Çin‘in 1980’de uygulamaya koyduğu ve tek çocuk politikasını 2016’dan itibaren kaldırmıştı. Bu önemli karar dünyanın en büyük ülkesinin nüfus azalışıyla ilgiliydi. Resmi veriler ülke nüfusunun 60 yıldan bu yana ilk kez azaldığını ortaya çıkardı. Ancak uzmanlar, bu durumun ülke için kısa vadede felaket anlamına gelmeyebileceğini söylüyor. Fakat 2030’dan sonra, demografik baskı şu anda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan ülkedeki büyümeyi yavaşlatabilir.
Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, bir süredir bu unvanı Hindistan’la paylaşıyor. Fakat bu durumun beraberinde getirdiği birçok handikap da var. Çin’in nüfusu 2023 yılında ikinci kez azalarak 1 milyar 409 milyona geriledi. Ülkede doğumların azaldığı ve ölümlerin arttığı gözlemleniyor.
Çin, bu eğilimi durdurmak için tek çocuk politikasını bile revize etti, ancak istenen ivme henüz yakalanamadı. Bu demografik değişim, Çin’in ekonomik gücünü etkileyecek olsa da ABD ile devam eden büyük güç rekabetinin etkilerini uzun vadeli olarak tahmin etmek gerektiği de bir gerçek. Zira, iki ülke iki büyük güç olarak hem ekonomik hem siyasi alanda rekabet içinde…
2019’da Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nin hazırladığı bir rapora göre, ülkenin başlıca emeklilik fonu kısmen azalan çalışan nüfus nedeniyle 2035’te tükenecek.
Amerikan düşünce kuruluşu Pew Araştırma’ya göre, Çin’de her yedi kişiden 10’u 2016’dan bu yana kamu sağlığı sisteminin baskı altına girdiğini hissediyor. Yaşlanan nüfus ve büyüyen Covid krizi sistemin üzerinde ek baskılar yarattı.
Çin nüfusunun azalması, küresel ekonomide domino etkisi yaratabilir.
Birincisi, azalan iş gücü istihdam maliyetlerinin artmasına ve tüketim ile üretim maliyetlerinin de yükselmesine neden olabilir.
Son dönemde gelen haberlere bakılırsa, uzun süredir “dünyanın fabrikası” diye adlandırılan Çin imalat faaliyetlerini Asya ve Güney Amerika’daki diğer kalkınmakta olan ülkelere kaptırıyor.
Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden, uzun süredir Çin’in tek çocuk politikasının karşıtlarından biri olan araştırmacı Yi Fuxian, Time dergisine verdiği röportajda; “Çin’in küçülen iş gücü ve imalattaki durgunluk, ABD ve Avrupa’da yüksek fiyatlara ve enflasyona neden olacak” diyor.
Son dönemde, doğum oranlarını artırma çabalarının sonuç vermediği düşünüldüğünde, Çin büyümesini sürdürebilmek için başka yerlere bakmak zorunda kalabilir.
BBC’ye konuşan Oxford Üniversitesi’ndeki Çin Merkezi’nden George Magnus, bunun için zor siyasi kararlar almak gerekebileceğine dikkat çekiyor. Magnus, örneğin ülkenin emeklilik yaşını yükseltmesi gerekebileceğini belirtiyor. Çin’de şu anda çoğu erkek için emeklilik yaşı 60, OECD ortalaması ise 64,2. Kadın memurlarda emeklilik yaşı 55, mavi yakalı kadın çalışanların emeklilik yaşı da 50.
Ancak Çin’de daha önce emeklilik yaşını yükseltme çağrıları tepki almış, yaşı ilerlemiş çalışanlar emekliliklerini ertelemek istememişti.
Çin nüfusu yaşlanıyor
Çin’in nüfusu gittikçe düşerken aslında yaşlı sayısı da artmış oluyor. Bu durum Çin için yeni maliyet artışları da demek.
Yaşlanan nüfusun bakım maliyetlerini artırması bekleniyor. Aslında ekonomiye dolaylı bir yük anlamına geliyor.
Çin’deki genç işsizlik sorunu ve mevcut iş gücünün azalması da önemli zorluklara işaret ediyor. Ancak, Çin’in demografik eğilimlerini analiz ederken, diğer devletlerin demografik güçleriyle karşılaştırmak önemli bir ölçek.
