Dünyanın en yaşlı kadını incelendi: Uzun ömrün genetik şifreleri!

117 yaşında hayatını kaybeden Maria Branyas Morera’nın biyolojik olarak daha genç göründüğü keşfedildi. Araştırmalar, bazı insanların hastalıklardan korunmasını ve ileri yaşlara ulaşmasını sağlayan temel faktörleri ortaya çıkarıyor.

Dünyanın en yaşlı kadını

Bilim insanları, dünyanın en yaşlı kadını olarak kayıtlara geçen Maria Branyas Morera‘nın yaşamının son yılında alınan idrar, kan, dışkı ve tükürük örneklerini inceledi. Çalışma, bağışıklık fonksiyonuyla ilişkili genler, mükemmel kolesterol seviyeleri ve bağırsak mikrobiyomunun iltihap önleyici özellikleri gibi unsurların uzun yaşam süresinde etkili olabileceğini gösterdi.

🧬 Genetik Avantajlar ve Bağışıklık Sistemi

Araştırmacılar, dünyanın en yaşlı kadını olan Morera’nın DNA’sında Avrupa popülasyonlarında daha önce tespit edilmemiş 7 nadir genetik varyant bulunduğunu belirledi. Bu varyantlar bilişsel fonksiyon, bağışıklık sistemi, akciğer sağlığı, kalp hastalığı ve otoimmün hastalıklarla ilişkiliydi.

⚡ Hücresel Gençlik: Mitokondri ve Kolesterol Düzeyleri

Morera’nın hücrelerine enerji sağlayan mitokondrileri genç kadınlara kıyasla daha iyi çalışıyordu. Kolesterol seviyeleri optimaldi ve bağışıklık fonksiyonlarını destekleyen proteinlerin üretimi yüksekti.

🦠 Bağırsak Mikrobiyomu ve Beslenmenin Etkisi

Bağırsak mikrobiyomu incelendiğinde, dünyanın en yaşlı kadını Morera’nın mikrobiyomunun daha genç bireylere kıyasla farklı bir yapıya sahip olduğu görüldü.

◼ Anti-enflamatuar bileşikler salgılayan bakterilerin yüksek miktarda bulunması, bağırsak sağlığını koruyarak vücutta iltihaplanmayı azalttı.

Beslenme faktörü de önemliydi: Morera’nın günde üç defa yoğurt tükettiği bildirildi ve fermente gıdaların bağırsak mikrobiyomunu koruyucu etkisi olduğu biliniyor.

⏳ Moleküler Yaşlanma: Genç Hücreler, Yaşlı DNA

Branyas’ın vücudu yaşlılık belirtileri gösterirken, DNA’sındaki metilasyon seviyeleri 100-110 yaş aralığında bir bireye aitmiş gibi görünüyordu—yani biyolojik yaşı, gerçek yaşından yaklaşık 10 yıl daha gençti.

🔍 Dünyanın en yaşlı kadını ile ilgili araştırmalar neler anlatıyor?

Bilim insanları, uzun ömürlülüğün küçük genetik avantajların ve sağlıklı yaşam tarzı seçimlerinin birikimiyle mümkün olabileceğini düşünüyor. Ancak süper yaşlı bireylerin gerçek yaşlarının doğruluğu konusunda dikkatli olunması gerektiğini de vurguluyorlar.

Araştırmalar, uzun yaşamanın yalnızca genetik mirasla değil, bağışıklık sistemi, beslenme alışkanlıkları ve hücresel sağlık gibi çeşitli faktörlerle şekillendiğini ortaya koyuyor.

Uzun ömrün bilimsel şifreleri

Guinness Dünya Rekorları’na göre Branyas, 1907 yılında San Francisco’da doğdu ve 1915’te ebeveynleriyle İspanya’ya taşınmadan önce bir süre Teksas ve Louisiana’da yaşadı. İşitme kaybı ve hareket kısıtlılığı dışında, ölümüne kadar gayet sağlıklı ve zihinsel olarak son derece iyi durumdaydı.

Manel Esteller ve ekibi, Branyas’ın genlerini, bağışıklık hücrelerini, kandaki lipid seviyelerini ve dokularındaki proteinleri inceledi ve sonuçlarını benzer testlerden geçen daha genç bireylerle karşılaştırdı. Örneğin, Branyas’ın genetik sonuçları, 1000 Genom Projesi kapsamında incelenen 75 İberyalı kadınla karşılaştırıldı. Bu karşılaştırma, Branyas’ın genomunda Avrupa popülasyonlarında daha önce hiç tespit edilmemiş yedi nadir genetik varyant bulunduğunu ortaya çıkardı.

