Atatürk’ün süt kardeşi Saime Hanım ile mektuplaşmaları; Türk Tarih Kurumunun 1937’den beri yayın hayatını sürdüren Belleten dergisinde yayımlanan ve arşiv belgelerine dayanan bir makalede yer aldı
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün süt kardeşi Saime hanımla 1916 yılında birbirlerine gönderdikleri mektuplar makalede yer alarak, gün yüzüne çıktı.
Türk Tarih Kurumunun adını bizzat Atatürk’ün verdiği ve 1937’de yayın hayatına başlayan “Belleten” dergisinin son sayısında yayınlanan Doç. Dr. Kenan Özkan ve Prof. Dr. Sevilay Özer’in öncelikli olarak Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi Belgeleri, Türk Tarih Kurumu belgelerine dayanarak kaleme aldıkları “Mustafa Kemal Paşa’nın Süt Kardeşi Saime Hanım ile Mektuplaşması” konulu makale Atatürk’ün hayatının kısa bir bölümüne ışık tutuyor.
Atatürk’ün hayatına ilişkin yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından çok sayıda çalışma yapıldı. Bu çalışmalar, Mustafa Kemal Paşa’nın annesi Zübeyde Hanım, kız kardeşi Makbule Hanım’ın ve yakın tanıkların anlatımları ve belgelere dayandı.
Makalede bu çalışmalardan farklı olarak, Mustafa Kemal Paşa’nın 2. Ordu’ya bağlı 16. Kolordu Komutanı olarak Diyarbakır Silvan’da bulunduğu bir sırada İstanbul Çengelköy’den, “Süt Hemşireniz Saime” imzasıyla gönderilen 15 Temmuz 1916 tarihli bir mektup aldığı ve bu mektuba, 26 Ekim 1916’da “Hemşirem Hanımefendi” hitabıyla başlayan bir mektupla yanıt verdiği belgelendi.
Atatürk’ün süt annesinin olduğuna ilişkin bilgi, Milli Mücadeleye katılan, Cumhuriyet dönemi gazetecilerinden Enver Behnan Şapolyo‘nun 1955’te yayımlanan “Atatürk’ün Hayatı” kitabında Makbule Hanım ile yaptığı söyleşide yer alıyor. Makalede de işaret edilen Atatürk’ün bebeklik dönemine ait bu bilgiyi, Makbule Hanım annesinden duyduklarına göre Şapolyo’ya şu ifadelerle anlatıyor:
…Ağabeyim Mustafa doğduğu zaman, babam Ali Rıza Bey, bir kılıç getirerek kundağının başına koymuş, annemi de tebrik etmiş. Annemin az sütü geldiğinden babam Ümmügül adında bir sütnine tutmuş.
Makalede, Atatürk’ün süt annesinin varlığının süt kardeşinin ortaya çıkması ile netlik kazandığı vurgulandı.
Süt kardeşlerin ilk mektuplaşması 1916’da
Ağustos 1915’te 16. Kolordu Komutanlığına atanan Albay Mustafa Kemal, 11 Mart 1916’da Edirne’den hareket ederek 19 Mart’ta Halep’e geldi, ardından 27 Mart’ta Kolordunun toplanacağı Diyarbakır’a ulaştı ve 16 Nisan’da karargahını Silvan’da kurdu.
1 Nisan 1916’dan itibaren de “Mirliva/Tuğgeneral” rütbesine terfi eden Mustafa Kemal Paşa, Silvan’da bulunduğu sırada “Muhterem kardeşim” hitabıyla başlayan ve “Çengelköy Kuleli’de Set başında 12 numaralı hanede tabip Miralay Osman Bey’in kerimesi ve Tırhalalı Abdullah Bey hafidesi, süt hemşireniz Saime” imzasını taşıyan 15 Temmuz 1916 tarihli iki sayfalık bir mektup aldı.
