Evrenin yapısı: Gerçeklik mi, olasılık mı?

Kuantum fiziği ile birlikte evrenin temel yapısı, klasik fiziğin ötesinde bambaşka bir bakış açısıyla ele alınmaya başlandı. Bilim insanları, evrenin yapısının mutlak ve değişmez bir gerçekliğe mi yoksa olasılıkların belirleyici olduğu bir düzene mi sahip olduğunu sorguluyor. “Fizikte evrenin yerel olarak gerçek olmaması savı”, özellikle kuantum mekaniği bağlamında ortaya çıkan ve klasik fizikten çok farklı bir evren anlayışını yansıtan bir görüş. Newton’un maddeci evreninden Planck sabiti, kuantum yorumları ve bilinçli gözlem üzerine bir sorgulama…

Evrenin yapısı

Gerçeklik dediğimiz şey ne kadar bağımsız, ne kadar bize bağlı?

Bu savı anlamak için öncelikle şu iki kavramı tanımlamak gerekir:

 1. Gerçeklik (Realism) Nedir?

Bir parçacığın ya da nesnenin belirli özelliklerinin (örneğin konumu, momentumu, spini) ölçülmeden önce de var olduğunu kabul eder.

Klasik fizikte (Newton mekaniği gibi) bir nesne gözlemlenmediği halde bile özellikleri tam olarak belirli ve ölçülebilirdir.

2. Yerellik (Locality) Nedir?

Fiziksel olayların yalnızca bulundukları konuma yakın olan olaylardan etkilenebileceği, yani ışık hızından daha hızlı bilgi aktarımının olamayacağı görüşüdür.

Bu da Einstein’ın görelilik teorisine dayanır. Ona göre “etki”, uzay-zamanda sınırlıdır ve bir sistem diğerine ışık hızını aşmadan etki edemez.

Yerel Gerçeklik Neden Tartışmaya Açıldı?

Kuantum mekaniğinde bazı deneysel sonuçlar (özellikle dolanıklık deneyleri), hem gerçeklik hem de yerellik ilkelerini aynı anda sürdürebilmenin mümkün olmadığını gösteriyor.

Bell Teoremi (1964)

John Bell, kuantum dolanıklık üzerine geliştirdiği Bell Eşitsizlikleri adlı kuramla şunu savundu:

“Eğer evren hem yerel hem de gerçekse bazı ölçümlerin istatistiksel sonuçları belirli sınırlar içinde kalmalıdır.”

Ama kuantum deneylerinde (örneğin Aspect Deneyi, 1980’ler) bu sınırlar aşıldı.

Sonuç: Evren ya yerel değildir ya da gerçek değildir. Belki de her ikisi de değildir.

Yerel Gerçeklikten Vazgeçmenin Anlamı

1. Evren Gerçek Değilse:

Parçacıklar, ancak ölçüm yapıldığında belirli özellikler kazanır. Yani, bir elektronun tam olarak nerede olduğunu sormak, ölçülmeden önce anlamsızdır. (→ Kopenhag Yorumu)

2. Evren Yerel Değilse:

Bir parçacığa yapılan ölçüm, ışık hızından daha hızlı şekilde başka bir parçacığı anında etkileyebilir. Bu, kuantum dolanıklık yoluyla olur. (→ Einstein buna “spooky action at a distance” demiştir.)

Günümüzde Ne Düşünülüyor?

2000’li yıllarda yapılan “loophole-free” Bell deneyleri (örneğin 2015 Delft Deneyi), kuantum mekaniğinin öngörülerini tekrar tekrar doğruladı.

Bu deneyler, yerel gerçekliğin evrende geçerli olmadığını güçlü biçimde gösteriyor.

Ne Anlama Geliyor?

Fiziksel anlamda: Evrenimizde olaylar, klasik mantığa göre ilerlemiyor. Parçacıkların özellikleri, ölçüm yapılana kadar belirsiz olabilir ve birbirlerinden çok uzakta olsalar bile anlık olarak birbirlerini etkileyebilirler.

Bazı Felsefi ve Bilimsel Sonuçlar:

  • Gerçeklik, gözlemciye bağlı olabilir.
  • Deterministik evren fikri zayıflar.
  • Bilgi, klasik sınırlamaların dışında anında paylaşılabilir görünse de bu bilgi iletişim amacıyla kullanılamaz.
  • Evrenin doğası, daha temel bir düzeyde “ölçümle” oluşuyor olabilir.

