Beşikten beşiğe (Cradle to Cradle | C2C), doğal sistemler gibi çalışan ürünler, hizmetler ve süreçler tasarlamayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu tasarım yöntemi, topraktan çıkarılan yeni ham maddelerle başlayan ve günün sonunda ortada sadece imha edilmeyi bekleyen atıkların kaldığı tasarım yaklaşımının yerini almayı amaçlamaktadır.
Beşikten beşiğe tasarım yaklaşımı, milyonlarca yıldır doğada var olan ve kendiliğinden düşük atıklı ve enerji tasarruflu şekilde gelişen süreçlere göre modellenmiştir. Tıpkı bir ağacın diğer ölü ağaçların oluşturduğu topraktan doğması, yerel kaynaklarla büyümesi, meyve veya tohum üretmesi ve sonra ölmesi; ardından diğer organizmalar için besin ve toprak oluşturması gibi insanlar da beşikten beşiğe yaklaşımıyla bu tür bir döngüyle devam eden ürünler üretebilir.
Geleneksel tasarım yöntemleriyle üretilen ürünler, kullanım ömrünü tamamlandıktan sonra ancak kısmen geri dönüştürülebilmekte, çoğunlukla tamamı bir atık deposunda, suda ya da toprakta çöp olarak depolanmaktadır. Bu yaklaşımın sürdürülebilir olmadığı açıktır; zira, gezegenimizin kaynakları ve atık depolama alanları sınırlıdır. Her ne kadar bunun bugün farkına varmasak da gelecek nesiller daha az kaynak arzı ve daha az depolama alanı olan bir gezegen bulacaklardır. Bu nedenle, ürün tasarım yöntemlerimizde köklü bir değişikliğe gitmemiz gerektiği açıktır. Beşikten beşiğe yaklaşımı birçok yönüyle bu değişikliği yaratabilir. Bu yöntem, her türlü malzemenin ve besin maddelerinin, oluşturulan bir döngüsel sistemde güvenli ve potansiyel olarak sonsuz bir şekilde dolaşmasını öngörmektedir.
Beşikten beşiğe yaklaşımında temel olarak atık diye bir kavram yoktur. Aksine, her atığın yeni bir hammadde olmak gibi bir potansiyeli vardır. Atık kavramını hem felsefi hem de pratik olarak ortadan kaldırmak bu yaklaşımın merkezinde yer alır. Böylelikle bugün israf olarak nitelendirdiğimiz her bir ürün, madde ya da malzeme başka bir üretim sürecinde hayat bulabilmektedir. Böylelikle, hiç bitmeyen, sürekli tekrar eden, çalışması için minimum yeni girdiye ihtiyaç duyulan, herkes için faydalı döngüsel üretim sistemleri inşa etmek mümkündür.
Beşikten beşiğe tasarım yönteminde hedeflenen döngüsellik biyolojik ya da teknik döngülerle elde edilir. Mobilyalar, kıyafetler, temizlik malzemeleri vb gibi ürünler biyolojik hammaddelerden (doğal lifler vs) üretildiği takdirde kullanım ömrünü tamamlayınca parçalanarak başka bir ürüne dönüştürülebilir. Bu malzemeler yapısı itibariyle kompost adı verilen organik gübreler halinde yeni ürünler üretmek için yeniden kullanılabilir.
Öte yandan sentetik malzemeler, tüketici elektroniği ve plastikler vs, biyolojik olarak ayrışamadıkları ve parçalanamadıklaru için biyolojik döngüden farklıdır. Ancak bu tür ürünler de kullanım ömrünü tamamlayınca içerisindeki bileşenler yeniden kullanılabilecek şekilde tasarlanabilir. Burada amaç ürünleri sadece bir kez geri dönüştürülecek şekilde tasarlamak değil; kalite ve güvenlik düzeyleri göz önünde bulundurularak geri dönüşüm süreçlerine olabildiğince fazla sayıda girecek şekilde tasarlamaktır.
Beşikten Beşiğe Tasarımda Sertifikasyon
Günümüzde bir ürünün beşikten beşiğe tasarım ilkelerine göre üretildiğini doğrulayan farklı sertifikasyon programları vardır. Yerel ya da uluslararası kuruluşlar tarafından geliştirilen bu programlar ürünlerin Beşikten Beşiğe Sertifikası (Cradle-to-Cradle / C2C Sertifikası) almasını sağlamaktadır.
Ürün, hizmet, sektör ve pazar özellikleri ve gereksinimlerine bağlı olarak alınacak sertifika için farklı kriterler takip edilmektedir. Fakat beşikten beşiğe sertifikasyon programlarında genel itibariyle üreticilerden şu kriterlere uyumluluk beklenmektedir:
- Sağlık: Malzemeler, içeriği ve kullanımı itibariyle insan sağlığı ve çevre üzerinde herhangi bir olumusz etki oluşturmamalıdır.
- Malzeme kullanımı: Ürünler sürekli kullanım döngüsünde kalabilmeli; ömrünü tamamlayınca başka bir ürün için girdi oluşturabilmelidir.
- Çevresel uyumluluk: Beşikten beşiğe yaklaşımıyla üretilen ürünler yaşam döngüsü boyunca daha düşük karbon ayak izi ve daha düşük su ayak izi değerlerine sahip olmalıdır. İklim değişikliği etkisini ortadan kaldırmaya yardımcı olmalı ve yaşam döngüsünün tamamında yenilenebilir enerji kullanımını artırabilmelidir.
- Sosyal adalet: Bir ürünün üretiminden ve kullanımından etkilenen tüm insanların hakları korunmalı; adil ve şeffaf iş operasyonları kullanılmalıdır.