Dünya’da üst üste sıcaklık rekoru kırılması ne anlama geliyor?

Neden son günlerde peş peşe bu kadar çok sıcaklık rekoru kırılıyor? Uzmanlar, 2023’ün insanlığın yaşadığı en sıcak yıl olacağını belirtiyor. Türkiye’de 49.1 olan sıcaklık rekorunun kırılması öngörülüyor.

sıcaklık rekoru

Dünya’da üst üste sıcaklık rekoru kırılması ne anlama geliyor?

Dünya’da ortalama sıcaklıklar aynı hafta içerisinde 3 kez üst üste rekor kırarken, küresel ortalama sıcaklığın 17,23 derece olduğu 6 Temmuz, “kaydedilen en sıcak gün” olarak kayıtlara geçti.


Bu haftadan önce NCEP verilerindeki rekor 16,92 santigrat dereceydi ve Ağustos 2016’da kırılmıştı. Avrupa Birliği’nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi, Pazartesi ve Salı günkü küresel sıcaklıkların, 1940 yılına kadar uzanan verilerinde de rekor olduğunu söylüyor.

Woodwell İklim Araştırma Merkezi’nde kıdemli bir bilim insanı olan Jennifer Francis’e göre ise kayıtlar yalnızca 20. yüzyılın ortalarına kadar uzanan gözlemsel veri setlerine dayanıyor olsa da, bunlar “neredeyse kesinlikle” gezegenin çok daha uzun bir süre boyunca gördüğü en yüksek sıcaklıklar.

El Niño etkisi

Yine 4 Temmuz’da Dünya Meteoroloji Örgütü, El Niño’nun küresel sıcaklıklarda ve yıkıcı hava ve iklim modellerinde olası bir artışa zemin hazırlayarak başladığını resmi olarak ilan etti.

sıcaklık rekoru

Küresel ısınma devam ederken, El Niño koşulları da ek bir etki yaratıyor ve sıcaklıkları rekor seviyelere itiyor. Bu, gelen güneş radyasyonunu saptırabilen küçük parçacıklar olan aerosollerde bir azalma ile birleşiyor. Bu nedenle, atmosferdeki ve okyanuslardaki rekor kıran ısının sorumlusu büyük olasılıkla bu iki faktörün bir araya gelmesi olarak görülebilir.

Tanık olduğumuz aşırı ısınma, büyük ölçüde şu anda meydana gelen ve insan kaynaklı sera gazının neden olduğu ısınma eğiliminin ardından gelen El Niño’dan kaynaklanıyor.

Olağandışı sıcaklığa katkıda bulunan diğer bir faktör de aerosollerdeki azalmadır. Aerosoller, gelen güneş ışınımını saptırabilen küçük parçacıklardır. Aerosolleri stratosfere pompalamak, insanlığın küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için başvurabileceği potansiyel jeomühendislik yöntemlerinden biri olarak görülüyor. Tabii ki sera gazı emisyonlarını durdurmak çok daha iyi ve kalıcı bir yöntem olmaya devam ediyor.

sıcaklık rekoru

Aerosollerin yokluğu da sıcaklıkları artırabiliyor

2008 yılında yapılan bir araştırma, Kuzey Yarımküre yazında Atlantik Okyanusu üzerinde yıldan yıla deniz yüzeyi sıcaklığındaki değişikliklerin %35’inin Sahra tozundaki değişikliklerle açıklanabileceği sonucuna ulaşıldı. Atlantik Okyanusu üzerindeki Sahra tozu seviyelerinde son zamanlarda alışılmadık seviyede bir düşüklük görülüyor.

Bu faktörlerin bir araya gelmesi, küresel ortalama yüzey sıcaklığı rekorlarının ana nedeni olarak görülüyor.

Temmuz ortasına dikkat: 50 derece alarmı

Boğaziçi Üniversitesi İklim Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, 2023’ün insanlığın yaşadığı en sıcak yıl olacağını belirterek “Türkiye’de bu yıl çok büyük ihtimalle en yüksek sıcaklık rekorunu kıracağız. Şimdiye kadar 49.1 derece görmüştük, 50 derecenin üstünü çok rahat göreceğimizi düşünüyorum. Bu sene içerisinde yaklaşık 10-12 tane daha rekorlu gün yaşayacağımızı bekliyorum” dedi.

“Buzullar bu hızla erirse, Türkiye’de çok sıcak ve çok kurak koşullar etkin olacak”

buzullar erirse

Güneş ışınlarının yaklaşık yüzde 80’ini yansıtarak dünyanın aşırı ısınmasını engelleyen kutup buzullarının her yıl artan miktarda erimesi, hidrometeorolojik dengeyi etkileyerek aşırı hava olaylarının sayısını ve sıklığını artırıyor. Sıcaklıklardaki artış, kuraklık, yağış rejimindeki değişiklik ve daha kurutucu, sert esen rüzgarlar şeklinde kendisini gösteren bu hava olayları ise orman yangınlarındaki artışta önemli faktörler oluyor.