Çoklu Evren Yorumu (Many-Worlds) – Hugh Everett

Çoklu Evren

Özet: Dalga fonksiyonu asla çökmez. Ölçümde her olasılık, başka bir evrende gerçekleşir.

Anahtar İlkeler:

  • Tüm olasılıklar gerçektir, ama farklı paralel evrenlerde yaşanır.
  • Biz yalnızca kendi dalımızdaki sonucu görürüz.

Artıları:

  • Dalga fonksiyonu çökmesi yok → matematik daha tutarlı.
  • Rastlantı yerine deterministik evren fikrini kurtarır.

Eksileri:

  • Sonsuz sayıda evren önerir → doğrulanması neredeyse imkansız.
  • Deneyle test edilmesi çok zordur.

Bohm’un Gizli Değişkenler Teorisi (David Bohm)

David Joseph Bohm
David Joseph Bohm (1917-1992)

Özet: Parçacıkların belirli yörüngeleri vardır, ama biz tüm bilgiyi göremeyiz. Dalga fonksiyonu bu parçacıklara “kılavuzluk eder”.

Anahtar İlkeler:

  • Evren aslında belirli ama biz bilgiyi göremiyoruz.
  • Dalga ve parçacık birlikte vardır.
  • Bu teori yerellikten vazgeçer ama gerçekliği korur.

Artıları:

  • Gerçekçilik korunur.
  • Daha klasik bir sezgiye yakındır.

Eksileri:

  • Yerel değildir (ışık hızından hızlı etkileşimler içerir).
  • Standart kuantum fiziği topluluğu tarafından ana akım kabul edilmez.

Planck Sabiti (h) Hakkında Temel Bilgiler

Tanım: Planck Sabiti (h), kuantum mekaniğinde enerji ile frekans arasındaki ilişkiyi belirler:

E = h \cdot f

: Enerji

: Frekans

: Planck sabiti (yaklaşık )

Anlamı Nedir?

Planck sabiti, evrenin “kuantum doğasını” belirleyen temel sabittir. Enerji, sürekli değil, küçük “paketler” (kuantlar) halinde gelir. Bu sabit:

  • Atomaltı düzeyde enerjinin kesikli olduğunu gösterir.
  • Klasik fizik ile kuantum fiziği arasındaki sınırı çizer.
  • Işık ve maddenin hem dalga hem parçacık özelliğini anlamamıza yardımcı olur.

Planck Sabiti Nerelerde Karşımıza Çıkar?

Planck sabiti
Planck sabitini tanımlayan denklem Planck-Einstein ilişkisi

Alan Açıklama:

Kara Cisim Işıması Enerji kuantlanmıştır → Planck Yasası
Fotoelektrik Etki Işık enerjisi ile açıklanır.

Yani daha basit bir ifadeyle Planck Yasası’na göre;

– “Enerji paketler halinde gelir”

Eskiden ışığın enerjisi sürekli sanılıyordu.

Ama Planck gösterdi ki:
Enerji, minik “paketler” (kuantlar) halinde yayılır.
Her paketin enerjisi, ışığın frekansına bağlıdır.

Örneğin: Işığı bir musluktan damla damla akan bir şey gibi düşün.

Kara Cisim Işıması – “Sıcaklık arttıkça ışık rengi değişir”

> Sıcak bir cisim (örneğin demir) önce kırmızı, sonra beyaz parlar.
Bu, enerjinin rastgele değil, belirli miktarlarda yayıldığını gösterir.
Yani: Enerji, “kuantlanmıştır” – her sıcaklıkta her ışık rengi çıkmaz.

Fotoelektrik Etki – “Işık, elektronları yerinden oynatabilir”

> Işık sadece parlamakla kalmaz, yeterince enerjiliyse maddeye çarpınca elektronları fırlatır. Ama bu sadece doğru türde ışık (örneğin morötesi) gelirse olur.
Yani: Işık enerji taşıyan bir parçacık gibidir. (foton)

Özetlersek:

  • Planck: “Enerji, kesintisiz değil, paket paket gelir.”
  • Kuantum: “Doğa, minik ve sayılı adımlarla çalışır.”
  • Fotoelektrik etki: “Işık, maddeyle çarpıştığında gerçek bir darbeye dönüşebilir.”

