İş yerinde zihin sağlığı krizi büyüyor. Hızla değişen iş dinamikleri, artan stres seviyeleri ve belirsizlikler, çalışanların zihinsel dayanıklılığını zorlarken; birçok şirket bu sessiz krizin farkında bile değil.
Pandemiyle birlikte görünür hâle gelen zihin sağlığı sorunları, artık bireysel bir mesele olmaktan çıktı. Bugün bu kriz; şirketlerin verimliliğini, çalışan bağlılığını ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini doğrudan tehdit eden kritik bir meseleye dönüşmüş durumda.
📌 Öne çıkanlar:
- Çalışanların durgunluk (languishing) ve işte verimsiz bulunma (presenteeism) gibi durumları, şirketlere yüksek “görünmeyen maliyetler” çıkarıyor.
- Türkiye, Gallup’un Küresel Duygu Durumu araştırmasında stres ve öfke oranlarında dünya ikincisi; kadınlar erkeklere göre daha fazla stres yaşıyor.
- Küresel esenlik ekonomisi hızla büyüyor; esenlik artık bir lüks değil, sağlıklı yaşamın ve zihinsel dayanıklılığın temel bir gerekliliği haline geldi.
- Şirketlerin bütünsel esenlik yaklaşımı benimsemesi, sadece fizyolojik değil, zihinsel, duygusal, finansal ve sosyal esenliği de kapsaması gerekiyor.
- Liderlerin proaktif yaklaşımı, taahhüdü, empati göstermesi ve programların etkilerini ölçümlemesi, zihin sağlığı krizine karşı dönüşümün anahtarını oluşturuyor.
Sessiz salgın: Durgunluk ve görünmeyen maliyetler
Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Çalışan esenliği denince genellikle fiziksel sağlığa odaklanılır, ancak buzdağının görünmeyen kısmı çok daha büyük ve yıkıcıdır: languishing (durgunluk) ve presenteeism (işte verimsiz bulunma). Klinik olarak depresyonda olmasalar bile, çalışanların önemli bir bölümü durgunluk haliyle boğuşuyor; motivasyonsuz, enerjisiz ve tükenmiş hissediyorlar. Bu durumdaki çalışanlar fiziksel olarak işte olsalar da, zihinsel olarak bağlantısız, yaratıcılıktan uzak ve düşük verimlilikle çalışıyorlar. Bu “sessiz istifa” hali, şirketlere yüksek görünmeyen maliyetler çıkarıyor; çünkü işgücünüzün tam potansiyelini kullanamadığı her an, kaçırılmış bir fırsat ve doğrudan bir kayıptır.”
Stresin yıkıcı etkisi ve Türkiye’nin gerçekleri
Zihin sağlığının belki de en somut ve yaygın göstergesi olan stresin, iş performansına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğuna dikkat çeken Elif Elkin, “Gallup’un Küresel Duygu Durumu araştırması, Türkiye’nin bu konuda çarpıcı bir tablo çizdiğini gösteriyor:
- Ülkemiz, yüzde 64’lük ‘Önceki gün stresli hissettiniz mi? Evet’ oranıyla dünya sıralamasında Afganistan ve Lübnan’dan sonra ikinci sırada yer alıyor.
- Aynı araştırmada ‘Önceki gün öfkeli hissettiniz mi?’ sorusuna verilen yanıtlarda da ikinci sıradayız.
Araştırmalarda, kadınların her kategoride erkeklere göre daha fazla stres yaşadığı da dikkat çekici. Bu yüksek stres seviyesi, sadece bireysel tükenmişliğe yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketlerin iş-yaşam dengesini destekleme konusundaki yetersizliğini de ortaya koyuyor. Genç profesyonellerin yalnızca yüzde 32’si, deneyimli profesyonellerin ise yüzde 46’sı şirketlerinin iş ve özel hayat dengesine önem verdiğini belirtiyor. Pazartesi sendromunun ötesine geçen bu durum, çalışanların işe enerjik başlama oranlarındaki ciddi düşüşlerle de kendini gösteriyor” dedi.
Bütünsel esenliğe geçiş: Neden artık bir lüks değil?
