En sevimli dostlarımızdan olan kedilerin varlığı sanıldığından çok daha önemli bir yer tutuyor hayatımızda. Neden mi? Kediler hakkında bilinmeyen birçok şey var elbette ama şimdi duyacaklarınıza çok şaşıracağınıza eminiz. Kediler olmasaydı dünyanın sonu mu gelirdi?
Kediler olmasaydı dünyanın sonu mu gelirdi?
İster sokakta ister evde olsun; ‘kediler olmasaydı nasıl eğlenecektik’ demeyeceğiz elbette! Sevimlilikleri ve dost canlısı olmaları onları hayatımızın vazgeçilmez bir parçası yapıyor ancak dünyanın varlığı için çok daha önemli! Peki nasıl? Şöyle ki; eğer kedilerin nesli tükenseydi ya da bir anda yok olsalardı dünyanın sonu gelirdi.
Kediler olmasaydı ne olurdu?
Doğada bulunan hiçbir canlı anlamsız değil elbette ama burada kedilere çok daha büyük bir rol düşüyor. Kiminin uzaktan kiminse dizinin dibinde sevdiği bu sevimli varlıklar dünyanın en istilacı 100 canlı türü arasında kabul ediliyor. Bu da kedilerin dünyadaki varlığını çok daha anlamlı kılıyor.
Uzmanlar, kedilerin neslinin tükenmesi durumunda, dünyada bütün dengelerin bir anda bozulacağı ve işlerin hızla adeta cehenneme dönebileceğini söylüyor.
Kedilerin hayatta kalmak ve yaşamını sürdürebilmek için sizin yiyecek ve çöplerinize bağımlı olduklarını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak kediler, avlanma yeteneğine sahip canlılardır. Hatta bu özelliğiyle en istilacı hayvanlar arasında yer alıyorlar.
Evcil kedinin kökenlerinin MÖ 9500 yılına dek uzandığı düşünülür fakat hayatımızda tartışılmaz bir yeri olan kedilerin Antik Mısırlılar tarafından evcilleştirildiğini, MÖ 1500 yılından beri kedilerle beraber yaşadığımızı gösteren bulgular da var. Kısacası, tam tarihini bilmiyor olsak da kedilerin çok uzun yıllardır insanlarla ortak bir hayatları olduğu kesin.
Ancak evcil kedilerin soyunun aslan, çita gibi vahşi kedilerle aynı kökene dayandığı hemen herkesin bildiği bir gerçek.
Kabul gören bir görüşe göre kedilerle evlerimizi paylaşmaya başlamamızın nedeni fareleri ve haşeratları yakalayan mükemmel avcılar olmaları.
Dünyada 1 milyara yakın ev kedisinin yaşadığı düşünülüyor. Bu sayıya evde ve sokakta yaşayanlar dâhil değil! Sokak kedilerinin ise insan nüfusu kadar fazla olduğu IFAW tarafından tahmin ediliyor.
Varlığı ile huzur bulduğumuz evimizin neşesi kediler, günün %70’inde uyurlar ama eğer tatlı canları isterse boylarının 6 katı yüksekliğe bir çırpıda atlayabilirler.
Yapılan araştırmalara göre kedi sahiplerinin yüzde 40 daha az kalp krizi geçirme riskleri olduğu saptanmıştır. Kedi sahiplerinin üçte bir oranında daha az felç geçirdiği, kedilerin göğüs kanserini fark edebildiği, kedi mırıltısının kemik erimesine iyi geldiği gibi araştırmalar mevcut.
Kediler titreşime karşı aşırı hassastırlar, bu nedenle depremi 10-15 dakika önceden hissedebilirler.
Kedilerin beyin yapısı yüzde 90 oranında insan beynine benzer.
Kedilerin duyma yeteneği köpeklerden daha iyidir. Kediler insanların duyamadığı bazı frekansları duyabilirler.
Saatte 49 km hızla koşabilirler.
