Cehaletin hegemonyası

Salgın hastalık çıkar, ilk okullar kapatılır; deprem olur, ilk üniversiteler kapatılır. Nargileciye gitmek serbest, üniversiteye gitmek yasak. Cehaletin hegemonyasıdır bu.

Cehaletin hegemonyası

Büyük deprem felaketinden sonra iktidar üniversitelerde uzaktan eğitime geçme kararı aldı. Bunun gerekçesi olarak KYK yurtlarına ihtiyaç doğduğunu ileri sürdüler. YÖK’e soruldu mu dersen, YÖK’ü adam yerine koyan yok zaten. Bir afet durumunda iktidarın aklına ilk olarak üniversiteleri kapatmanın gelmesi, ülkede eğitime verilen, daha doğrusu verilmeyen önemi göstermesi açısından oldukça trajik. Artık size de öyle geliyor mu bilmiyorum ama bana kabak tadı verdi bu okul kapatma işi.

almanya japonya

Fotoğraftan da anlaşılacağı gibi, tepesine iki atom bombası yiyen Japonya eğitim sayesinde bugün teknoloji devi; taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmayan Almanya yine eğitim sayesinde bugün AB lideri olmuş vaziyette. Ülkede tornavida sıkacak erkek kalmadığı için dışarıdan işçi ithal eden Almanya nasıl oldu da bugün en büyük şirketlere sahip olabildi? Bunu nasıl başardıklarının şifresi, 2. Dünya Savaşı bitiminde Alman generalin, “Artık kolay kolay belinizi doğrultamazsınız” diyen ABD’li generale; “Milyonlarca insan öldü ama unutmayın, üniversitelerimiz hala ayakta” dediği anekdotta gizli.


Bizde ise; salgın hastalık çıkar, ilk okullar kapatılır; deprem olur, ilk üniversiteler kapatılır. Nargileciye gitmek serbest, üniversiteye gitmek yasak. Cehaletin hegemonyasıdır bu.

Gelelim üniversitelerin kapatılmasına gerçekten ihtiyaç var mı meselesine;


Ülkemizde örgün eğitim gören üniversite öğrencisi sayısı 3,5 milyon. KYK yurtlarında kalan öğrenci sayısı ise 700 bin. Yani, her 5 öğrenciden sadece 1’i KYK yurdunda kalıyor. Kabaca %20’si. Deprem nedeniyle yurtlar boşaltıldı ve üniversiteler uzaktan eğitime geçti. Bu durumda o 1 öğrenci yüzünden diğer 4 öğrenci eğitimden yoksun kalacak. Yoksun kalacak diyorum çünkü, üniversiteler öğretim kurumu değildir, adı üstünde eğitim kurumlarıdır. Zira üniversite bir kültürdür. Kültür de öğretimle değil, eğitimle kazanılır. Her olayda ilk feragatta bulunulacak sektör olarak eğitimin akla gelmesi ise cehaletin nirvanasıdır.

Hesap ortada: Üniversiteler devam zorunluluğunu kaldırarak hibrit eğitime geçse en azında öğrencilerin %80’i örgün eğitime devam edebilirdi. Kalan %20’nin yarısı da arkadaş yanı, akraba yanı veya özel yurtlar gibi başkaca çözüm yolları bularak örgün eğitimden faydalanabilirdi. Yani özetle, ancak %10 için uzaktan eğitim ihtiyacı olurdu. Oysa bugün %10 yüzünden %90 örgün eğitimden mahrum kalmaktadır. Hukukun temel prensibidir ama bence hayatın gerçeğidir: Yüksek derecede bir menfaatin temini için, daha alçak derecede menfaat feda olunur.


Tek adam rejiminin önlenemez fiyaskolarından biri daha. Her şeye, kimsenin diplomasını soramadığı tek kişi karar veriyor; o da böyle yapıyor.

Afetlerdeki çözüm önerilerim


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.