Türkiye’yi saran orman yangınlarıyla ilgili dikkat çeken bir rapora imza atıldı. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Entomolojisi ve Koruma Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri, yaşanan orman yangınları hakkında bir rapor hazırladı.
Hazırlanan raporda, “Yangınlar erken müdahalenin en iyi yöntemi şartlar uygun olduğunda hava araçlarının kullanılmasından geçmektedir. Hava araçlarının kullanılması her ne kadar yüksek maliyetler doğursa da yangın maliyetleri düşünüldüğünde hava araçlarının yerinde ve zamanında etkin kullanılması bu maliyetin yanında çok değildir. Bu nedenle de yangına ilk müdahalede hava araçlarının kullanılması kaçınılmaz olarak görülmektedir” denildi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi, Orman Entomolojisi ve Koruma Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri, yaşanan orman yangınları hakkında bir rapor hazırladı. Hazırlanan raporun satır başları şu şekilde:
“Orman Genel Müdürlüğü” tarafından yayınlanan son 20 yıllık orman yangınları istatistiklerine göre her yıl ortalama 2 bin 350 adet orman yangını çıktığı ve yaklaşık 10 bin 000 hektar ormanlık alanın etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu rakamlar ülkemizin orman yangınlarına hassas Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgelerine özgü iklim ve bitki örtüsü koşullarının bir sonucudur. Küresel ısınmanın bu çalışmaları giderek zorlaştıracağı da dikkate alınmalıdır. Orman yangınlarının tamamen engellenemeyeceği, orman yangınları ile yaşamayı öğrenmemiz zorunluluğu kamuoyu tarafından bilinmelidir. 30 Temmuz 2021 saat 16.00 itibarıyla Adana, Antalya, Mersin, Muğla, Osmaniye olmak üzere ülkemizin çeşitli bölgelerinde çıkan toplam 71 yangının 57’si kontrol altına alınmış, 14’ü ise halen devam etmektedir. Yangın bölgelerinde sıcaklığın yüksek, bağıl nemin düşük olması yanıcı madde nemini düşürmekte ve ormanları yanmaya daha elverişli hale getirmektedir. Rüzgâr şiddetinin yüksek olması yangının yayılma hızını arttırmakta ve yangına doğrudan müdahaleyi güçleştirmektedir. Hava sıcaklığının 40 derecenin üzerine çıktığı, nispi nemin yüzde 20’nin altına düştüğü hava koşullarında orman yangını çıkma olasılığı çok yüksektir.
Nitekim; bölgede meteoroloji istasyonlarından alınan veriler 30 Temmuz tarihinde hava sıcaklığının 42-43 derece göstermektedir. Bu şartlar altında çıkan yangınlar; rüzgarın da etkisiyle çok hızlı bir şekilde yayılabilir ve kontrol altına alınması güçleşir. Bunun yanı sıra kararsız hava koşullarının etkisiyle yanan kabuk, yaprak ve kozalaklar yangın ana hattının kilometrelerce ilerisine sıçrayarak yeni yangınların oluşmasına neden olur. Yangın alanlarının genişlemesi bununla çok yakından ilişkilidir. Yangının sıçrama yapacağı yerler bilinmediğinden dolayı kontrol altına alınması da son derece zorlaşır. Ancak aynı anda bir kaç farklı noktada başlayan yangınların çıkış sebebi mutlaka araştırılmalıdır. Bu durum kasıt ve sabotaj ihtimalini de düşündürmektedir. Nitekim devam eden yangında üzücü can kayıpları yaşanmıştır. Bu durumu önlemek için yangınların yerleşim yerlerini tehdit ettiği durumlarda yerleşim yerlerini korumak için zaman zaman dolaylı müdahale yöntemlerinden ‘Karşı Ateş’ yöntemine başvurulmaktadır. Orman yangınlarının söndürülmesindeki en önemli husus yangınlara erken müdahale etmektir. İlk 15-20 dakika çok önemli olup yangının büyümesinin engellenmesinde ve söndürülmesinde belirleyici unsurdur. Yangınlar erken müdahalenin en iyi yöntemi şartlar uygun olduğunda hava araçlarının kullanılmasından geçmektedir.
Hava araçlarının kullanılması her ne kadar yüksek maliyetler doğursa da yangın maliyetleri düşünüldüğünde hava araçlarının yerinde ve zamanında etkin kullanılması bu maliyetin yanında çok değildir. Bu nedenle de yangına ilk müdahalede hava araçlarının kullanılması kaçınılmaz olarak görülmektedir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki; orman yangınlarıyla savaşta tek başına havadan müdahale yeterli değildir. Havadan müdahale (uçak ve helikopterler) yeni çıkmış bir yangının büyüyüp afet haline dönüşmeden kontrol altına alınması ve engebeli arazilerde yangına müdahale açısından önemlidir ancak gece karanlığında bu uçak ve helikopterler işlevlerini yitirmektedirler. Bu nedenle orman yangınlarıyla etkili bir savaşım için şu anda yangın bölgelerinde de yapıldığı gibi hem karadan hem de havadan müdahale şarttır.
Anayasa’nın 169’ucu maddesi ile ormanların korunması ve geliştirilmesi güvence altına alınmıştır. Dolayısıyla sosyal medyada bahis konusu edilen yanan alanların gelecekte imara açılacağı öngörüsü Anayasa’nın ilgili hükmüne aykırıdır. ‘Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak orman yangınına sebebiyet verenler 2 yıldan 7 yıla kadar hapis ile cezalandırılır. Kasten orman yakan kişi, 10 yıldan az olmamak üzere hapis ve 10 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır’ şeklinde caydırıcı hükümler bulunmaktadır. Yangınların verdiği tahribat, yanma derinliği ve yanan alan büyüklükleri ile ilgili kesin veriler ancak yangınlar tamamen söndürüldükten sonra yapılacak incelemeler ile belirlenebilecektir. Ormanlar her ne kadar devlet tarafından anayasa ve yasalarla korunuyor olsa da tüm kurumlar ve vatandaşlar olarak aynı sorumluluğu taşımak ve paylaşmak zorundayız. Unutmayalım ki; ‘Küresel İklim Değişikliği’ yaşadığımız bu yüzyılda felakete dönüşen sel, heyelan gibi doğa olaylarını önleyecek ana unsurlardan birisi de yine orman varlığımızdır. Bu nedenle ancak ormanlarımızı koruyarak yarınlarımızı güvence altına almak mümkün görünmektedir.”