için abidenin etrafına girilmiyordu. Uzaktan resimledim. Kodamanlar yerlerini almışlardı. Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri’nin gösterileri arka arkaya geldi. AKP İlçe Başkanlıklarının otobüs otobüs geldiğini söyleyebilirim. Abidenin biraz bakımsız olduğu görünüyor. Bir de üstündeki su tahliyesi eğreti duruyor. Güvenliğin zayıf olduğunu düşünüyorum.

Arazide abideye gelirken bir kızın başörtülülere karşı husumet besleyen cümlesi halkın nasıl gerilmelere maruz kalabildiğini gösteriyor. Toplum Mühendisliği çalışıyor. Törende asker, Atatürk Atatürk diyor, Ulu Önder diyor… Arka arkaya en çok helikopter kalkış ve inişini gördüm. Çok farklı kesimlerden insanlar vardı. Ağırlık tabandaydı. Güzel resimler ve kayıtlar yaptım. Şehitlik yani temsili şehitlik gerçekten hoş duruyor. Kayıtlı 69.000 civarında insanın yaşamını yitirdiği zikredilmişti. Artvinlileri içeren bölümde Artvin yazılı bir levha bulamadım. (Anne tarafından büyük dedemin ismini bulmak adına) Belki de başka bir yerdeydi.

Mehmetçik isminin o dönemdeki Mehmet isminin yoğunluğundan geldiğini düşünüyorum. İsimlerde inanılmaz bir yüzde ile Mehmet geçiyordu. Ardından yine Alçıtepe Köyü yakınlarındaki Şahindere ve Sargı Yeri Şehitliklerini ziyaret ettim. Bugün hedefim bölgedeki diğer şehitlikler ile devam etmektir.

Yine 19 Mart 2010 – Günün ilerleyen saatleri

Bugün yine Kum Oteli’ndeki 106 nolu odadan yazıyorum. Çok daha gururluyum diye düşünüyorum. Gerçekten Gelibolu Yarımadası’nı kavrama adına önemli bir adım attım bugün. Sabah kalktığımda hedefim varış noktalarına kendimce gitmekti. Ancak resepsiyonda yaptığım sohbetlerden sonra Gökçeada seferini başka bahara bıraktım. Bana odayı vermiş olan zat, dünkü ailenin rehberinden bahsetti. Mümkünse rehberle gezmek istediğimi bildirdim.

Rehberim Ahmet Akartuna idi. Ahmet saat 11 civarında geldi, ben de pil vs. hazırlıklarımı yaptım. Kendisi aslen çiftçilik ile uğraşıyormuş. Yanlış hatırlamıyorsam 2004 yılında sınavla rehberliği kazanmış. Kendini gerçekten bu bölge savaşı hakkında yetiştirmişe benziyor. Benim Çanakkale Savaşı bilgim derin değil, dolayısıyla sorgulamam da zor. 1979’lu imiş, ben daha büyük zannetmiştim.

Kabatepe koyu

Gezimize Kabatepe’den başladık. Kabatepe Anzak birliklerinin kıyıya ulaşmak istedikleri koy. Ancak söylenene göre birlikler akıntı ile kuzeye sürüklenip şu an Anzak Koyu olarak bilinen aslen Arıburnu olan (Zira şeklen denizden arı burnuna benziyor.) koya ayak basmışlar. 1.500 kişi kıyıya ilk etapta çıkmış. 200 kadar asker koyu savunmuş. 25 Nisan 1915 tarihinde gerçekleşen bu çıkarmayı her sene Anzaklar bir kurtuluş günü gibi anıyorlarmış. Ahmet’in anlattığına göre Türk askerinin vatanı adına verdiği mücadele, Anzaklar adına bir milli bilincin oluşmasına temel atmış. Her sene gelip o mezarlık meydanında kutlamalar gerçekleştiriyorlarmış.

Anıtlar ve Çanak (Conk) Bayırı

İkinci olarak Mehmetçiğe Saygı Anıtı’nı gördük. Anıtta (heykelde) bir Türk askerinin bir İngiliz subayını (yaralı) taşıdığı simgeleniyor. Bu subay (Yüzbaşı Charles) akabinde Avustralya Genel Valisi olmuş ve 1930’daki mezarlık açılışında kendi ağzından hikayeyi anlatmış. Burada Türk askerinin yüce gönüllü yönü öne çıkmış oluyor.

