Ali Babacan’dan Erdoğan ve Bahçeli’ye: Doğu Türkistan için neden tek kelime etmiyorsunuz?

DEVA Partisi lideri Ali Babacan: Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli, Doğu Türkistan ve Uygurlar için neden tek kelime etmiyorsunuz? Lafa gelince ‘yerli ve milli’ dersleri verirler. Lafa gelince ‘tüm dünya mazlumlarının sesi’ olduklarını iddia ederler. Lafa gelince dinimizin kutsallarını da siyasete alet ederek, din kardeşliğinden bahsederler. Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm karşısında lâl oldunuz!

ali babacan doğu türkistan uygurlar

Ali Babacan’dan Erdoğan ve Bahçeli’ye: Doğu Türkistan için neden tek kelime etmiyorsunuz? “Yerli ve milli’ dersleri verenler Uygurlar için tek kelime etmiyor!” diyen Ali Babacan şöyle konuştu:

Bütün dünya, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok ciddi insan hakları ihlalleri olduğunu konuşuyor. Çeşitli ülkeler ‘soykırım’ tanımları yapıyor. Dünyanın dört bir yanından ses yükselirken, Uygurlar için neden tek kelime etmiyorsunuz? Hadi, Perinçek’i anladık. Anlaşılan o zaten memnun. Peki Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli… Sizlere ne oluyor? Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm karşısında lâl oldunuz.”


Doğu Türkistan’da neler oluyor? (video aşağıda)

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Kırklareli İl Kongresi’nde konuştu. Babacan’ın gündeminde dış politika vardı.

Mısır ile normalleşmeyi bile beceremiyorlar!

İktidara dış politika üzerinden yüklenen Ali Babacan, “Öyle yanlış bir diplomasi yürüttüler ki, sanki Türkiye Mısır’a muhtaçmış gibi bir algı oluştu. Mısır adeta ‘kazanan taraf’ olduğunu hissetti, şartlar öne sürdü. Sayın Erdoğan ‘darbeci Sisi’ diye meydanlarda sesleniyordu değil mi? ‘Onun olduğu salona girmem’ diyordu. Son günlerde kaç yetkili Mısır’ı övme yarışına girdi. Önce kutuplaştırdılar. Hatta daha 2019’daki yerel seçimlerde karşı partinin adayına Sisi demeye getirdiler. Sonra da baktılar ki Doğu Akdeniz Türkiye’ye rağmen paylaşılmaya başlandı. Siz her ülkeyle kavga ederseniz hepsi bir araya gelip size karşı cepheleşir. Milli menfaatler de ancak böyle zarar görür. Hemen U dönüşü yaptılar” diye konuştu.

Yandaşlar Erdoğan’ın manevralarına yetişmek için helak oluyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlarına yetişmenin mümkün olmadığını ifade eden Ali Babacan, şunları söyledi;

• Bir sabah kalkıyorlar, haçla hilali çakıştırıyorlar. Bir gün ‘Şangay Beşlisi’nde olmak istiyorlar, bir başka sabah da kalkıp ‘Avrupa Birliği güzeldir’ diyorlar. Sayın Erdoğan, biraz yavaş. Bunu artık sizin klasik U dönüşlerinizle falan da açıklayamıyoruz. Ülkeyi yayık ayranına çevirdiniz.

• Çalkalayıp duruyorsunuz. Sizin yandaşlarınız, peşinizdeki kuş sürüleri, pelikan melikan helak oluyor. Hızlarını alamayıp devriliyorlar, yine de peşinizden koşmaya çalışıyorlar. Tabii işin ucunda bir sürü menfaat var. Ama biraz yavaş, bu kadar zikzak çizdirilmez. Bir ülkenin stratejik hedefi olur, uzun vadeli hedef seti olur. Büyük ülkeler böyle yönetilir.

2,5 milyar dolar verdiğimiz S-400’lerin kapağını açamıyoruz

Türkiye’nin dış politikadaki parolasının kazan-kazan olmak zorunda olduğunu dile getiren DEVA lideri Ali Babacan, “Fakat bu hükümet ülkemizi ‘kaybet-kaybet’e alıştırdı. Bunun bir örneğini de şu S-400 meselesinde gördük. Kuyuya taş atıldı, şimdi kırk akıllı çıkarmaya uğraşıyor. Türkiye’nin kendi egemenlik alanındaki bir konuda hiçbir ülke Türkiye’ye ‘şunu yap, bunu yap’ diyemez. Bu kimsenin haddine değildir. 2,5 milyar dolar para verdiğimiz S-400’lerin kapağını açınca yaptırımla karşılaşıyoruz, ana ortağı olduğumuz F-35 projesinden de çıkarılıyoruz. Bu nasıl bilgisizliktir, anlamak güç” şeklinde konuştu.