Buzullardaki erimenin sonuçları hakkında açıklamalarda bulunan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, kutup, kıta buzulları, buzul kalkanları ve deniz buzulları ile yüksek dağlardaki alpin vadi buzullarından oluşan buz kürenin, iklim sistemini oluşturan bileşenlerden biri olduğunu söyledi.


Sera gazı salınımları

sera gazı

Türkeş, küresel ısınmanın etkilerinin azaltılabilmesi için atılması gereken adımlarla ilgili “Başta sera gazı salımlarını azaltmak, ormansızlaşmanın önüne geçmek, arazi bozulumunu durdurmak gibi adımlar atılmalı. Türkiye’nin de pek çok gelişmiş ülkeler gibi öncelikle elektrik enerjisi üretimi ve ısınmada kömürü terk etmesi gerekiyor. Zaman içinde fosil yakıtların yerine yeni yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilmesi gerekli” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de tropikal, çok sıcak, çok kurak koşullar…

çeşme hortum

Buzulların varlığını sürdürebilmesi için kar yağması, yağan karın yerde bir süre kalmasını ve dağların üstündeki buzul çevresinde bulunmasını sağlayan iklimin olması gerektiğini anlatan Türkeş, şöyle devam etti:

“Sorun da burada çıkıyor. Son 50 yıllık dönemde dünyanın pek çok bölgesinde buzullar hacimsel ve alansal olarak küçülüyor çünkü iklim ısınıyor, kar yağışı azalıyor, kar yağsa bile hava sıcaklıkları arttığı için hızla eriyor, buzullar beslenmiyor. Türkiye’de de durum böyle. Buzullar bu hızla erimeye devam ederse önümüzdeki yüzyıl içerisinde kutuplar ısınacak, tümüyle eridiği bir dünya bugünden belki 10 santigrat derece daha sıcak olacak. Bu Türkiye’de tropikal, çok sıcak, çok kurak koşulların etkin olması anlamına geliyor.”

Sıcaklık ve kuraklığın tarımda ciddi bir krize, tarımsal rekoltenin hızlı düşmesine, su kaynaklarının azalmasına ve orman yangınlarının alan ve takvim olarak genişlemesi anlamına geldiğini vurgulayan Türkeş, yangın riskinin daha uzun dönemde, ilkbahar ortasından sonbahar ortasına uzayacağı, büyük yangın riskinin artacağı uyarısı yaptı.

Büyük orman yangınları tehlikesi

orman yangını

Büyük orman yangılarının on binlerce yılda oluşmuş yaşam ortamlarını bozduğunu işaret eden Türkeş, şu değerlendirmeleri paylaştı:

“Ormanlar karbon yutağıyken, yandığında atmosfere bir de karbondioksit yayılıyor. Ayrıca ormanların kaybolması su kaynaklarının da azalması anlamına geliyor. Daha sıcak, buharlaşmanın hızlı ve büyük oranlarda olduğu, hidrolojik döngünün kuvvetlendiği bir dünyada afete, sele, taşkına ve heyelanlara yol açacak; şiddetli, aşırı yağışlar olacak. Eğer iklim değişikliği önlenemezse, bugün gözlemlenen olumsuz durumlar hızlanacak ve yüzyılın sonuna varmadan kötü senaryoyu yaşamaya başlayacağız.”

‘Önümüzdeki 10 yıl içerisinde çok ciddi kuraklık bekliyorum’

kuraklık

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil, kutup buzullarının orman yangınlarına direkt bir etkisi olmasa da mevsimler üzerinde bir etkisi olduğunu kaydetti.

Sıcaklık arttığı için buharlaşmanın da arttığına işaret eden Serengil, “Bu nedenle kurak bir dönem yaşanıyor. Kuraklık, buharlaşma ve sıcaklığın karşılaştırılmasıdır, burada kritik olan şey ortaya çıkan toplam buharlaşmanın artması, bunun da ekstra bir stres kaynağı olması. Yazın sıcaklığın artması sadece orman yangını değil, derelerimizin de kuruması anlamına geliyor.” diye konuştu.

Orman yangınlarının oluşumunda iklim değişikliğinin kritik bir faktör olduğuna dikkati çeken Serengil, “Yangın sezonu bizde mayısın sonunda başlar ve eylül sonuna kadar gider. Kış aylarının daha ılıman geçmesi bizim için yangın sezonunu genişletiyor. Yakıtın kuru olduğu dönemi biraz daha genişletiyor, yangınlar mayıs başından ekime kadar uzamış.” dedi.

Serengil, kutup buzullarının erimesiyle daha fazla suyun sisteme girdiğini, güneşten fazla gelen enerjiyle sistemin ivmelendiğini, daha hızlı bir döngünün meydana geldiğini, bunların sonucunda daha kısa zamanda daha şiddetli yağışları görme ihtimalinin arttığını ifade etti.

Prof. Dr. Serengil, “Türkiye’de önümüzdeki 10 yıl içerisinde çok ciddi kuraklık bekliyorum.” görüşünü paylaştı.


Kaynak: CHIP, Cumhuriyet

Resimde gizli rakamları bulabilecek misiniz?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.