Zira, bu demografik değişim, güç dengelerini etkileyebilir ancak teknolojik gelişmeler, ekonomik yapı ve askeri stratejiler gibi faktörler de göz önüne alınması gerekenler arasında. Uzmanlar, demografik değişimlerin kısa vadeli etkilerinin belirgin olmayabileceği görüşünde. Ancak uzun vadede Çin’in demografik eğilimlerinin güç dengeleri üzerinde etkili olacağı düşünülüyor.
Peki, Çin nüfusunu kaybettikçe küresel güç olarak da zayıflıyor mu? ABD ve Çin arasındaki soğuk savaş bu değişimden nasıl etkilenir?
TRT Haber’e konuşan Uluslararası Güvenlik Uzmanı Dr. Hüseyin Korkmaz, Çin nüfusundaki düşüş eğiliminin henüz korkulacak düzeyde olmadığını; bahse konu olan yıllık azalışın yüzde 0,15’e denk geldiği bilgisini paylaştı.
Çin, tek çocuk politikasından neden vazgeçti?
“Çin bu eğilimi durdurmak için meşhur tek çocuk politikasında revizyona gitmiş ve 2016 yılından itibaren iki, 2021 yılından itibaren ise üç çocuğa izin vermesine rağmen özellikle çocuk büyütmenin maliyetinden dolayı henüz istenen ivmenin yakalanamadığı görülüyor. 1980’den 2015’e kadar uygulanan tek çocuk politikası ve bu dönemdeki hızlı kentleşme sonucunda ülkede özellikle doğum artış hızında bir düşüş görülüyor.
Aslında bu tarz bir demografik dinamik uzun zamandır söz konusuydu ve beklenen bir çizgide ilerliyor. Bu eğilimin Çin’in ekonomik gücüne etkileri mutlaka olacaktır ancak ABD ile devam eden büyük güç rekabeti ya da stratejik vizyonunu etkilemesi için daha uzun vadeli etkiler beklenmeli.”
Tedarik zincirleri taşınabilir mi?
Korkmaz, mevcut gözlemlere göre Çin’in nüfusunun 2080 yılına kadar 1 milyarın altına düşmesinin beklendiğini belirtiyor. “BM’nin tahminlerine göre Hindistan geçen yıl dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin’i geride bıraktı” diyor ve bu yüzden tedarik zincirlerinin başka pazarlara taşınmasının yararları konusunda daha fazla tartışmanın olduğunu söylüyor.
“Hindistan’ın yüzyılın sonunda 1.5 milyarlık bir nüfusa sahip olması bekleniyor. Ancak çalışma çağındaki nüfus ve bu nüfusun kalitesi ve yaşam koşulları gibi unsurlar dikkate alınmalı. Tedarik zincirlerinin başta Hindistan ve Vietnam olmak üzere yer değiştirmesi beklenebilir ancak büyük şirketler bu konuya hala mesafeli. Bundaki en büyük etken de işgücünün kalitesi sorunu.”
Çin, 1980 yılında tek çocuk politikasını uygulamaya başlamıştı
Aşırı artış gösteren nüfus yüzünden birçok ülke 20. yüzyılda anti-natalist politikalar ve propagandalar kullanmaya başladı. Bunun bir örneği Singapur’dur. Singapur’da önce 2 çocuk tavsiye edilmiş, 21. yüzyılda da nüfus azalmaya ve yaşlanmaya başlayınca 3 ve daha fazla çocuk politikasına geçiş yapılmıştır.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer ülkelerden farkı ise hükümetin sahip olduğu ekonomik ve siyasal güçtür. Diğer ülkelerden farklı olarak Çin, tek çocuk politikasını yürürlüğe koyup yürütmek için gerekli olan güce sahiptir. Bu güçten ilham alan Çin, 1980 yılında tek çocuk politikasını yürürlüğe koymuştur.
Tek çocuk politikası ve evlilik oranları
2020 yılında, Çin’de bir partner arayan erkek sayısının kadın sayısından 30 milyon daha fazla olduğu tespit edilmiştir Ve durum o kadar ciddidir ki 2030 yılına gelindiğinde 30’lu yaşlarının sonundaki Çinli erkeklerinin 25%’inin hiç evlenmemiş olması bekleniyor.
