Sosyal medya, her geçen gün daha korkunç bir hâl alıyor. Bunun en önemli göstergesi de farkında olmadan canlarına kıyan ya da mental sağlığından olan kişiler aslında. Fütursuzca yapılan yorumlar, aslında o kadar masum değil.
Dünyanın her yerinde milyonlarca insan saatlerini sosyal medyada geçiriyor. Birçok kullanıcı, önüne gelen ve hiç tanımadığı insanlar hakkında yorum yapma hakkını kendinde bulabiliyor. Çoğunlukla da bu yorumlar çok acımasız oluyor.
“Dilin kemiği yok” derler genelde ama bu söz günümüzde “elin kemiği yok” şekline evrildi. Bunlardan biri her an bizim de başımıza gelebilir, tıpkı geçtiğimiz günlerde denize atık boşalttığı iddia edilen kişinin başına geldiği gibi.
Linç kültürü, sosyal medyanın artan kullanımından sonra fazla cüretkâr bir hâl almaya başladı.
Linç kültürü özellikle teknolojinin ilerlemesi ve sosyal medyanın yaygın kullanımıyla birlikte artık bir moda hâline geldi. Bu davranışın temelinde de kişiye zarar vermek yatıyor. Bu, kişinin toplumsal kimliği, psikolojisi, yaşam tarzı hatta aile hayatını bile etkileyebiliyor.
Sosyal medya, insanlara gündelik hayatta cesaret edemeyecekleri şeyleri söyleme özgürlüğü sağladığı için bazen kontrolsüz duygularla linç girişimleri gerçekleşebiliyor. Bu da insanları incitirken zarar görmelerine de yol açabiliyor.
Sosyal medya linç kültürü, dijital çağın karanlık yüzlerinden biri.
Bu durum aslında çok ciddi zararlar doğurabiliyor. Bu zararların en ciddisi de intihar gibi trajik sonuçlara yol açabiliyor.
Hedef alınan kişilerde ciddi psikolojik ve duygusal sıkıntılar görülebiliyor. Sürekli saldırı altında olmak, kaygı, depresyon ve travma gibi durumlara neden olabilir. Kişi, toplumdan soyutlanır ve bu durum, kişinin ilişkilerini zayıflatarak sosyal izolasyona ve yalnızlığa yol açabilir.
Kişinin işi, kariyeri ve genel yaşamı ciddi şekilde zarar görebilir. İşten çıkarılma, itibar kaybı ve sosyal dışlanma gibi sonuçlarla karşılaşabilirler.
Bu gibi daha pek çok zarar, insanları tahmin ettiğimizden çok daha fazla etkiliyor.
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da denize atık boşalttığı iddia edilen balıkçı Ömer Karakaya da aynı durumdan yargılandı. Teknesinden denize siyah bir sıvı boşaltırken kaydedilen Karakaya’nın görüntüleri, sosyal medyada hızla yayıldı.
Arkadaşı, siyah sıvının atık olmadığını şu cümlelerle ifade etti:
“Su teknede beklediğinde siyah renk alır. Bu suyu denize dökmemesi gerek, bu doğru. Ama görüntü sayfaya düştüğü zaman yapılan yorumlar, edilen küfürler bu arkadaşı bu duruma getirdi. Denize yağ değil yağmur suyunu basıyor.”
Sonrasında ise olanlar malum. Kendisine cezai işlem uygulandı, görüntülerin altına yazılan hakaretvari yorumları okuyan Karakaya ise yukarıda bahsettiğimiz durumlardan birini yaşayarak fenalaştı. Kalp krizi geçirdiği anlaşılan adamın olanlardan sonra vefat ettiği öğrenildi.
Peki bu kültürden nasıl korunabiliriz?
Özellikle genç kesim, siber zorbalığa karşı son derece kırılgan ve hassaslar. Bu tür zorbalık hem öfke hem de üzüntü duygularını tetiklerken derin etkiler de bırakabiliyor. Son yıllarda konuyla ilgili yapılan araştırmalar, siber zorbalık nedeniyle intihar vakalarındaki artışa dikkat çekiyor.
Bu durumdan korunmak için yapılabilecek en iyi şey, eğer profilinizi herkese açık kullanıyorsanız sosyal medya yorumlarına bir kısıtlama getirmek; verilen olumsuz tepkileri görmezden gelmeye, mümkünse bakmamaya çalışmak olabilir.
Küçük bir not: Şuursuzca yorumların yapıldığı sosyal medya platformlarının kullanımını azaltmak ve insanlara daha az yorum yapma ihtiyacı duyurmak hayat kurtarır.
Kaynaklar: Webtekno Dergi Park, İletişim Ansiklopedisi