Bu varyantlar, yani genlerin farklı versiyonları; bilişsel fonksiyon, bağışıklık sistemi, akciğer sağlığı, kalp hastalığı, kanser ve otoimmün hastalıklarla ilişkiliydi.

Bilim insanları, bu genetik özelliklerin Branyas’ı söz konusu hastalıklardan koruyarak organ fonksiyonlarını iyileştirmiş olabileceğini öne sürdü.

Ayrıca, Branyas’ın hücrelerine enerji sağlayan mitokondrilerinin genç kadınlara kıyasla daha iyi çalıştığı bulundu. Kolesterol seviyeleri oldukça iyi durumdaydı ve bağışıklık fonksiyonunu destekleyen proteinlerin üretimi de yüksekti.

Dışkı örneklerine dayalı olarak, Branyas’ın bağırsak mikrobiyomunun 61 ila 91 yaşları arasındaki bireylerinkinden farklı olduğu tespit edildi. Özellikle yaşlanmayla birlikte azalma eğiliminde olan aktinobakteri seviyelerinin de yüksek olduğu görüldü. Anti-enflamatuar bileşikler salgıladığı bilinen Bifidobacterium cinsi bakterilerin Branyas’ın bağırsaklarında özellikle bol olduğu belirtildi. Bu durum, yaşlı bireylerde bu bakteri türünün tipik olarak azaldığı gerçeğiyle tezat oluşturuyordu.

Bifidobacterium, Actinobacteria sınıfından, bağırsak florasının bir parçası olarak bağırsakta yaşayan, sindirime yardımcı bir bakteri cinsidir. Bifidus florası patojen hücrelerin bastırılarak bağırsak duvarından geçmesine engel olur.

“Bağırsaklarında, iltihaba karşı koruma sağlayan bu bakterilere sahipti ve bunun iki nedeni vardı,” diye açıklıyor Esteller. “Genomu, bu bakteri topluluğunu barındırmaya uygundu, ancak aynı zamanda beslenmesi de bunda etkiliydi.” Branyas’ın günde üç defa yoğurt yediği bildirildi ve yoğurt gibi fermente gıdalar, bağırsak mikrobiyomunu yenileyip koruyabilen probiyotikleri içerir.

Genç Görünen Hücreler ve Yaşlı Görünen DNA

Bir diğer ilginç bulgu, Branyas’ın vücudundaki moleküler yaşlanma belirtileri ile kronolojik yaşı arasındaki farklılıktı.

Yaşlanma sürecinde, kromozomların uçlarındaki telomerler giderek kısalır. Telomerler, DNA’nın yıpranmasını önleyerek hücresel yaşlanma ve kansere karşı koruma sağlar. Esteller’in söylediğine göre, Branyas’ın telomerleri aşırı yaşlı biri için beklendiği gibi neredeyse yok olmuştu. Ayrıca, yaşlı bireylerde yaygın olarak bulunan belirli bir tür bağışıklık hücresinin vücudunda bol miktarda olduğu görüldü.

“Ölüm yaşından yaklaşık 10 yıl daha gençti”

Bu iki yönden Branyas’ın biyolojisi oldukça yaşlı görünüyordu —ancak DNA’sındaki başka bir yaşlanma göstergesi şaşırtıcı derecede gençti. Yaş ilerledikçe, DNA’nın yüzeyinde metil grupları adı verilen moleküler etiketler birikir. DNA’nın metilasyonu, fizyolojik yaşın belirlenmesine yardımcı olabilecek bir “biyolojik saat” gibi işlev görür. Branyas’ın biyolojik saati, 100 ila 110 yaşları arasındaki birine aitmiş gibi görünüyordu —ölüm yaşından yaklaşık on yıl daha gençti. Bu açıdan bakıldığında, “hücreleri hala 100 yaşındaki birinin hücreleri gibi hissediliyordu.

2024 yılında 117 yaşında hayata gözlerini yuman Maria, uzun ömürlülüğünü “düzen, huzur, aile ve arkadaşlarla iyi bağ, doğayla temas, duygusal istikrar, endişe yok, pişmanlık yok, bolca pozitiflik ve toksik insanlardan uzak durma”ya bağlamış, şunu da eklemişti: “Uzun ömürlülüğün aynı zamanda şanslı olmakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Şans ve iyi genetik.”


Kaynaklar:

OpenAI’den ‘uzun ömür bilimi’ için bir yapay zeka modeli


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 20 yıldır ilkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışan bağımsız bir medya kuruluşudur. Amacımız: Gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonumuz: Okurlarımızda sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerlerimiz: Dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın çevrimiçi yayınlarından biri olarak, iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul eder. Bu doğrultuda Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İndigo Dergisi ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildirgeyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya toplumsal köken, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.