Haftada 4 gün çalışma ne zaman yaygınlaşacak?

Haftada 4 gün çalışma fikri başlarda o kadar boş bir hayaldi ki, birçok şirket ve çalışan için radarda zar zor yer alıyordu. Ancak pandeminin ardından, dünyanın dört bir yanındaki birçok şirket bu sistemi denedi ve sonuçlar umut verici oldu. Peki bu sistem dünyada ne zaman yaygın hale gelir?

Haftada 4 gün çalışma

ABD ve İrlanda’da 2022’de 33 gönüllü şirket arasında gerçekleştirilen altı aylık bir deneme, şirket performansı, üretkenlik ve çalışanların refahı üzerinde oldukça olumlu bir etki gösterdi. Haftada 4 gün çalışma sistemiyle çalışanlar, daha az stres ve yorgunluk yaşadıklarını ve ayrıca daha iyi bir iş-yaşam dengesine sahip olduklarını bildirdiler. Sonuçları paylaşan 27 şirket, denemeyi 10 üzerinden dokuz puanla değerlendirdi.

Birleşik Krallık’ta 70 firmanın katıldığı bir başka denemede, şirketlerin %86’sı haftada 4 gün çalışmanın çok verimli olduğunu ve pilot uygulama sona erdikten sonra da bu sistemi sürdürmeyi planladıklarını söyledi. Üretkenlikte artış olduğuna ve çalışanlar için ulaşım ve çocuk bakımı konusunda önemli faydalar yaşandığına değindiler.


Belçika, İspanya, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki benzer denemeler de şirketler için eşit derecede umut verici sonuçlar verdi. Ve  şaşırtıcı olmayan bir şekilde birçok çalışan haftada 4 günlük çalışma sistemini norm haline getirmeye özellikle istekli görünüyor.

Yine de denemelerden alınan olumlu verilere rağmen, birçok işçi için haftada dört günlük bir çalışma hâlâ ulaşılamaz görünüyor. İleri görüşlü şirketlerdeki teknoloji çalışanları yakın gelecekte böyle bir fayda sağlamayı umabilir, ancak daha geleneksel şirketlerdeki ofis çalışanları ve öğretmenler için aynı değişikliğin yaşanması daha zor.

Haftada 4 gün çalışma: Doğru uyumu bulmak

Teknoloji tabanlı endüstriler, şimdiye kadar çalışma saatlerini azaltmak için en büyük atılımları yaptı. Toronto merkezli Work Time Reduction Center of Excellence’ın yöneticisi ve kurucu ortağı Joe O’Connor, “Teknoloji, yazılım, ICT [internet iletişim teknolojisi], finans ve profesyonel hizmetler gibi alanlarda dört günlük çalışma gerçekten kayda değer bir trend olarak yükseliyor. Eskiden ofis tabanlı olan ancak artık uzaktan ya da hibrit çalışma sistemine dönmüş birçok şirket oldu,” diyor.

Zamanın ilerisinde olma ve yenilikçilik ruhu bu tür şirketlerde sık sık işlenen kavramlar. Bu şirketler aynı zamanda kolay, zaman kazandıran çözümler açısından da bir avantaja sahipler. Toplantı yapılmayan günlerin getirilmesi gibi yenilikler, çalışanların yalnızca üretkenliğe odaklanmasını ve çalışma saatlerini radikal bir şekilde azaltmasını sağlayabilir.

Diğer sektörlerde de dört günlük çalışma sistemine geçmek mümkün, ancak bazı köklü normların yeniden tasarlanmasını gerektirir. Örneğin, danışmanlık ve hukuk gibi sektörlerde daha az çalışma süresi otomatik olarak daha az gelir anlamına gelecektir. Ancak bu tür çalışma kültürlerinin de değişebileceğine inanıyor O’Connor: “Saatlik faturalandırmadan proje değerine göre faturalandırmaya geçerek veya faturalandırılamayan genel giderleri azaltarak dört günlük çalışma sistemine geçen hukuk firmalarının örneklerini görmeye başlıyoruz. Böylece ekipler de müşterilerin işine daha fazla odaklanabiliyor.”


