“1 kilo Bor’un ihracat fiyatı 0.3 dolar, Bor’dan yapılan Lityum pilin 1 kilosu 180.000 dolar” imiş… Dünyanın en fazla ve neredeyse tek bor rezervine sahip ülkesiyiz biliyorsunuz… Lakin görüldüğü üzere bor ihraç edip, lityum pil yapamayan ülke durumundayız… Üstelik 1 kg. lityum pil için, tonlarca bor vermemiz gerekiyor. Peki neden?
Geniş geniş anlatmaya ve yazmaya gerek yok. “Madencilik, metalurji ve bankacılık” logosuyla 1935 yılında kurulan ETİBANK kurumunu genelde herkes bilir.
Cumhuriyetin özellikle 1940’lara, genelde ise 1950’lere kadarki sürecindeki gerçek milli, yerli ve bağımsızlıkçı devlet rejimi ve yönetsel anlayışının ürünlerinden sadece birisidir Etibank… Amacı ve kuruluş nedeni değerli madenlerimizi uluslararası şirketlere açmak zorunda kalmamak ve yer altı kaynakları konusunda sömürge olmamak üzere inşa edilmiş kurumlardı…
1940’lardan sonra maalesef Marshall ve benzeri yardımların kabulü ile başlayan, arkasından asıl amaç olan “para ticareti” formasyonlu içerikler taşıyan ikili ticari anlaşmalar, ondan sonraki süreçte kesintili veya fasılalı olarak devam etmiş ama özellikle 1980 sonrasında iktidara gelen özellikle tüm sağcı, milliyetçi, liberal ve dinci parti ve siyasetlerin eşgüdümünde yapılan en önemli işler kamuculuğun tasfiyesinin hızlandırılması, dış ticaret adı altında ithalata bağımlı sanayileşme ve “büyüme”, tüm kamu kurum ve kuruluşların tasfiye edilerek özelleştirilmesi, eğitimde beceri ve hayatiyete dayalı formasyondan bilgi ve ezbere dayalı içerik ve başta tarım olmak üzere tüketim ürünlerinde dahi inanılmaz bir dışa bağımlılık oldu…
Başa dönelim;
Hani “1 kilo Bor’un ihracat fiyatının 0.3 dolar, bordan yapılan Lityum pilin 1 kilosunun 180.000 dolar”olmasına…
Ne olacaktı peki?… Ne bekliyorduk?
Bor’un işlenmesi için önemli tesislerden biri olan Eti A.Ş’ye ait Hidrojen Peroksit tesisleri Özellestirilip Hayyam Garipoglu’na satılırken kimimiz alkışladı, kimimiz duymadı, kimimiz de aldırmadı. Keza Bor zenginleştirme tesisi kurmaya karar veren Oyak A.Ş. finansmanları zaten Türkiye Cumhuriyeti’nin malı olan Ereğli Demir Çeliğe yönlendirildiğinde mevzuyu anlamadık. Ve “Bor zenginleştirme özelleştirmesinin” Ethem Sancak ve Öztürk grubuna verilmesini ise duyduk, okuduk ama yeterince anlamadık..
Sonuçta 0.3 dolarlık bor, zenginleştirme işleminden sonra 7 – 8 bin dolara satılan bir madendir. Dünyanın en büyük rezervine sahip ülkemizin kazancı işte tüm bu siyasi otoritelerin ve politika yapıcıların tutum ve davranışları nedeniyle sadece 0.3 dolara satılmaktadır.
Bor Madenleri zamanında hakkını yemeyelim rahmetli Ecevit döneminde, 1978’de çıkarılan 2172 sayılı Kanun’a göre çeşitli bölgelerdeki bor tuzları, maden kömürü ve asfaltitlerle demirlerin devletçe işletilmesine karar verilmiştir. Ama şimdilerde 13 adet bor madeni sahasının sahibi bir ailedir.
Bor madeni ile neler yapılabileceğini söyleyen ve araştırmalarını bu alanda yoğunlaştıran bilim insanı mühendis Engin Arık‘ın ölümünü hatırlıyor musunuz? Hani bir kaç gün konuşulan ve sonra unutulan…
Şimdi durum nedir? Derseniz; Etibank ile yediğimiz hurmaların, lityum pil ile tırmalamasından ibaretiz derim… Ki bu, devede kulaktır.
Özetle; Son 42 yıldır ama finalde son 20 yıldır ülkenin bir avuç yerli işbirlikçi ile birlikte, çok uluslu şirketler tarafından talan edilişini yaşıyoruz hep birlikte..