2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre Çin’deki erkek nüfusunun %55.6’sının bekar olduğu tespit edilmiştir. Fakat bu oran kadınlar arasında sadece %39.2’dir.
Çin’in evlilik oranlarındaki bir sorunu da yaş farkıdır. Çinli kadınlar tercih hakları olduğu için ekonomik stabilite aramaktadırlar. Bu yüzden genç kadınlar daha çok yaşlı erkekleri tercih etmektedir. Bunun sonucu olarak Çin’de 10-20 yaş farkı evlilikler diğer ülkelere göre daha olağandır.
Evlilik oranlarının geleceği
Gelecek açısından bakıldığından durumun iyileşeceği görülmektedir. Eskiden 100 kadına 120 erkek olan oran, 2021 yılında 100 kadına 112 erkeğe düşmüştür. Her ne kadar bu oran hala küresel ortalamanın üstünde olsa da gelecekte durumun iyileşeceği söylenebilir.
Başka bir pozitif gelişme ise 2021 yılında kabul edilen 3-çocuk politikasıdır. 2016 yılında kabul edilen iki çocuk politikası başarısızlıklara sonuçlanınca, 2021 yılında 3 çocuk politikasına geçilmiştir. Bu geçişin sonucu ise cinsiyet oranından da görülebileceği gibi doğan kız çocuk oranında artış olmasıdır. Çünkü eskiden tek ya da iki çocuk hakkını erkek bir çocukla kullanmak isteyen Çin halkı artık aynı anda hem erkek hem de kız çocuk sahibi olabilmektedir.
Çin’deki nüfus azalışı ABD ile rekabeti ve büyüme hedeflerini negatif etkiler mi?
Batı ve Çin arasında nüfus kıyaslaması yapıldığında Çin’in bir kaybı olmadığına değinen Korkmaz, ABD-Çin rekabetini de henüz etkileyecek bir azalışın olmadığını söylüyor:
“NATO ve Doğu Asya’daki müttefikler de hesaba katıldığında Batı diyebileceğimiz ittifak sisteminde günümüzde bir milyar insan yaşadığı görülüyor. Bu rakam Çin’in toplam nüfusunun yüzde 70’i. Dolayısı ile bu rakamlar üzerinden ABD-Çin rekabeti ya da yeni dönemde cereyan edebilecek daha geniş çaplı rekabetlere yönelik sağlıklı bir öngörüde bulunmak zor.
Kaldı ki çalışma çağındaki nüfusun azalması ve iş gücü dinamiklerindeki yapısal değişimler, otomasyon ve robotikten dijitalleşme ve hatta yapay zekaya kadar teknolojinin iş gücü ihtiyacının yerine geçmesi ve maliyeti azaltmak yönündeki çabalarının daha hızlı bir şekilde benimsenmesini sağlıyor ve henüz bu gelişmelerin mevcut rakamlara nasıl yansıyacağı noktasında elimizde yeterli veriler yok.”
Sonuç olarak, Korkmaz, kısa vadede bu demografik eğilimin Çin’in güç hesaplamalarında ya da büyüme hedeflerinde gözle görülür bir etkide bulunmayacağının altını çiziyor. Ancak yüzyılın sonuna doğru bunun etkilerinin görülebileceğini de belirterek, “80 yıllık bir zaman tarihsel ve siyasal olarak son derece uzun bir süredir” diye de ekliyor.
Kaynaklar:
- N. Eberstadt. (2023). Foreign Affairs – The Demographic Future. Demographic Challenge.
- J. Golley. (2012). China’s Gender Imbalance And Its Economic Performance. API Research Repository
- A. Blazyte. Share Of Singles Among People In China As Of June 2021, By Gender. Alındığı Tarih: 12 Ocak 2023. Alındığı Yer: Statista
- R. Budden. Why Millions Of Chinese Men Are Staying Single. Alındığı Tarih: 12 Ocak 2023. Alındığı Yer: BBC
- L. Silver. Key Facts About China’s Declining Population. Alındığı Tarih: 12 Ocak 2023. Alındığı Yer: Pew Research Center