Çalışanlar haftada 4 gün çalışarak da şirketler 5 gün faaliyete devam edebilir

Friday is the new Saturday’in yazarı Pedro Gomes, “Bu gibi firmalar cuma günleri kapanır ve herkese aynı gün izin verirse, bu durum müşteri ve tedarikçilerle koordinasyonu zorlaştırır,” diyor. “Alternatif yol ise, farklı insanlara farklı izin günleri vermekten geçiyor. Bu nedenle şirketiniz beş gün aktif kalmaya devam eder. Ancak daha sonra iş arkadaşlarınızın orada olmadığı günlerle başa çıkabilmek için ekipler halinde iletişim süreçlerine ihtiyacınız vardır.”

Japonya’da Microsoft ve Yeni Zelanda’da Unilever tarafından yapılan denemelerden elde edilen olumlu sonuçlara rağmen, diğer büyük şirketler 4 günlük sisteme geçmekte yavaş kaldılar. Gomes, “Büyük şirketler değişikliği yapacak mali kapasiteye sahip, ancak çok daha katı yapılara da sahip” diyor. “Uygulamada ise daha çevik ve yeni sistemin tüm firmayı nasıl etkileyeceği konusunda çok iyi bir fikre sahip CEO veya kurucuları olduğu için küçük ve orta ölçekli şirketlerin dört günlük çalışma haftasını denediğini görüyoruz.”

Dört günlük çalışma sistemi küresel anlamda hız kazanıyor olsa da, bu henüz ana akım bir çalışma uygulaması değil ve böylesi ilerici bir değişikliği üstlenmek, patronlar ve işçiler arasında yüksek düzeyde bir güven gerektiriyor. Yöneticiler, çalışanların bu değişiklikte başarılı olacaklarına güvenmezlerse, bunu test etmek bile istemiyorlar. Özellikle üretkenlikle ilgili güven sorunları, pandemi boyunca yöneticiler için büyük bir sorun olmuştu.

Birleşik Krallık’taki Henley Business School’da bir profesör olan Benjamin Laker, “Bir şirketin haftanın dört günü çalışmaya başlamasının önündeki en büyük engel, muhtemelen köklü bir kültür ve dirençli patronların birleşimidir” diyor. “Bazı yöneticiler, daha kısa bir çalışma haftasını kontrollerini eksikliği veya çalışanları yönetmenin zorlaşması olarak görebilir. Başka bir deyişle, riskten kaçınan yöneticiler, zaten çalışmakta olan bir sistemi neden sarsacaklarını sorgulayabilirler.”

Yeni normal olacak

Bazı patronların direnişiyle karşılaşsa bile uzmanlar, dört günlük çalışma sisteminin daha yaygın hâle geleceğini söylüyor. O’Connor, değişimi şimdiden memnuniyetle karşılayan sektörlerde, haftada 32 saatlik çalışmanın ‘yetenek, çekicilik ve çalışanı elde tutma açısından rekabet avantajı sağlayan bir araç’ olarak ortaya çıktığını söylüyor. “Teknolojide, 2026’ya kadar dört günlük bir çalışma sistemi sunmamanın rekabet açısından neredeyse bir dezavantaj olduğu bir senaryo bile görebilirsiniz.”

Haftada 4 gün çalışma sistemi ne zaman yaygınlaşır?

Ve geçiş yapan şirket sayısı arttıkça, henüz harekete geçmemiş olan diğer şirketler de bunu yapmak için üzerlerinde baskı hissedebilir. Gomes, “Ekonominin geri kalanı beş günlük bir sisteme organize olmuş haldeyken, dört günlük bir sistemi uygulamak zor,” diyor. “Ancak iş piyasasını dört günlük bir sisteme koordine ettiğiniz anda bu defa diğeri sizi zorlayacaktır.”


2023’te, Avustralya, İspanya, İskoçya ve daha birçok ülkede haftada dört günlük çalışma denemeleri planlanıyor. “Cin şişeden çıktı, diye bir şey var. Pandemi öncesi çalışma şeklimize geri dönmeyeceğiz” diyor O’Connor. “Dört günlük sistem %100 gerçekleşmeyecek, tıpkı beş günlük sistemin şu anda ekonomiyi tam olarak temsil etmediği gibi. Ancak kısa zamanda kesinlikle yeni normalimiz haline gelebilir.”

Uzaktan çalışan Türkler yoldan tasarruf ettikleri zamanı yine işe harcadı


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.