En son ne zaman gerçekten mutlu hissetiniz? Yeni bir araştırmaya göre insanların yüzde 25’i mutlu hissetmenin ne anlama geldiğini unuttu.
Uzun zamandır “pandemi”, “mücadele”, “hayatta kalma”, “enflasyon”, “savaş” gibi kavramlar gündelik hayatımızı böylesine ele geçirmişken “mutluluktan” bahsetmek de neredeyse bir hayale dönüştü.
Hatta öyle ki Oracle Fusion Cloud Customer Experience (CX) ve Gretchen Rubin’in gerçekleştirdiği “The Happiness Report” (Mutluluk Raporu) adlı araştırmaya göre; insanların yüzde 45’i iki yıldan fazla bir süredir gerçek mutluluğu hissetmemiş ve yüzde 25’i gerçekten mutlu hissetmenin ne anlama geldiğini bilmiyor veya unutmuş durumda…
Tablo bunca karamsarken insanların hayattan en büyük beklentilerinin gülmek olduğunu gördüğümüzde de şaşıracak bir şey kalmıyor. Zira aynı raporun verileri bize insanların yüzde 88’inin gülmelerini sağlayacak yeni deneyimler aradığını ve yüzde 91’inin markaların komik olmasını beklediğini gösteriyor…
Oracle Fusion Cloud Customer Experience (CX) ve Gretchen Rubin‘in 14 ülke genelinde 12.000’den fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği “The Happiness Report” bulgularına göre, insanlar gülümsemek ve gülmek için yeni deneyimler arıyor ve mizahı benimseyen markalara karşı bağlılık gösterip bu markaları savunuyor, bu markalardan yaptıkları alışverişleri tekrarlarken mizahı benimsemeyen markalardan da uzaklaşıyor… Görünen o ki pazarlama ve iletişim evreninde yüzleri güldürmek giderek daha kilit bir stratejiye dönüşüyor…
İnsanlar “mutluluk” için normalin üzerinde ödeme yapmaya hazırlar
Birçok insanın gerçek mutluluğu en son hissetmesinin üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçti ve insanlar, maliyeti ne olursa olsun tekrar mutlu olmanın yollarını arıyor.
• İnsanların yüzde 45’i iki yıldan fazla bir süredir gerçek mutluluğu hissetmedi ve yüzde 25’i gerçekten mutlu hissetmenin ne anlama geldiğini bilmiyor veya unutmuş durumda.
• Çalışmaya katılanların yüzde 88’i, gülümsemelerini veya gülmelerini sağlayacak yeni deneyimler arıyor. İnsanlar, mutlu olmak için sağlıklarına (yüzde 80), kişisel ilişkilerine (yüzde 79) ve deneyimlerine (yüzde 53) öncelik veriyor.
• Katılımcıların yarısından fazlası (yüzde 53) paranın mutluluğu satın alabilmesini dilerken yüzde 78’i gerçek mutluluk için daha fazla para ödemeyi kabul ediyor.
• Katılımcıların yüzde 89’u pandemi sırasında çevrimiçi alışveriş ile mutlu olduklarını belirtirken yüzde 47’lik bir kesim, kargo almanın kendilerini mutlu ettiğini belirtiyor.
Reklamcılık, pazarlama, satış ve müşteri hizmetleri etkileşimlerinin değişmesi gerekiyor
İnsanlar, markaların kendilerini gülümsetip güldürmesini istiyor ancak iş dünyasındaki yöneticiler “linç kültürü” nedeniyle müşteri etkileşimlerinde mizah unsurunu kullanmaktan çekiniyor.
• Çalışmaya katılanların yüzde 78’ine göre markalar, müşterilerini mutlu etmek için daha fazla çaba göstermeli. Yüzde 91’lik bir kısım ise komik olan markaları tercih ettiklerini söylüyor. Bu rakamın Z kuşağı ve Y kuşağı arasında daha yüksek olduğu görülüyor (her iki kuşak için de yüzde 94).
• Katılımcıların yüzde 90’ının komik reklamları hatırlama olasılığı daha yüksek olmasına rağmen işletme liderlerine göre çevrimdışı reklamların (TV, ilan panoları) yüzde 20’sinde ve çevrimiçi reklamların yüzde 18’inde mizah etkin bir şekilde kullanılıyor.
• Komik bir satış temsilcisinden bir şey satın alma ihtimali daha yüksek olan insanların oranı yüzde 77 olmasına rağmen işletme liderlerinin yalnızca yüzde 16’sı markalarının satış aracı olarak mizahtan yararlandığını söylüyor.
• İnsanların yüzde 75’i, sosyal medya hesapları komik olan markaları takip edeceğini belirtmesine rağmen işletme liderlerinin yalnızca yüzde 15’i marka sosyal medya hesaplarında mizah öğelerinin kullanıldığını ifade ediyor.
• Bir markanın attığı e-posta komik bir başlığa sahipse bunu açacak olan insanların oranı yüzde 69 olmasına rağmen işletme liderlerinin yalnızca yüzde 24’ü e-posta pazarlama kampanyalarında mizah öğelerinin etkince kullanıldığını belirtiyor.
• Komik olan bir sohbet robotuyla/dijital asistanla iletişim kurmayı tercih edecek olan insanların sayısı yüzde 68 olmasına rağmen işletme liderlerinin yalnızca yüzde 27’si robot iletişimlerinde mizah öğelerinden yararlanıldığını belirtiyor.
Mizahla sepet arasında güçlü bir bağ var!
İnsanlar, mizahı benimseyen markaları bağlılık ve tanıtımla destekleyip bu markalardan yaptıkları alışverişleri tekrar ederken mizahı benimsemeyen markalardan uzaklaşıyor.
• Çalışmaya katılanların yüzde 48’i, kendilerini gülümsetmeyen veya güldürmeyen markalarla aralarında bir ilişki olamayacağını belirtirken yüzde 41’i ise kendilerini düzenli olarak gülümsetmeyen/güldürmeyen markalardan uzaklaştıklarını ifade ediyor.
• İnsanların, mizahı benimseyen markalardan tekrar alışveriş yapma (yüzde 80), markayı aile ve arkadaşlarına önerme (yüzde 80), rakiplere kıyasla bu markayı seçme (yüzde 72) ve bu marka ürünlerinde daha fazla harcama yapma (yüzde 63) olasılığı daha yüksek.
• İşletme liderlerinin yüzde 89’u mizahtan yararlanarak müşteri deneyimini iyileştirebileceklerini ve markalarının müşterileri gülümsetme veya güldürme konusunda daha iyi bir iş çıkarması gerektiğini düşünüyor olsa da yüzde 95’i, müşterileriyle etkileşimleri sırasında mizahı kullanmaktan korkuyor.
• İşletme liderlerinin yüzde 85’ine göre ellerinde mizah öğelerini başarılı şekilde iletebilecekleri veri, analiz veya araçlar yok. İşletme liderleri, müşteri görünürlüğü (yüzde 55) ve yapay zeka gibi gelişmiş teknolojilere erişimleri (yüzde 32) olsa iletişimlerde mizahtan yararlanma konusunda daha rahat hissedeceklerini belirtiyor. (Kaynak: Marketing Türkiye)