conkbayırı siperler

Kanlısırt’a geçtik. 6-7 Ağustos 1915 tarihlerinde İngiliz Kolordusu’na yardım etmek amacıyla Anzak hücumu ve büyük zayiat meydana geliyor. Tek Çam (Lone Pine) anlatılana göre yön bulmak için Anzakların kullandığı bir nokta. Ağacın altına mesaj bırakıldığından bahsetti Ahmet. Yeni Zelanda ve Avustralya’ya ait olan hoş bir temsilî mezarlık burası. Münferit kitabelerde farklı hoş sözler de yazılıydı. Sırta doğru tünel girişini ve lağım savaşını kafamızda canlandırdık. Vadide Yarbay Hüseyin Avni Mezarı vardı. Çataldere’de 57. Alay’ın temsilî şehitliği vardı. 57. Alay tümden şehit olmuş bir alaydır. Bildiğim kadarıyla ‘Ben size ölmeyi emrediyorum.’ sözü de bu alaya söylenmiş. Yarbay Hüseyin Avni 13 Ağustos 1915 günü şehit olmuş. Sahile doğru dönüp Mehmet Çavuş Anıtı’na ulaştık. İlk törenler burada gerçekleştiriliyormuş, Atatürk sonradan mermer ilave ettirmiş.


mustafa kemal

Akabinde Conk Bayırı’na ulaştık. Conk’un nereden geldiğini merak ettim. İngilizce kaynaklarda Chunuk Bair olarak geçtiğini sonradan bize İngilizce’den dönüştürüldüğü sonucuna vardım. Aslında Çanak Bayırı orası, son derece de mantıklı. Çanak gibi hem Çanakkale Boğazı’na hem de Ege kıyılarına hâkim bir yer orası. 10 Ağustos 1915’te Mustafa Kemal’in saatinin vurulduğu yeri ve heykelini gördüm. (Heybetli heykelin 8 Ağustos’ta arasından güneş huzmesine müsaade eden dar aralığı var.) Yeni Zelanda anıtını, Nazif Çakmak anıtını, Mustafa Kemal’in gözetleme yerini gördüm. Kemalyeri’ni gördüm. 25 Nisan’da Bigalı’dan gelip orada karargâh kurmuş Mustafa Kemal.

Conkbayırı Mustafa Kemal'in gözetleme yerini

Sonrasında Kocadere Hastane Şehitliği’ne geçtim. Liman von Sanders tarafından altın madalya ile ödüllendirilmiş olan tek hastanemizdir o dönemde. Baştabip Tatar İsmet Bey imiş. Kınalı Hasan (Yozgatlı) hikâyesini anlattı rehberim Ahmet. Başının bir tarafı kınalı olan askeri gören komutan nedenini sorar. Cevabını ise asker annesine mektupla sorar. Zaman zarfında şehit olan askerin üzerinden bir mektup çıkar ve orada annesi kurbanlık koyunlara kına yakıldığını, oğlunu da vatana kurban ettiği için kına yaktığını anlatır.

Kumandan Mustafa Kemal’in Evi

Kumandan Mustafa Kemal'in Evi Bigalı

Bigalı’ya yöneldik. Son derece hoş görünüyor. Opet’in ‘Tarihe Saygı Projesi’ sayesinde gerçekten güzel bir simaya kavuşulmuş. Mustafa Kemal’in evini ziyarete gittik. Masasını, sandalyesini görme imkanım oldu. Öncesinde Cuma Namazı olduğu için çay içtik. (Bardaklar büyüktü!) Sonra müze sorumlusu geldi. Ahmet ile muhabbete tutuştular. Ben evi gezdikten sonra da sorumlu olan bize çay ısmarladı. Bu sefer bardaklar ufak ince belliydi.

Yola devam ettik. Eceabat‘a indik. 14. yy.da Osmanlı bu bölgeyi Ece Bey ile fethetmiş. O yüzden buraya Eceabat deniyor. Abât kelimesini biliyorum, düzenlenmiş, ıslah edilmiş anlamına geliyor. Antik ismi Maydos. Bizanslılarda kullanılmış, 7 yönden esen rüzgar anlamına geliyormuş. Sahilden devam ederek Kilitbahir’e ulaştık. Burası Çanakkale Boğazı’nın en dar (1.250 metre) mevkisidir. Bu mevkinin iki yakasında da kale vardır. İkisi de Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında yaptırılmıştır. Kilitbahir Kalesi 93 günde tamamlanmıştır. Sahile doğru namazgâh tabyaları vardı. Çanakkale Deniz Savaşları’nda yoğun bir şekilde kullanılmışlar.

Seyit Onbaşı Efsanesi

Seyit Onbaşı

Sahilde devam edip Mecidiye Tabyaları’na yâni ordu için bir efsane olmuş Seyit Onbaşı Şehitliği’ne ulaştık. 276 kg’lık top mermisini vinci bozulan topa süren bu cengaver, Ocean Gemisi’ni batırmayı başarmıştır. Burada 16 kişi şehit verilmiş, 26 kişi de gâzi olmuştur.

Saldırı 18 Mart 1915’te gerçekleşmiştir. Evinden ayrı 10 sene savaşmış olan Seyit Onbaşı, evine döndüğünde kızının 10 yaşına geldiğini görmüştür. Seneler sonra durumu öğrenen Atatürk kendisini huzura çağırmış ve yetkililer Seyit’e giysi yardımında bulunmuşlardır. Atatürk kendisine maaş bağlamış, ancak kendisi bu parayı hiç kullanmamıştır.

