Yaşadığımız her tehdit, kayıp, ihanet ve acı ruhumuzun sarsılmasına sebep oluyor. Kalbimiz kırılıp ruhumuz karanlıkla dolduğunda onunla yüzleşerek, karşısında cesurca durmak için mutlaka bir zırha ihtiyacımız oluyor. Seyit Onbaşı ruhu, cesaret, inanç ve azimle devreye girerek hayatı kurtarabiliyor.
Hayatın zorluklarına karşı korunabilmek, aslında içsel bir savaşa hazırlanmak gibidir. Çocukluğumdan beri Seyit Onbaşı ruhuna sahip insanları çok severim. Cesaretleri, dirençleri, boyun eğmez kişilikleri beni daima etkilemiştir. Hayatta almak istediğiniz bir dersi, tarihin sayfalarından bir kitap ya da bir film karesiyle rahatlıkla alabiliyorsunuz. O dönemde yaşamasak bile, bir zırha bürünmenin ne kadar önemli bir şey olduğunu görüyorsunuz.
Hepimiz biliyoruz ama yine de Kahraman Seyit Onbaşı kimdir diye bir bakalım.
Seyit Onbaşı, özellikle Çanakkale Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıkla ünlü bir Türk askeridir. Onun gücü hem fiziksel hem de manevi bir kahramanlık hikayesinin birleşimidir.
1915 yılında Çanakkale Boğazı’nda, düşman gemilerinin Boğaz’a girmesini engellemek için büyük bir top mermisi kullanılması gerekir, ancak mermiler ağır ve taşınması çok zordur. O anlarda Seyit Onbaşı, mermiyi taşıyan diğer askerlerin yorgunluklarını göz önünde bulundurarak, zorlu koşullara bakmaksızın büyük bir güçle 276 kilogramlık bir top mermisini tek başına kucaklayarak topa yerleştirmiş ve tam isabetle hedefe yönlendirmiştir.
Bu hareket, savaşın kaderini değiştiren bir adım olmuştur. Seyit Onbaşı’nın üzerine giydiği bu çelik zırhlı ruh, cesaret ve kararlılıkla ilişkilidir. Herhangi bir asker için imkânsız gibi görünen bir durumu, cesareti ve gücüyle başarmış, Türk milletinin simgelerinden biri haline gelmiştir. Bu kahramanlık, aynı zamanda Türk askerinin vatan için neler yapabileceğini, fedakarlıkla nasıl büyük işler başarabileceğini gösteren bir örnektir.
Bizler de dönem dönem kendimizi kötülüklere, saldırılara ya da acıya karşı koruyabilmek için bir zırha ihtiyaç duyarız. Sevdiklerimizi kaybetmek ya da kaybetme ihtimaline karşı tehdit hissetmek, ihanete uğramak, yalanlar ve aldatmalar gibi hayatın karanlık köşelerinden gelen tehditlere karşı cesaretle dik durabilmek için bu zırhı giymek, insanın Seyit Onbaşı ruhunu keşfetmesi ve onunla bütünleşmesiyle mümkün oluyor.
Yaşadığımız her tehdit, kayıp, ihanet ve acı ruhumuzun sarsılmasına sebep oluyor. Kalbimiz kırılıp ruhumuz karanlıkla dolduğunda onunla yüzleşerek, karşısında cesurca durmak için mutlaka bir zırha ihtiyacımız oluyor. En sert darbeleri aldığımız zamanlar; en değerli duygularımızın alt üst olduğu zamanlardır. İşte bu noktada Seyit Onbaşı ruhu, cesaret, inanç ve azimle devreye girerek hayatı kurtarabiliyor.
Sevdiklerimizi kaybettiğimizde Seyit Onbaşı ruhu nasıl devreye girer?
Sevdiklerimizi kaybetmek, kalbimize saplanmış bir kılıç gibidir. Sadece bir zırh onu bu acıya dayanıklı hale getirir. Acı devam ederken, onurlu bir şekilde taşımasına yardımcı olur. Zırh, fiziksel bir koruma olmaktan daha çok, ruhsal bir güç kaynağıdır. Seyit Onbaşı ruhu, içindeki acıyı bir yük değil, bir onur nişanı gibi taşır. Her adımında kaybının gölgesiyle yüzleşir, düşmanlarına karşı cesaret gösterir. Zırhı, onu sadece savunmaz, aynı zamanda ona sabır, direnç ve sadakatin simgesini sunar. Bu şekilde, kalbindeki yaraya rağmen sevdiklerine karşı olan bağlılığını ve saygısını hiçbir şekilde kaybetmez ve başkalarına karşı olan sorumluluklarını da yıkılmadan yerine getirmesini sağlar. Onun ruhunu bir arada tutan, ona yol gösteren bir rehber gibidir. Çaresizliği ne kadar büyük olursa olsun onu güçlü kılan tek şeydir.
Seyit Onbaşı zırhı, ihanete karşı ne yapar?
