Eğitim, terbiye ve asıl olması gereken: Öğrenme

Terbiye, eğitim kavramının Arapça karşılığıdır. Terbiye ifadesi her nedense içerisinde ona yüklenen anlam gereği birilerinin etkinlik, birilerinin edilgenlik durumunu çağrıştırır. Daha kötüsü metezori, yani zorlamayı ve mecburiyeti içeren şekilde algılanır ve kullanılır.

Eğitim

İster terbiye deyiniz, ister eğitim aynı şeylerdir. Elbette Türkçe kavramı tercih ederiz.

Asıl konuya gelirsek, farkındaysanız yaşamın her alanında birileri, birilerini eğitmeye veya terbiye etmeye çalışıyor. İşte problem de tam olarak burada başlıyor. Neden?


Çünkü terbiye edenlerin yani eğitenlerin terbiye etme veya eğitme nitelikleri belirleyici bu durumda belirleyici oluyor. Bu da terbiyenin ve eğitimin sonuçlarına doğrudan yansımaktadır. Oysa terbiye veya eğitim sadece terbiye edenlerin insafına ve niteliğine bırakılmamalıdır. Zaten eğitimin doğası da bu değildir.

İkincisi, insanın evrimsel gelişimi ve biyolojisi, özellikle beyinsel gelişimi ve özellikleri açısından bakıldığında, onun sadece terbiye edilerek veya eğitilerek gelişmeye müsait bir canlı olmadığını görmemiz gerekir. Onun özellikle beyin gelişimine ve evrimleşme sürecine bağlı olarak kendini kontrol etme, yönetme, arayışlar peşinde olma, üretme, seçenekler bulma gibi davranışlar geliştirmiş olması, öğrenmesini de farklılaştırması anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla her alanda, örneğin futbol terbiyesi veya eğitimi de dahil, edebiyat veya tarım terbiyesi veya eğitimi de dahil insanların herhangi bir alanda ideal gelişimlerini sürdürebilmeleri için, onları sadece eğiticilerin (terbiyecilerin) değil, kendi kendine öğrenme, görerek öğrenme, deneyerek öğrenme, problem çözerek öğrenme, ipuçlarını kullanarak öğrenme, farklı durumlarda ve koşullarda öğrenme gibi eğitim ortamlarına ve dahası onlar için hazırlanmış hayat gerçekliğine uygun ortamlarda bireysel gelişim süreçlerine ihtiyaçları vardır. İşte asıl olarak bunu sağlamak gerekir.


Örneğin İngiltere’de ilkokullarda müfredat yani öğretim programı yoktur. Bu İngiltere’de eğitimin olmadığı anlamına gelmediğini, tam tersi her eğitimcinin iyi yetişmiş olmasına bağlı olarak, çocukların öğrenme özelliklerinin ve ortamlarının biliniyor olmasından kaynaklanan ve genel olarak da bilgiye değil beceriye dayalı, iletişim ve hayatı sürdürmeye dayalı bir temel üzerine inşa edilmiş olmasıyla ilgili bir şeydir.

Tüm gelişmiş ülke eğitimlerini inceleyiniz. Orada temel felsefenin çocuk ve gençlerin kendi farkındalıklarını oluşturmaları, kendilerine yetmeleri, hayata dair beceriler edinmeleri ve kendilerini geliştirme hissi ve düşüncesinin oluşturulması amaçlanır.

Özetle şunu söylemeye çalışıyoruz; çocuklar ve gençler sadece kendilerine gösterilen, kendilerinden istenilen şeyleri söylemek veya yapmak durumunda kaldıkları sürece, kendi potansiyellerini kullanmadan vasat bir gelişim seyri gösterirler.

Bir insanın kendi sınırlarını zorlaması için zorlaştıranlara ihtiyacı yoktur.

Kendinin bunu yapması gerektiğine ilişkin ortamlara, koşullara, durumlara ve gereklere ihtiyacı vardır. Yani o hissi algılamaya, düşünmeye ve yapması gerektiği bilinci geliştirmeye ihtiyacı vardır. Bunu bağırarak, cezalandırarak, aşağılayarak, düşük not vererek, kıyaslayarak başarmak asla mümkün değildir.


Atlar dahi çok gelişmemiş beyinlerine rağmen hızlı koşması gerektiğini kendileri hissederler. Hatta bilirler. Sadece kırbaçlandıkları için yarış kazanan at yoktur.

Gelişmişlik ve halk