Kamuoyu son dönemde bazı şehir ve kasabalarda yöreyi temsilen yaptırılmış ‘heykel’leri tartışıyor. Sosyal medyada ‘heykel terörü’ yorumuyla anılan bu çalışmalara ciddi tepkiler yöneliyor. Hiçbir heykel için “Bunu biz yaptık” diyen çıkmazken, üretim yapanlar, heykeller için “Uyduruktan şeyler bunlar. Liyakatsiz ve ehil olmayan kimseler yapmış” yorumunda bulunuyor.
Hürriyet’ten Musa Kesler’in haberine göre; Türkiye’nin çeşitli bölgelerine konumlandıran ve tartışma konusu ‘heykel’ler, tartışma konusu oldu.
İstanbul Dolapdere’deki mütevazı atölyesinde üretim yapan, Yakup Koçak, yapılan ‘heykel’lere tepki göstererek, “Uyduruktan şeyler bunlar. Liyakatsiz ve ehil olmayan kimseler yapmış. Bizim işimiz hem zanaat hem sanat. Belediyeler de dikkat etmiyor. Bir sanat danışmanı olur, işi bilen biri olur. Bunlar yok… Bizim zanaatımıza da laf geliyor.”
“Bu iş sanattan uzak kişilerin eline düştü”
Necati İnci, Türkiye’de bu alandaki en eski firmalardan birinin sahibi. 1942’de babası Mehmet İnci tarafından kurulan heykel firmasını şimdi üçüncü kuşak, oğlu Savaş İnci devam ettiriyor. 81 yaşındaki İnci, “7 yaşımdan beri bu işin içindeyim” diyerek anlatmaya başladı: “Türkiye’de fiberglası bu alanda kullanan ilk firmayız. İTÜ’den hocalara da danıştık. Uygun ve düzgün kullanıldığında çok güzel eserler ortaya çıkar. Biz ilk olarak Atatürk heykeli yaptık bu malzemeden. Gayet de iyi oldu. Asıl bu tür renkli heykel ve maketlerin asıl kullanım yeri lunaparklar.
Kasabalara sonradan yayıldı. Bu iş sanattan uzak kişilerin, kopyacıların eline düşünce bu hale geldi. Sosyal medyadaki heykelleri yapanlara kızmıyorum. O kadarı istenmiş onlar da yapmış. Ama onu bir bedel ödeyerek alan, şehrine halkına layık görenlere tepkim var.”
Prof. Dr. Hüsamettin Koçan: Çok ciddiye alınması gereken bir konu bu
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin eski dekanlarından, Baksı Müzesi’nin kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan da, asıl sorumluluğun yetkili kurumlarda olduğunu belirterek, “Sanatın kente katkısını önemsiyorsak yetkililerin sanat ve estetik konusunun bir uzmanlık alanı olduğunu kabul ederek ona göre hareket etmeleri şart… Çok ciddiye alınması gereken bir konu bu…”