Dış politikada işi bilenlerle çalışmıyorlar

Konuyu savunma sistemine de getiren Ali Babacan, “S-400’den önce Çin’le görüştüler ama ne görüşme… Koskoca ülkenin savunma sistemiyle ilgili bir konuyu görüşmek için oturdular. Ortaya çıktı ki neyi görüştüklerini bile bilmiyorlar. Görüştükten sonra ‘Ya bu füzelerin teknik özellikleri bizim aradığımız değil’ dediler. Çin ilişkileri de bozuldu. Bu çarşıdan pazardan alınacak bir basit bir şey değil. Türkiye’de bu işin uzmanları var ama bilenlerle çalışmıyorlar. Ekonomide bakkal çırağının, dış politikada da uluslararası ilişkiler birinci sınıf öğrencisinin yapmayacağı hataları yapıyorlar” ifadelerini kullandı.


babacan

Doğu Türkistan ve Uygurlar için tek kelime etmiyorlar

“Yerli ve milli’ dersleri verenler Uygurlar için tek kelime etmiyor” diyen Ali Babacan sözlerini şöyle devam etti;

“Çin’e karşı Doğu Türkistan’da gıklarını çıkaramıyorlar. Ama lafa gelince sağa sola ‘yerli ve milli’ dersleri verirler. Lafa gelince ‘tüm dünya mazlumlarının sesi’ olduklarını iddia ederler. Lafa gelince dinimizin kutsallarını da siyasete alet ederek, din kardeşliğinden bahsederler. Bütün dünya, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çok ciddi insan hakları ihlalleri olduğunu konuşuyor. Çeşitli ülkeler ‘soykırım’ tanımları yapıyor. Dünyanın dört bir yanından ses yükselirken, Uygurlar için neden tek kelime etmiyorsunuz? Hadi, Perinçek’i anladık. Anlaşılan o zaten memnun. Peki Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli… Sizlere ne oluyor? Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm karşısında lâl oldunuz.”

AB’nin anahtarı cebimizde

“DEVA Partisi’nin rotası, Avrupa Birliği’ne tam üyelik kriterleridir. Ha, günün birinde üye oluruz-olmayız inanın hiç önemli değil” ifadelerini kullanan Ali Babacan, “Alırlar-almazlar, isteriz-istemeyiz hiç önemli değil. Önemli olan bu istikamettir. Bizler bu sürecin tekrar canlandırılabileceğine inanıyoruz. Avrupa Birliği’nin anahtarını cebimizde tutuyoruz. Bu istikamete doğru ilerledikçe; vatandaşımız her alanda en yüksek standarda ulaşacak. Bu istikametle beraber, ülkemiz demokrasi, hukuk ve ekonomide birinci lige yükselecek. Bu kapsamda, Avrupa’daki yabancı düşmanlığına ve İslamofobi’ye karşı da etkin politikalar üreteceğiz” dedi.

Ne olmuştu?

Geçtiğimiz hafta Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Ankara ziyareti öncesinde Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, Kayseri’de evinde “gözetim altına” alındı. Protesto amacıyla Ankara’ya hareket edecek olan Tümtürk’ün evden çıkmasına polisler tarafından izin verilmedi.

Doğu Türkistan’da neler yaşandığını, Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, geçtiğimiz hafta Nevşin Mengü’ye anlatmıştı.

Seyit Tümtürk şöyle konuşmuştu:

• 5 Temmuz 2009’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamaları bir katliam, bir soykırımdır. Bunu derhal durdurmalıdır, aksi halde konuyu Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, İslam Konferansı Teşkilatı’na taşıyacağım’ diyerek Çin’e karşı dünyada tek itiraz eden ülke olmuştu.

• Ancak aradan geçen 12 yıl süre içerisinde Doğu Türkistan’daki soykırımın boyutu belki onlarca kat artmış olmasına rağmen bugünkü suskunluğu hiç anlamış değiliz.


126 emekli büyükelçiden Montrö açıklaması: Türkiye üzerinde emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.