İhanet de başka bir yaradır. İnsanın güveni boşa çıkmış, bir şeyler onu çok yanıltmıştır. Ancak bahsettiğimiz çelik zırh burada da devreye girer. İçimizdeki devasa cephede her şey ile göğüs göğse çarpışır ve oradan ölümcül yaralar almadan çıkmayı başarır. İnsanın kalbi kırılmış olsa da dışarıdan görünen cesareti, içindeki sükûnetiyle barış halinde kalır, çünkü zırh ona bu sükûneti sağlar ve gücüyle birleştirir. Seyit Onbaşı’nın zırhındaki güç başkalarının zayıflık ve yanlışlarından değil, kendi içsel doğruluğundan ve kuvvetinden gelir. Ona söylenenlere, yapılanlara ya da mevcut şartların zayıflığına bakmaksızın, kendi ruhundaki inançla hedefindeki yoluna sadık kalır.
Yalanlar ve aldatmalar için zırhın önemi nedir?
Hayatın en karanlık tehditlerinden biri de söylenmekten bıkılmayan yalanlardır. Yalanlar, bir insanın ruhuna işleyen zehir gibidir. Ancak zırh, bir insanı panzehir gibi korur, doğruyu ayırt etme yeteneği sağlar. Dış dünyada söylenen her sözün, her davranışın arkasındaki niyeti anlamak için ruha keskinlik kazandırır. Zırha sahip bir ruh yalanlara karşı duyduğu öfkeyi, içindeki gerçekleri bulma yolunda bir arayışa dönüştürür. Zırh, gerçekleri en hızlı şekilde görmek için net bir dürbün işlevi görür. Yalanlar ve aldatmalar inançlarını sarsmaya çalışsa da bu zırh onun içsel değerlerinden sapmamasını sağlayarak, karanlıkla yüzleşmek için bir cesaret kaynağı olur. Dışarıdaki dünya ne kadar karmaşık ve yanıltıcı olursa olsun, içindeki doğrulara olan bağlılığını ve güvenini kaybetmemesini sağlar.
Peki, Seyit Onbaşı’nın ruhundaki bu zırhı nasıl kuşanırız?
Gerçekten de dış dünyadan gelen darbelerle baş edebilmek için ruhumuzu nasıl güçlendirebiliriz?
Seyit Onbaşı zırhı, içsel gücümüzü bulma yolculuğudur, ruhu koruması gerekir. Bu yüzden ilk adım, kendini tanımaktır. Kendi acılarımızla yüzleşmek, korkularımızı tanımak ruhsal zırhımızı inşa etmemize yardımcı olur. Acılarımız, ihanetlerimiz, kayıplarımız, korkularımız her biri bize bir şey öğretir. Bir zırh, sadece geçmişteki hatalardan korunmak için değil, bu hatalardan ders alarak daha güçlü bir şekilde yola devam etmek içindir.
En önemli adımlardan biri de içsel sadakattir yani kendi özünüze inancınıza olan sadakattir. Tarihten şu ana taşıdığımız kahramanlarımızdan biri olan Seyit Onbaşı en karanlık anlarda bile onurunu ve sadakatini korudu. Bizler de ruhumuzu korumak için içsel sadakatle hareket etmeliyiz. Kendimize sadık kalmak, başkalarının ihaneti ve zayıflıkları karşısında bile, yolumuzu kaybetmeden ilerleyebilmemizi sağlar.
Zırhın nihai amacı nedir?
Seyit Onbaşı’nın en büyük gücü, içinde taşıdığı ışığı dış dünyaya yansıtabilmesiydi. Zırh, sadece karanlık zamanlarda korunmak için değil, aynı zamanda ışığımızı dünyaya yaymak için de vardır. Ruhun zırhı, karanlıkların içinde parlayan bir ışıktır. Bizi zayıflatmak isteyen her şeyin karşısında dimdik durarak, ışığımızla hem kendimizi hem de başkalarını aydınlatabilmek için vardır. Bu yüzden bu büyük kahramanımızı hala gururla anlatıyor ve örnek olarak kullanabiliyoruz.
Şu an yaşadığımız dünyadaki Seyit Onbaşı ruhuna sahip olan cesur insanlara hayranlık duyuyor. Yukarıda bahsettiğim kadar güçlü bir zırhlara sahip olmak hiç kolay değil bunu da biliyorum.
Şimdiki dünyanın gerçek zırhı, dışarıdan gelen saldırılara nasıl yanıt verdiğimizde değil, bu saldırıları nasıl savuşturduğumuzdadır. Kayıplar, ihanetler ve acılar bizi deforme etmek yerine, bizi daha sağlam bir hale getirir. Zırhımız aslen bir zafer simgesidir. Seyit Onbaşı’nın ruhunu taşıyarak, yaşamın her zorluğuna karşı direnebilir, zırhımızı kuşanırsak, karanlık zamanlar bile bizi durduramaz. Çünkü ışığımız her zaman bize yolu göstermek için aydınlatacaktır.
Hayatın zorluklarına, ihanetlere, yalanlara, sadakatsizliklere, kayıplara ve tüm tehditlere karşı dik duruş sergileyebileceğimizi Kahramanlarımızdan biri olan Seyit Onbaşı’nın gücünü örnek alarak en kısa şekilde anlatmaya çalıştım.
Bu vesile ile, büyük ışık kaynağımız olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarını saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.
Tüm okuyucularımıza saygı ve selamlarımı gönderiyorum.