Heisenberg Belirsizlik İlkesi

Heisenberg Belirsizlik İlkesi
Kuantum Mekaniğinin En Zorlayıcı İlkesi: Heisenberg Belirsizlik İlkesi

Kuantum Elektrodinamiği Temel etkileşim hesaplarında rol oynar.

Felsefi Yorum: Planck sabiti çok küçük bir değer taşısa da bu sabitin varlığı bile deterministik evren anlayışını yıkan en önemli kanıttır.

Özet karşılaştırma:

  • Planck sabiti, enerjinin kuantumlaştırıldığını gösterir.
  • Kuantum yorumları, evrenin doğasının nasıl işlediğini farklı açılardan açıklamaya çalışır.
  • Kopenhag yorumu → belirsizlik ve ölçüme bağımlı evren
  • Çoklu evren → tüm olasılıkların gerçekleştiği evrenler
  • Bohm yorumu → belirli ama gizli işleyen bir gerçeklik

Tüm bu bilimsel veriler ışığında insan ne anlamalı diye sorabiliriz;

Tüm bu kuantum ve metakognitif bilgilerden sonra insanın anlaması gereken asıl içgörü, sadece fizik ya da bilimsel bilgiyle sınırlı değil — kendi gerçekliğini nasıl algıladığıyla da ilgili.

İşte bunu 3 temel düzeyde özetleyebiliriz:

1. Evrenin Gerçekliği: Sabit Değil, Olasılıksal

> Kuantum fiziği bize şunu söylüyor:

  • Gerçeklik, gözlemle şekillenir.
  • Işık hem dalga hem parçacık gibi davranabilir.
  • Olasılıkların içinden, bizim algımız ve etkileşimimizle bir sonuç belirir.

O halde insan ne anlamalı sorusunun birden fazla cevabı olabilir;
→ Evren, mutlak ve değişmez bir yer değildir.
→ Ne gördüğümüz, nasıl baktığımıza bağlıdır.

2. Zihnin Gerçekliği: Programlanabilir ve Gözlemlenebilir

> Metakognitif programlama ise şunu söylüyor:

  • Zihninde dönen düşünceler otomatik yazılımlar gibidir.
  • Ama bu yazılımlar, gözlemlenebilir ve yeniden yazılabilir.
  • Düşüncene bakabildiğinde, ona hükmedebilirsin.

Peki gündelik hayatta insan nasıl kullanabilir?

→ “Ben böyleyim” dediğin her şey, aslında “şu an böyle çalışıyorum” olabilir.
→ Zihinsel yazılım, farkındalıkla güncellenebilir. Bu yazılımdaki kodları tanımak ve çözmek gibi düşünülebilir.

3. İçsel Dönüşüm: Gerçeklik Algısı Değiştirilebilir

> Kuantumla metakognisyon birleştiğinde:

Gerçekliğin kendisi değil, algın değiştiğinde hayatın değişir. (Sen değiş, dünyan değişsin mottosu gibi)

Işık gibi, sen de hem dalga (potansiyel) hem parçacık (eylem) olabilirsin.

Gözlemlediğin dünya aslında içsel halinin yansımasıdır.

→ Hayat, sadece başımıza gelenler değil, onları nasıl anlamlandırdığımızdır.
→ Düşünceyi değiştirmek, deneyimi değiştirebilir.
→ Kendini fark eden bir zihin, özgürleşmeye başlar.

“Gerçeklik, bakışla başlar; Gerçek dönüşüm ise farkındalıkla.”

Yani gerçek bir dönüşüm istiyorsan, dış koşulları değiştirmekle uğraşmaktan, o koşullara verdiğin tepkileri fark etmeye geç. Bakışlarını dış dünyadan iç dünyanı izlemeye çevirebildiğinde dış dünya sana aynalık yapmaya başlar. Ne ışık sadece dalga, ne insan sadece geçmişidir. Her an, yeni bir gerçekliği seçmek mümkündür.


Kaynaklar:


Bunlarla da ilgilenebilirsiniz:

Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.