Havuzlar Şehitliği’nde, Kerevizdere Şehitleri ve 8 asker adına temsilî şehitlik vardı. Devamında Soğanlıdere’ye geçtik. Burası sargı yeri olarak da kullanılmış. Aynı zamanda yemeklerin hazırlandığı bir yermiş. Melek Hanım Reviri saldırıya uğramış ve 9 asker şehit olmuş. 2005 yılında yapılan şehitlik 600 şehit adına temsîlen yapılmıştır. Şahindere Hastane Şehitliği yolun devamındadır ve gerçek bir şehitliktir. 30. Alay 10. Bölük’ten Üsteğmen Mustafa Efendi ayrı bir mezarda babasının hazırlattığı kitâbenin altında yatmaktadır.

Alçıtepe Köyü

Alçıtepe Köyü çanakkale

Akabinde Alçıtepe Köyü’ne geldik. Eski adı Kirte’dir. Güney Cephesi için kilit bir noktadır. Tepenin ismi buraya veriliyor. Burada düzenlenen üç muharebe vardır. 10.000 şehit verilmiştir. 2 müzesi vardır. Abideye dün uğradığımdan bugün gezmedim. Doğrudan Ezineli Yahya Çavuş Şehitliği’ne gittik. Burada (Ertuğrul Koyu’nda) 63 kişi ile 10 kat düşman askerine karşı 1 gün boyunca müdâfaa sergilenmiştir. Piyade tüfekleri kullanılıyor. İngiliz müfrezesinden ilk gün 3.000 zayiat var. Aslen birliğin başında Teğmen Abdürrahim var. Ancak şehit olunca emir komuta Ezineli Yahya Çavuş’a geçiyor. 60 kişi şehit oluyor. 3 kişi hayatta kalıyorlar. Çanakkale Valisi 1992 yılında şiirle mezarlığı ya da temsilî şehitliği süslemiş.

Yabancı anıtlar ve mezarlıklar

Seddülbahir 18 mart çanakkale zaferi
Seddülbahir

Ertuğrul Koyu’nun olduğu yer Seddülbahir yani Deniz Seddi. Koyun diğer tarafında 4. Mehmet zamanında yaptırılmış olan Seddülbahir Kalesi bulunuyor. Koyun biraz üstünde de İngiliz Mezarlığı bulunuyor. Karşı tarafta 5 subay ve 81 eri temsîlen İlk Şehitler Anıtı bulunuyor. Burunda en mütehakkim olan ise Helles Anıtı’dır. Gemiler ve kayıplarla ilgili olarak dört yüzünde de farklı kişilere atıfta bulunuluyor. Mekânı ve tasarımı esşizdir. 1930 yılında açılmıştır.

Devamında Fransız Mezarlığı’na gittik. 1929’da hazırlanmış, 1930’da açılmıştır. 12.000 kişilik (3.000 x 4) toplu mezarın yanı sıra 3.000 kişilik nizamlı mezarı ile en görkemli yabancı mezarlık olduğunu düşünüyorum. Tüm isimli kitabelerde ‘Fransa için öldü.’ yazısı dikkatimden kaçmadı. Fransız Mezarlığı’nın baktığı koy, Morto Koyu olarak adlandırılıyor. Fransızca ‘morte’ (okunuşu mort) sözcüğünden geliyormuş.

Akabinde Fevzi Çakmak’ın idâri merkez olarak kullandığı noktayı kaydadeğmeyen bir anıt olarak gözlemledik. Sonra Nuri Amut Anıtı’na gittik. 2. Kolordu Komutanı olan Amut 1943 yılında kendi imkanları ile iki evini satıp bir kuyu oluşturup üzerine mermer ile kapatarak bir mezar yaptırmış Zığındere Mevkiindeki ölüler için. Mermeri örten kümbet tarzı yapı da son derece hoş gözüküyor. En güzel şehitliklerimizdendir. Ayrıca Şehitler Sırtı Anıtı (6.500 kişi) ile Sarıtepe Şehitlikleri’ni gezdik.

Ek Not: Şehitler Abidesi

18 mart çanakkale zaferi şehitler abidesi

Bir de Şehitler Abidesi’nin mimarisinden bahsetmek isterim kısaca. Şehitler Abidemiz 1954 ilâ 1960 yılları arasında yapılmış. Altındaki müze, Kraliçe Elizabeth tarafından açılmış, ancak sonrasında kapatılmıştır. Farklı yüzlerindeki kabartmalar 1999 yılında İtalya’dan getirtilen bir makine ile yapılmış. Denize bakan yüzünde deniz savaşları, karaya bakan yüzünde ise kara savaşları neşredilmektedir.

Teşekkür


Ve tabii ki son olarak, 18 Mart odaklı Çanakkale gezimin bu kadar aydınlatıcı ve anlamlı olmasında emeği yadsınamaz olan Ahmet AKARTUNA’ya şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin tarihi önemi