Doktorlar istifanın eşiğinde: Sesimizin duyulması için ölmemiz mi lazım?

Doktorlar istifanın eşiğinde: Sesimizin duyulması için ölmemiz mi lazım? Günde 500 hastaya bakıyoruz. Acilde uzman doktor yok. 72 saat uykusuz biri nasıl çalışabilir? Fazla mesai var ama ek ödeme yok!

doktor

Doktorlar istifanın eşiğinde: Sesimizin duyulması için ölmemiz mi lazım?

Türkiye’nin Covid-19 ile mücadelesinde zor koşullarda özveriyle görev yapan sağlık çalışanları bu süreçte yüzlerce kayıp verdi. Yetersiz personel nedeniyle uykusuz art arda tutulan nöbetler, ağır çalışma koşulları, hasta yakınlarından sözlü-fiili şiddet ve vadedilen ama verilmeyen ek ödemelere bir de ‘kontrolsüz normalleşme’ politikalarının getirdiği ağır yük eklendi.


Memuriyeti nedeniyle isminin açıklamasını istemeyen doktor, bir devlet hastanesinin acil bölümünde pratisyen hekim olarak görev yapıyor. Görünürde 14 hekim var hastanede ama şu an sadece beş doktor aktif çalışıyor. Doktorlardan ikisi uzmanlık sınavını kazandığı için ayrılmış, ikisi ise çalışma şartları kötü olduğu için istifa etmiş. Dört hekim ise görevlendirmeyle il merkezine çekilmiş.

Yaşadığı çaresizliği tek bir cümleyle özetledi aslında: “Sesimizin duyulması için ölmemiz mi gerekiyor?”

Görevini hep doğuda yapmak istemiş. Nedenini ise şöyle açıklıyor: “Çünkü doğuya insanlar önyargıyla gelebiliyor. Hekim açığı çok fazla oluyor. İnsanlar ister istemez burayı tercih etmek istemiyor. İnsanlara yardım etme noktasın da yararlı olabileceğini düşündüm.”

Hem acil hem pandemi polikliniğinde nöbet

Hastanedeki hekim eksikliği hem iş yükünü hem de nöbet süresini artırmış: “Biz aylık ortalama dokuz nöbet tutuyorduk. Bazı aylar 10 gün nöbet tutuyorduk. Nöbet listesinde sadece acilde tutmuyoruz. Pandemi polikinliği ve evde bakım nöbetlerimiz de var.”

Acil hekimleri normal mesailerinin dışında pandemi hastalarına da bakmaya başlamış. Toplamda 16 saat hizmet veriliyor pandemi polikliniğinde. Acile Covid-19’lu hastalar da müracaat ediyor, hastalara ilk müdahale orada yapılıyor.


‘Günde 500 hastaya bakıyoruz’

Doktorun çalıştığı hastaneye çevre illerden de çok hasta geliyormuş. Nedeni ise çevre illerdeki devlet hastanelerindeki yetersizliği. Bu durum zaten az sayıda çalışan hekimlere fazladan iş yükünü olarak dönmüş: “Ortalama günlük 500’e yakın hasta bakıyoruz. Bazen 500’ü geçtiği oluyor. Bunun içinde Covid-19 hastaları dahil değil.”

Acilde uzman doktor yok

Üstelik doktorun aktardığı bilgilere göre hastanenin acil bölümünde uzman doktor da yok: “Çok fazla trafik kazasının olduğu bölgedeyiz ve acil hastalar çok geliyor. Müdahale yapıyoruz. Normalde bir hastanede acil uzmanı muayene eder. Biz pratisyeniz ve üç alanda üç farklı doktorun bulunması gerekiyor aslında. Biz iki hekim üç alana bakıyoruz ve iki hekim de pratisyen hekim. Yani hiçbir uzmanlığı olmayan, acil uzmanlığı yapmamış iki tane pratisyen hekim görev yapıyoruz.”

’72 saat uykusuz biri nasıl çalışabilir’

Her gün aktif çalışmak zorunda kalan beş hekimin aralıksız nöbet tuttuğu zamanlar da olmuş: “Bana iki hekim istifa etmeden önce 72 saat üst üste nöbet yazıldı. Ve ben başhekimliğe şikâyette bulundum. ‘Herhangi bir yanlış müdahalede sorumlusu ben olamam’ dedim. 72 saat uykusuzum. 72 saat uykusuz biri nasıl çalışabilir?”

Başhekimin doktora geri dönüşü ise şöyleymiş: “Asistan olduğunda ne yapacaksın? Hekim açığımız var mecburen çalışacaksın. Hekim açığımız var, yapabileceğimiz bir şey yok.”

‘İnsan hayatıyla ilgileniyoruz’

72 saat aralıksız nöbet nedeniyle hastalara tam anlamıyla hizmet edememe kaygısı taşıyan doktor şöyle konuşuyor: “Ben isterim ki müdahalede bulunduğum hastada yararlı olayım. İsterim ki tam anlamıyla ilgileneyim ama bu şartlarda hata yapmamak imkansız hale geliyor. Çünkü biz orada masa başında oturup kağıt çevirmiyoruz, insan hayatıyla ilgileniyoruz.”

Sağlık Bakanlığı topu başhekime atıyor

Çalışma şartlarının düzeltilmesi için Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) şikayette bulunan ancak henüz yanıt alamayan doktor şunları söylüyor: “Bunun dışında sağlık bakanlığının şikayet hakkı var biliyorsunuz, orayı aradım gerekli şikayetlerde bulundum. Ama orada da şöyle bir durum var; sağlık bakanlığına şikayette bulunuyorsunuz bakanlık il sağlığa iletiyor, il sağlık ilçe sağlığa ilçe sağlık yine başhekimliğe iletiyor. Ve siz tekrardan başhekimle yüz yüze kalıyorsunuz. Başhekimle muhatap olmak zorundasınız ve başhekimle aranız bozuluyor. Başhekim bazen şahsi algılayabiliyor bunu.”

Fazla mesai var ama ek ödeme yok


Tüm bunların üstüne fazla mesai ödemelerini de alamıyorlarmış. Özellikle pandemi döneminde Sağlık Bakanlığı ek ödemeyi vadetse de bu ödemeler hekimlere ulaşmamış: “Ben bu ay tatilimle beraber beş gün (120 saat) mesai yapmam gerekirken 15 gün mesai yapıyorum. 10 gün fazladan mesai tutuyorum. Ve bu mesainin karşılığı verilmiyor. Sağlık bakanlığı ek ödenekleri vereceğiz dedi ama biz haklarımız alamıyoruz. Sağlık bakanlığı eğer hepsini veriyorsa hastane bize hepsini ulaştırmıyor hastanenin ihtiyacı var diyerek, ya da bakanlık vermiyor. Onu bilemiyoruz.” (Yazının devamı)

Acil servisler: Ne kadar acilsiniz?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.