Bu bir iç dökme yazısı. İsmim Elif. Jeofizik mühendisiyim. İsterdim ki size uzun uzadıya depremi anlatayım ama içimden gelmiyor. Hocalarımın siyasi erke ulaşamazken sesi benimki hiç ulaşmayacak biliyorum. O yüzden dediğim gibi bu bir iç dökme yazısı.
Bugün 5 Şubat. Bugünün gecesinde milyonlarca insan devasa bir korkuyla uyandı ve daha da kötüsü bir kısmı hiç uyanamadı. 6 Şubat‘ın sabahında, dinlediğim radyodaki sunucu şöyle diyordu:
“Hatay’dan hiç haber gelmiyor ve bu sessizlik hepimizi korkutuyor.”
Korktuğumuz gibi oldu. Hatay yerle bir oldu. Atatürk’ün şahsi meselem dediği Hatay yerle bir oldu. Ulaşılamadı Hatay’a. Koca bir şehre ağlamak dışında bir şey yapamadık. Arkadaşlarım üzüntülerinden bahsederken benim baskın duygum öfkeydi. Hayatımın hiçbir döneminde kendimi bu kadar istenmeyen çocuk gibi hissetmemiştim.
Ve bugün yine aynı hisle uyandım.
Yerel seçim öncesi dendi ki “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı”.
Söz bu kadar, ardından gelen alkışlar…
Şimdi ne denir ardından? Ne dersek soğur içimiz?
Cahit Zarifoğlu diyor ya hani; “Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim..”
Sanırım tam olarak ordayız.
Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim.