Rusya, Ukrayna’ya yönelik işgal harekatı başlattı. Peki şimdi ne olacak? Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen madde madde açıkladı.
Rusya, Ukrayna’ya saldırı başlattı: Bundan sonra ne olacak?
Eski diplomat, akademisyen ve düşünce kuruluşu EDAM Direktörü Sinan Ülgen madde madde şöyle açıkladı:
1. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması gerçekten de dünya düzeninde yeni bir evrenin başlangıcı. Şimdi neler olacak?
2. İlk aşamada Rusya’nın askeri harekatının başarıya ulaşması beklenebilir. Nihayetinde ABD ve NATO ülkeleri bu ihtilafa askeri yönden müdahil olmayacaklarını açıkladılar. Ukrayna bir anlamda NATO üyesi olmaması/olamamasının cezasını çekiyor. 5. Madde kapsamında değil.
Ukrayna’nın Avrupa ortasında bir Afganistan olma ihtimali var
3. Ancak Rusya için asıl zorluklar daha sonra başlayacak. Askeri açıdan Ukrayna topraklarını kontrol altında tutmak son derece zor. Hele hele Kiev’de Rus yanlısı bir yönetimi iktidara getirirse. Ukrayna’nın Avrupa ortasında bir Afganistan olma ihtimali var.
4. Ukrayna’da Rus istilasına karşı ciddi, geniş çaplı ve kalıcı bir direniş örgütlenecektir. Çok muhtemelen Batılı ülkeler de bu direniş hareketine başta askeri olmak üzere destek sağlayacaklardır. Bu ülkenin Batı sınırlarından lojistik destek akacaktır.
5. Rusya’ya karşı ağır yaptırımlar gelecektir. Rus Bankalarının SWIFT sisteminden çıkarılmaları bir ihtimaldir. Ama başta teknolojik ürünler ve bazı kritik hammaddeler olmak üzere bir ihracat yasağı hayata geçirilecektir. Soğuk Savaş dönemindeki Comecom ile ticaret gibi.
6. Bu ihracat yasağına Türkiye’nin de katılması istenecektir. katılmasa bile aynen CAATSA örneğinde gibi Rusya ile bu ürün gruplarında ticaret yapan firmaların ikincil yaptırımlardan etkilenmeleri söz konusu olabilir. Yaptırım rejiminin gidişatı dikkatle takip edilmelidir.
7. Rusya da karşı tepki olarak Avrupa’ya doğal tedarikini kısıtlayabilir. Doğal gaz ve petrol fiyatları daha da yükselir. Enflasyonist baskı artar. FED daha iddiali bir faiz artışı programına yönelir. Gelişme yolundaki ülkelerin finansman maliyeti artar.
8. Rusya bu ekonomik ve finansal ambargo ortamında Çin’e yanaşır. Ancak Çin dikkatli hareket etmek zorunda. Zira ekonomik yönden Batı’ya muhtaç. Çin’in toplam ihracatı içinde Rusya’nın pazar payı yalnızca yüzde 2.
Türkiye’nin denge politikası yürütmesi daha da zor
9. Bu konjonktürde Türkiye’nin denge politikası yürütmesi daha da zor.
10. Bir kere Rusya, Hitler Almanya’sının Çekoslavakya’yı işgali için kullandığı gerekçeye benzer şekilde komşusu Ukrayna’nın topraklarını işgal etti. Türkiye bu noktada uluslararası hukukun yanında olmak durumunda. Ki yapılan açıklamalar da bunu teyit ediyor.
11. Ama ambargolar ve yaptırımlar ile gittikçe ihtilafli hale gelen Batı-Rusya ilişkilerinde, Rusya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini hiç bir şey olmamışcasına devam ettirmesi de artık mümkün değil.
12. Öte yandan Türkiye’nin ABD ve Batı indindeki jeo-stratejik önemi de Soğuk Savaş yıllarındaki gibi artacaktır. Bundan Türkiye akıllı bir diplomasi ile kazançlı çıkabilir.
Türkiye yönünden önem taşıyan temel hususlar:
EDAM Başkanı Tacan İLDEM ve EDAM Direktörü Sinan Ülgen, Türkiye yönünden önem taşıyan temel hususları şöyle sıraladı:
• Türkiye Karadeniz’de gerek Rusya gerek Ukrayna’ya komşu bir ülkedir. Her iki ülkeyle iyi ilişkileri mevcuttur. Rusya’nın mevcudiyetiyle Türkiye’nin Güneyde de komşusu olması gibi ironik bir durum da mevcuttur.
• Karadeniz’de güvenlik ve istikrarın muhafazası ve güçlendirilmesi konusunda Türkiye’nin öteden beri sahildar ülkelerin sahiplenmesini önceliklendiren iş birliği girişimlerine öncülük ettiği (BLACKSEAFOR ve Karadeniz Uyum Harekatı gibi) bilinmektedir. Tabiatıyla 2014 yılında ortaya çıkan ve halihazırdaki mevcut durum böyle bir iş birliği koşullarını bertaraf etmiş bulunmaktadır. Gönül arzu eder ki ileride koşullar bu iş birliğinin yeniden canlandırılıp güçlendirilmesine olanak tanısın.
• Türkiye NATO’nun önemli bir müttefikidir. Dolayısıyla NATO’nun alacağı caydırıcılık ve savunmayı güçlendirecek adımların uygulanmasına katkıda bulunacaktır. Öte yandan Karadeniz’in sahildar ülkesi olan Türkiye’nin bölgedeki dengelerin ve duyarlılıkların bilincinde bir müttefik olarak 24 Şubat’ta Washington Antlaşmasının 4. Maddesi uyarınca toplanan NATO Konseyinin gerçekleştireceği müttefikler arası danışmalarda ve kararların şekillendirilip kabulünde fikri katkısını sunması da önemli olacaktır.
• Montreux Sözleşmesi yürürlüğe girdiği 1936 yılından bu yana boğazlardan geçişi düzenleyen, hukuki bağlayıcılığı olan, önemli bir uluslararası enstrümandır. Türkiye’nin şimdiye kadar olduğu gibi bu sözleşmenin lafzına ve ruhuna uygun şekilde titizlikle uygulanmasındaki tarihi sorumluluğunu sözleşmenin hamisi sıfatıyla bundan böyle de, özellikle bu kritik dönemde yerine getirmesi belirleyici nitelikte bir zorunluluktur.
• Bugün yaşananlar Avrupa’yı yeniden adeta bir Soğuk Savaş kutuplaşmasına sürüklemeye adaydır. Böyle bir ortamda Türkiye de NATO müttefikleri ile Rusya arasında bir denge politikası izlemeye devam etmekte zorlanacaktır. Öte yandan orta vadede Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi jeo-stratejik öneminin daha iyi anlaşılacağı bir konjonktür karşımıza çıkacaktır. Türk dış politikası bu ortamdan özellikle güvenlik arayışlarımızda müttefiklerimizden daha fazla destek alacak şekilde istifade etmeye odaklanmalıdır.
Sonuç olarak Rusya’nın güç kullanarak tarihi yeniden yazma girişimine kayıtsız kalınmaması gerekmektedir. Aksi takdirde ileride bu tarihi yorumun Rusya’yı ne tür eylemlere götüreceğini kestirmek mümkün olmaz. Tarihte bunun örnekleri ulusumuzun hafızasında canlılığını korumaktadır.