Mektuptaki ifadelere göre, 3 çocuğu olan Saime Hanım’ın mektubu kaleme alış amacı, gönüllü olarak orduya katılan eşinin himaye edilmesi talebini Mustafa Kemal Paşa’ya iletmek olduğu dikkat çekiyor.
Saime Hanım mektubunda, annesi ve babasının sağlık durumlarından söz ettikten sonra her ikisinin de uzun zamandır Mustafa Kemal Paşa ile görüşememeleri nedeniyle duydukları üzüntüyü ifade ediyor.
Saime Hanım’ın Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı mektup şu şekilde kaleme alınmıştır:
Çengelköyü’nden
2 Temmuz 1332 Huzur-ı âlîlerine
Muhterem kardeşim,
Hâmil-i mektup zevcem Elektrik Mühendisi Yusuf Nejad bendeleridir. Diyarbekir cihetine müteveccihen hareket üzere bulunan 10 numaralı Telsiz Telgraf Müfrezesine askerlikle gönüllü olarak dâhil olmuş ve hareket etmek üzeredirler. Bizzat hâk-i pây-ı birâderânelerine tarafımdan yüz sürecektirler
Şimdi ben hemşireleri üç çocuğa mâliktir. İlâ-maşallah ikisi Alman Mektebine devam etmektedirler. Büyük kerimem Bülend’i tabip olmak için Viyana Tıp Darülfünun[un]a göndermek üzere ihzar ediyoruz. Erkek ise Demirci Mühendisliği tahsili için Amerika’ya gidecektir
Ailece, Validemiz Hanım kalp rahatsızlığıyla müteessirdir. Pederimiz kemal-i sıhhat ve afiyettedirler Yalnız zat-ı âli-i kardeşâneleriyle uzun senelerden beri bizzat müşerref olamamaktan müteessiriz. İnşa’-Allah-ü teâlâ zaman onu da telafi eder. Ve zât-ı vâlâlarını daha yüce mevkilerde görmekle kalbimizi müstâğrak-sürûr ederiz. Artık zevcem hakkında himaye-i müşfikâne-i biraderânelerini bizzat istirham eder, lütfen ve tenezzülen bir fotoğraflarıyla cevab-ı kardeşânelerine intizar eylediğimi arz eylerim, Kardeşim Efendim.
2 Temmuz 1332
Çengelköy’ünde Kuleli’de Setbaşı’nda 12 numaralı hanede Tabip Miralay Osman Bey kerimesi ve Tırhalalı Abdullah Bey hafidesi süt hemşireniz Saime.
Peder ve Validemiz bilhassa gözlerinizden öperek sıhhat ve afiyet-i biraderânelerine dualar ederler Kardeşim Efendim.
Mustafa Kemal Paşa’dan süt kardeşine mektup
Mustafa Kemal Paşa, bu mektuba, 26 Ekim 1916’da “Hemşirem Hanımefendi” hitabıyla başlayan bir mektupla Silvan’dan 26 Ekim 1916 tarihli mektubuyla cevap verdi.
Mustafa Kemal Paşa’nın mektuptaki ifadesine göre, iki süt kardeş, Selanik’te 13 Ocak-11 Şubat 1899 tarihleri arasında tanıştıkları ve 1916’ya kadar bir daha iletişime geçmedikleri anlaşılıyor.
Saime Hanıma, eşinin memur bulunduğu telgraf müfrezesiyle beraber kendisinin karargahına katıldığını haber veren Mustafa Kemal Paşa’nın mektupta bazı ifadelerin üzerini çizdiği de görülüyor.
