Gülmek insanlar için evrensel bir duygu, sosyal bağları güçlendiriyor, stresi azaltıyor ve genel yaşam kalitesini artırıyor. Aynı zamanda insanlar arasında sözsüz bir dil olarak kullanılıp, neşeli bir atmosfer yaratıyor.
Ancak Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sultan Tarlacı, pandemiden sonra artık bütün dünyanın daha az güldüğünü belirterek, “Gülme” gibi temel insan davranışları ve duygusal tepkiler, insan doğasının bir parçasıdır, evrensel bir davranış şeklidir. Kaybolmazlar ancak sıklıkları ve ortaya çıkışları azalır. İnsanlar yalnız ve hayatlarında ya makineler ya da iş hakim. Diğer insanlarla yüz ve göz temasları kayıp. Bu da duyguyu tanımayı ve duygu ifadesini azaltıyor. Gülmenin azaldığı bu tür toplumlarda diğer temel duygular da azalır.” dedi. Tarlacı, gülme pratiğini geliştirecek egzersiz ve yöntemleri de sıraladı.
Japonya’da 3 yıl süren Covid-19 salgını süresince hükümetin tavsiye niteliğindeki maske takma önergesi, 13 Mart’ta yürürlükten kaldırıldı. Ülkede maske takmak hiçbir zaman zorunlu tutulmamasına rağmen geçen sürede birçok insan daha az gülümser hale geldi.
Gülmenin sevinç ve mutluluk duygularını ifade ettiğini ve insan için evrensel bir duygu olduğunu ifade eden Tarlacı, “Herkes güler, hatta maymunlar bile güler. Bunlar biyolojik yapımıza kazınmış, evrensel duygulardır. Gülmek, sosyal bağları güçlendirir, stresi azaltır ve genel yaşam kalitesini artırır. Aynı zamanda insanlar arasında ortak bir sözsüz dil olarak kullanılır ve neşeli bir atmosfer yaratır. “Gülme” gibi temel insan davranışları ve duygusal tepkiler, insan doğasının bir parçasıdır, evrensel bir davranış şeklidir. Kaybolmazlar ancak sıklıkları ve ortaya çıkışları azalır.” dedi. Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Pandemiden sonra artık bütün dünya az gülüyor. İnsanlar yalnız. Hayatlarında ya makineler ya da iş hakim. Diğer insanlarla yüz ve göz temasları kayıp. Bu da otizmdeki gibi duyguları tanımayı ve duygu ifadelerini azaltıyor. Gülmenin azaldığı bu tür toplumlarda diğer temel duygular da azalır.”
Japonya gibi ülkelerde ‘sosyal modernlik otizmi’ var
Japon kültürünün, diğer kültürlerle karşılaştırıldığında genellikle daha sakin, ciddi ve disiplinli bir imaj sergilediğine işaret eden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Japonlar, toplumda uyum ve düzenin önemini vurgulayan bir anlayışa sahiptirler. Bu nedenle, bazı gözlemciler, Japonlar arasında gülmek ve mizahın daha az görüldüğünü düşünebilir. Japonya gibi ülkelerde “Sosyal modernlik otizmi” denen bir durum var. Sosyal otizm, bireyin sosyal etkileşim becerilerini etkiler. Sosyal ipuçlarını anlamakta ve yorumlamakta güçlük çekerler. Sözsüz iletişim, beden dili ve göz teması gibi sosyal ipuçlarını yakalamakta zorlanabilirler. Bu nedenle, sosyal etkileşimlerde tipik olarak beklenen davranışları sergilemekte güçlük çekebilirler”. diye konuştu.
Gülme gibi duygusal tepkiler unutulmaz
Herhangi bir bireysel durumda veya nadir tıbbi koşullarda, gülme yeteneğinin geçici olarak kaybedilebileceğini belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “bazı depresyon veya anksiyete bozuklukları gibi ruh sağlığı sorunları bireyin normal gülmek tepkilerini azaltabilir veya engelleyebilir. Ayrıca bazı nörolojik rahatsızlıklar, Parkinson hastalığı veya felç gibi durumlarda gülme yeteneği zayıflayabilir.” diye konuştu.