Kediler küresel ekosistemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Onlar olmasaydı yeryüzü kısa süre içinde kemirgenlerin istilasına uğrardı. Fareler ve sıçanlar tahıl stoklarımızı eritir, hastalık yayar, bazı kuş türlerini de ortadan kaldırırdı.
Yeni Zelanda’daki küçük bir adadaki kedileri bir süreliğine adadan uzaklaştırarak yapılan deney sonucunda farelerin tahıl ambarlarına büyük zarar verdiği görülmüş. Deniz kuşlarının yumurtalarıyla beslenen fareler, bu kuşların sayısını da azaltmış.
Bu deneyi tüm dünyada yapmaya kalksanız ve yeryüzündeki milyonlarca kediyi bir yere kapatsanız, insanlar bir süre sonra aç kalırdı herhalde.
O nedenle bir daha düşünmek lazım: Acaba biz mi kedileri besliyoruz yoksa onlar mı bizim beslenmemize yardımcı oluyor?
“Kediler yalnız hayvanlar olarak hayatta kalabilirler”
Veterinerlik profesörü ve Purdue Üniversitesi İnsan-Hayvan Bağları Merkezi’nin direktörü Alan Beck “Onlar küçük hayvanların en çok korkması gereken avcılar. İhtiyaç duyduklarında, av az olsa bile yalnız hayvanlar olarak hayatta kalabilirler.” diyor.
Ahırlardaki ve tahıl depolama alanlarındaki fareleri ve sıçanları öldürebilen kediler, bu zararlı canlıları kontrol altında tutabilmek adına insanlar için hayati bir önem taşıyor. Örnek vermek gerekirse; Hindistan‘da, kedilerin kemirgenler nedeniyle oluşan ciddi miktardaki tahıl kaybını azaltmada önemli bir rol oynadığına inanılıyor.
Bu araştırmanın sonunda yapılan tespit, İngiltere’deki 9 milyon kedinin toplu olarak yılda 200 milyon civarında küçük avlarını kolaylıkla öldürdüğü anlamını taşıyor. Üstelik bu sayıya kimse fark etmeden öldürdükleri avlar dahil değil.
Dünyada kemirgen popülasyonu artarsa ne olur?
Dünyada kemirgen popülasyonu arttığı takdirde, bir dizi başka ekolojik etkiler de tetiklenecektir. 1979‘da Yeni Zelanda‘da yapılan başka bir araştırmada, kedilerin küçük bir adadan başka bir yere geçtiğinde, adadaki yerel sıçan popülasyonunun hızla neredeyse dört katına çıktığı ortaya çıkarılmıştır.
Kedilerin gitmesinden sonra artan sıçan popülasyonundan dolayı da, yumurta farelerinin avladığı deniz kuşlarının popülasyonunun fark edilir oranda azaldığı gözlemlenmiştir.
Dünyadaki yaklaşık 220 milyon evcil kedinin tümü yok olursa ya da nesilleri tükenirse, deniz kuşu popülasyonlarının da dünya çapında yok olması kuvvetle muhtemeldir.
Her ne kadar kesin bir kayda ulaşılmasa da kedilerin Avrupa’da Papa tarafından öldürüldüğü edinilen diğer bilgiler arasında. Papa IX. Gregory’nin kedilerden nefret ettiği ve onları yok etmek için fetva verdiğine dair yaygın bir kanı var. İddialara göre, kedilerin toplu olarak öldürülmesi Avrupa’da veba salgınının yayılmasına neden oldu.
Kediler IX. Gregorius tarafından 1233’de yayınlanan “Vox in Rama” adlı bir papalık bildirgesiyle öldürülmesine karar verilmişti; özellikle siyah kedilerin. Aslında kedileri öldürerek salgının yayılmasına sebep olmuşlardı. Çünkü veba salgını, yani “yersinia pestis” yaygın bir fare biti tarafından taşınan bir mikroptu.
Yani kediler dünyada olmasaydı, zincirleme bir reaksiyonla pek çok hayvan türü de olmayabilirdi. Sevimli dostlarımıza sevgimizi şimdi çok daha fazla hissettirelim. Giderlerse dünya bambaşka bir hal alabilir.