İstanbul’da lüks bir yazlık sitedeki “Haşema ile havuza girilmez” tabelasına itiraz eden Ş.K.A.’nın başvurusunu değerlendiren Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu “inanç temelinde ayrımcı muamele” gerekçesiyle yönetime 7 bin TL ceza kesildi.
Lüks sitede haşema yasağı uygulayan site yönetimine 7 bin lira ceza!
Ağustos 2020’de Pendik’te oturduğu sitedeki açık yüzme havuzuna girmeye çalışan ancak site yönetimi tarafından “Haşema ile havuza girilmez” ibaresinin eklendiğini gören Ş.K.A, site yönetimine yaptığı itiraz sonuçsuz kalınca 21 Ağustos’ta Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) başvurdu.
TİHEK, başvuru sonrası site yönetiminden görüş talep etti. Yönetimin yanıtında, “15 Aralık 2013 yılındaki toplantısında gündem maddelerinden olan “Havuz Kurallarının Belirlenmesi ve Onaylanmasının” toplantıda bulunan kat maliklerinin de görüşü alınarak karara bağlandı ve imzalanarak tutanak altına alındı. Kat malikleri kurulu kararı kesinleşti, toplantı esnasında söz konusu karara herhangi bir itiraz veya şerh düşülmedi. Toplantı tutanağı da tüm kat maliklerine tebliğ edildi. Yasal süreler içerisinde herhangi bir şikâyet ve itirazda bulunulmadı. Karar, kat malikleri tarafından alındı. Söz konusu incelemenin tüm kat maliklerine (142 kat maliki) yöneltilerek sonuçlandırılması gerekiyor” ifadelerine yer verildi.
Bu yanıt sonrası başvuruyu değerlendirerek karara bağlayan TİHEK, şu tespitlerde bulundu:
“Kat malikleri kurulu kararlarının, kanunun emredici hükümlerine ve kişilik haklarına aykırı olamayacağı ve ana taşınmazın yönetiminin de kanunların emredici hükümlerine aykırı olamayacağı hususlarının altını çizmek gerekir. Ayrıca yürürlükteki mevzuatta havuza tam tesettürlü mayo ile girilemeyeceğini açıkça yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Din ve vicdan özgürlüğü, din ve inancın uygulanması, dinin gereklerine göre dine özgü kıyafetler giyilmesini, inanılan inancın geleneklerine uyulmasını kapsar.” (Milliyet)
Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını savunmuştu
Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan, “İstanbul Sözleşmesi”nin feshedilmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın millet iradesini yerine getirdiğini belirterek; “Kabulü esnasında sözleşme, yeterince tartışılmadan ve sorunlu alanların farkında olmadan kabul edilmiştir” demişti.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden ayrılmasını değerlendiren Arslan, şunları söyledi:
“Bu konuda Cumhurbaşkanımız millet iradesini çiğnememiş, tam aksine milletin iradesini yerine getirmiştir. Zira, kabulü esnasında sözleşme yeterince tartışılmadan ve sorunlu alanların farkında olunmadan kabul edilmiştir. Bu husus birçok milletvekilince tarafıma ifade edilmiştir. Nitekim daha sonra gerek Türk Ceza Kanunu’nda ‘Nefret ve Ayrımcılık Suçu’ düzenlemesi esnasında, gerekse 6701 sayılı TİHEK Kanunu’nun meclis görüşmeleri sırasında İstanbul Sözleşmesinde var olan ‘Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği’ bir nefret ve ayrımcılık temeli olarak teklif edilmişse de TBMM tarafından kabul edilmemiştir. Millet iradesince hukuken reddedilmiştir. Bu ise esasen o tarihte İstanbul Sözleşmesinin ilgili düzenlemelerinin Meclis tarafından reddedildiği anlamına gelmektedir. Cumhurbaşkanımızın kararı bu yönüyle yapılan hatanın düzeltilmesinden, meclis ve millet iradesinin gereğinin yerine getirilmesinden ibarettir.”
Süleyman Arslan, uluslararası alanda ve Türkiye’de, yaşlılara yönelik özel bir düzenlemenin bulunmadığını, farklı kanunlardaki kısmi düzenlemelerin yetersiz kaldığını belirtti.
2018 yılında “Boşanmalar terördür” demişti
Süleyman Arslan, 2018 yılında yaptığı konuşmada, boşanma oranlarının çok yüksek olduğunu belirterek, “Yıllık 500-600 bin evlilik, 130 bini aşan boşanmalar yaşanıyor. Bu aslında bir terördür, çocuk hakkı ihlalidir” diye konuştu.
Arslan 2018 yılında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Boşanma oranları çok yüksek. Yıllık 500-600 bin evlilik, 130 bini aşan boşanmalar yaşanıyor. Boşanma oranları Türkiye’de yüzde 20’leri aştı. Bu 130 bin ailede huzursuzluk anlamına gelir. Bu eşlerin, çocukların, annelerin, babaların, akrabaları da kattığınız zaman ciddi huzursuzluk içinde olduğumuzu gösterir. Bu aslında bir terördür, çocuk hakkı ihlalidir. Bunlar çok ciddi can yakıyor. Bu, çocuklar sevgisiz büyüyor demektir. Çocuklar, duygu boşluğu yaşıyor, kontrolsüz kalıyor demektir.” (Cumhuriyet)