Gülmenin toplumda azalmasının adeta covid gibi yayılabileceğine dikkat çeken Tarlacı, “Bütün duygular diğer insanlarca aynalandığı için, gülen bir yüz başkasını da güldürür, öfkeli yüz başkasını da öfkelendirir. Bir toplum gülmeyi unutamaz, gülme sıklığı azalır ama gülmeyi kaybetmez. Yalnızsanız az gülersiniz. Ancak genel olarak, “gülme” gibi duygular, insanların duygusal ifadesinin ve sosyal etkileşiminin önemli bir parçası olduğu için kolaylıkla unutulabilecek şeyler değillerdir. İnsanlar, komediye tepki verme, esprilerden keyif alma ve neşeli durumları paylaşma eğilimindedirler.” dedi.
Sanal etkileşim sosyal becerileri azaltıyor
Günümüzde, dijital teknolojilerin yaygınlaşması, sosyal medyanın artması, daha fazla zamanın ekran başında geçirilmesi gibi faktörlerin, insanların sosyal etkileşimlerini azaltabileceğini veya değiştirebileceğini belirten Tarlacı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yalnızlaşma, insanlar arasındaki fiziksel bağlantının azalması, kişisel etkileşimlerin yerine sanal etkileşimlerin geçmesi gibi durumlar, sosyal etkileşim becerilerinin azalmasına ve duygusal anlayışın eksik kalmasına yol açabilir. Japonlar arasında mizahın da bir yeri vardır. Japon popüler kültürü, anime, manga, komedi programları ve güldürü filmleri gibi birçok mizahi içerik üretmektedir.
Bununla birlikte, bazı kültürel faktörler Japon toplumunda gülmeyi veya açıkça ifade etmeyi sınırlayabilir. Geleneksel Japon toplumu, bireysel duygusal ifadenin kontrol altında tutulması ve toplumsal uyumun sağlanması gerektiğine odaklanır. Toplumun normları ve kuralları, bazı insanların duygusal tepkilerini veya gülmeyi bastırmasına veya gizlemesine neden olabilir”.
Gülmek öğrenilebilir
Gülmenin bir davranış biçimi olduğunu ve insanların bunu öğrenip, geliştirebileceğini ve gülmeyi tetikleyen unsurları keşfedebileceğini ifade eden Tarlacı, gülme pratiğini geliştirecek egzersizler ve yöntemleri şöyle sıraladı:
Gülümseme egzersizi: Başlangıç olarak yüzünüzde bir gülümsemeyle başlayın. Gülümsemeye odaklanarak, yüz kaslarınızı gevşetmeye çalışın ve gülümsemeyi daha genişletin. Bu, vücudunuzdaki olumlu hisleri ve mutluluk sinyallerini artırabilir.
Komediye maruz kalma: Komedi filmleri, televizyon dizileri, komedyenlerin performansları veya mizahi içeriklerle daha fazla zaman geçirmek, gülmeyi tetikleyebilir, geliştirebilir ve gülmeyi kolaylaştırabilir.
Gülme kulüpleri veya yoga gülme seansları: Bazı topluluklar, gülme kulüpleri veya yoga gülme seansları düzenleyerek insanların bir araya gelip birlikte gülmelerini teşvik eder. Bu tür etkinliklere katılmak, grup enerjisiyle birlikte gülmeyi deneyimlemek için bir fırsat sunar.
Mizahla ilgili materyallere maruz kalma: Komik kitaplar, karikatürler, internet mimleri veya komik videolar gibi mizahi içeriklerle vakit geçirmek, gülmeyi teşvik edebilir.
Kendinizle mizah yapma: Kendi hatalarınızı, komik yanlarınızı veya absürt durumları keşfetmeye çalışın. Kendinizle dalga geçmek, mizah duygunuzu geliştirebilir ve gülmeyi tetikleyebilir.
Sosyal etkileşim: Neşeli ve mizahi insanlarla vakit geçirmek, gülmeyi kolaylaştırabilir. Arkadaşlarınızla veya sevdiklerinizle mizah paylaşımında bulunmak, sosyal bağları güçlendirebilir ve eğlenceli deneyimler yaşamanıza yardımcı olabilir.