Mustafa Kemal Paşa, süt kardeşi Saime Hanım’ın mektubuna Silvan’dan gönderdiği 13 Teşrinievvel 1332 / 26 Ekim 1916 tarihli iki sayfalık mektubuyla yanıt vermiştir:
Meyyâfârikin
13 Teşrinievvel 332
Hemşirem Hanımefendi,
Zevceniz, memur bulunduğu telgraf müfrezesiyle beraber karargâhıma iltihak etti. Ve 2 Temmuz tarihli mektubunuzu îsal etti. Hatıram beni aldatmıyorsa on sekiz sene mukaddem bir Ramazan gecesi idi ki, Manastır İdâdi-i Askerîsini ikmal ile Mekteb-i Harbiye’ye geçmiş bir talebe olarak sizi Selânik’te görmüş ve ayrılmış olduktan sonra hâdisât-ı amim ancak bugün zevcenizin îsal eylediği mektubunuzla ihyâ-yı hatıratıma mümkün ve müyesser kılıyor. Hafızam beni aldatmıyorsa on sekiz sene mukaddem bir Ramazan gecesi idi. Siz Girit’ten avdet edeli çok olmamış ben bera-yı sıla Selânik’e gelmiş bir talebe iken Mithad Paşa Caddesi üzerindeki hanenizde teravih namazını edâ için camiye gitmeye hazırlanan pederiniz iki kardeşi birbirine tanıtmış idi. Ve fakat birkaç güne teslimimden o muârefenin bizde yalnız bir hatırasını bırakmakla iktifa eylemişti. Yaşanan her anda mâ-masal bizim için Girit emvâc-ı siyah, telatum-ı emvac-ı siyah ile mevcuttu. Selânik bütün mukaddesatıyla en kirli en jenk dâr ayaklar altında çiğnendi. Oraların yâd-ı hüznüne vesile olan hedmlerin müsâdeme-i kâhir olmaktan hâlâ kurtulamadı. Hayat-ı mâzinin hayal-i vasi ile sâmi-i güzide bir hatırası olmaktan başka bir şey değildir.
Bülend’inizin tabipliğe ihzarı fikrini pek kıymetli ve mucib buldum pek yüksek ve kıymetli buldum. Sizi tebrik ederim.
Arzunuz veçhile bir fotoğrafımı takdim etmek benim için bir şeref olacaktı. Fakat yanımda bulunmadığı gibi burada aldırmak da şimdilik mümkün değil. Ancak Beşiktaş’ta Akaretler’de 76 numarada ikamet eden validem ve hemşirem nezdinde bazı fotoğraflarım olduğunu zannederim. Çocuklarınızla beraber gözlerinizden öperim.
Saime Hanım’ın Mustafa Kemal Paşa’dan fotoğraf istemesi üzerine Atatürk mektubunda şu yanıtları veriyor:
Arzunuz veçhile bir fotoğrafımı takdim etmek benim için bir şeref olacaktı. Fakat yanımda bulunmadığı gibi burada aldırmak da şimdilik mümkün değil. Ancak Beşiktaş’ta Akaretler’de 76 numarada ikamet eden validem ve hemşirem nezdinde bazı fotoğraflarım olduğunu zannederim. Çocuklarınızla beraber gözlerinizden öperim.
1916’dan sonra mektuplaşmalarına dair bir kanıt yok
Saime Hanım’ın mektubundaki ifadelerine göre, eğitimli bir kadın olduğu ve çocuklarını dönemin önde gelen okullarında okuttuğu anlaşılıyor.
Saime Hanım ve Mustafa Kemal Paşa’nın 1916’daki mektuplaşmadan sonra bir araya geldiklerine dair bilgi ya da belge bulunmamakla birlikte tekrar temas kurdukları makalenin öngörüleri arasında bulunuyor.
Makalede atıfta bulunulan Dr. Ali Güler’in “Benim Ailem” isimli kitabındaki bilgiye göre, aile fertlerine ve yakın çevresine maddi yardımda bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın süt kardeşi Saime Hanım’a 1923’te 100 lira para yardımında bulunduğu görülüyor.
Eldeki belgeler ışığında süt kardeşlerin temasının bununla sınırlı olduğu görülen makalede, 1923’ten Atatürk’ün vefatına kadar geçen sürede görüştükleri ya da haberleşmiş olduklarına dair bir bilgi ya da kayıt bulunmuyor.