Elif Elkin, çalışan esenliği programlarının bir ekstra değil, gereklilik olduğuna da değindi: “Global Wellness Institute’un 2024 raporu, küresel esenlik ekonomisinin 2023’te 6.3 trilyon dolara ulaştığını ve 2028’de 9.0 trilyon dolara yükseleceğini öngörüyor. Bu raporun altını çizdiği gibi, esenlik artık tüketiciler için bir lüks veya isteğe bağlı bir harcama değil, sağlıklı bir yaşam sürdürmek, bağışıklığı güçlendirmek, uzun ömürlülüğü artırmak ve zihinsel dayanıklılığı geliştirmek için temel bir gereklilik haline geldi.
İş yerleri için bu, bütünsel bir esenlik yaklaşımını benimsemek anlamına geliyor. Sadece fizyolojik ihtiyaçlara odaklanmak yeterli değil; şu alanları da kapsayan bir yaklaşım esastır:
- Zihinsel ve duygusal esenlik (stres yönetimi, psikolojik destek)
- Finansal esenlik (finansal okuryazarlık, ücretlendirme adil politikaları)
- Sosyal esenlik (güçlü ekip kültürü, iş-yaşam dengesi, adil yönetim)
Çalışanlar, hayatlarındaki stres faktörlerinin (finansal kaygılar, ailevi sorunlar, zihinsel yorgunluk) doğrudan iş performanslarını etkilediğinin farkındalar. Dolayısıyla, esenlik programları bir “ekstra” değil, çalışan verimliliğinin ve bağlılığının temelini oluşturan stratejik bir yatırımdır.”
Liderlerin rolü: Dönüşümün anahtarı
Zihin sağlığı krizine karşı iş yerlerini hazır hale getirmenin anahtarının, liderlerin proaktif yaklaşımında yattığının altını da çizen Elkin, “Öncelikle, ihtiyaç analizi yaparak çalışanların gerçek sorunlarını ve beklentilerini anlamak gerekiyor. Her şirketin dinamikleri farklıdır ve tek tip çözümler yerine, şirkete özgü, kapsayıcı programlar tasarlanmalıdır.
En kritik adım ise liderlik taahhüdü ve katılımıdır. Esenlik programları sadece İnsan Kaynakları departmanının sorumluluğu olmaktan çıkarılmalı, üst yönetimden başlayarak tüm liderler bu kültürü benimsemeli ve desteklemelidir. Çalışanlar, yöneticilerinin kendilerinin ve ekip üyelerinin zihinsel sağlığına ne kadar değer verdiğini ve bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını görmelidir. Liderlerin kendi kırılganlıklarını paylaşması, destekleyici bir dil kullanması ve empati göstermesi, güven ortamının oluşmasında ve çalışanların yardım isteme cesaretini bulmasında hayati önem taşır.
Ayrıca, programların etkisi ölçümlenmeli ve sürekli iyileştirilmelidir. Şirketler şu metrikleri takip etmelidir:
- Katılım oranları
- Devamsızlık verileri
- Çalışan memnuniyeti anketleri
- Sağlık giderlerindeki değişimler
Ölçülemeyen bir şeyi yönetmek mümkün değildir” dedi.
Sonuç: Esenlik odaklı bir gelecek inşa etmek
Elif Elkin son olarak, “Zihin sağlığı krizi kapıda değil, zaten içindeyiz” diyerek sözlerini şöyle noktaladı: “Ancak bu kriz, aynı zamanda şirketler için bir dönüşüm fırsatı sunuyor. Çalışanların zihinsel ve bütünsel esenliğine yatırım yapmak, artık sadece insani bir sorumluluk değil, aynı zamanda verimliliği artıran, yetenekleri çeken, mevcut yetenekleri elde tutan ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen akıllı bir iş stratejisidir. Liderler, bu “kusursuz fırtına” döneminde eski alışkanlıklarından vazgeçme ve ezberleri unutma cesaretini göstererek, krizden bir dönüşüm yaratabilirler. Çalışanlarını sadece birer kaynak değil, potansiyelleri beslenmesi gereken değerli bireyler olarak gören kurumlar, geleceğin rekabetçi iş dünyasında yalnızca ayakta kalmakla kalmayacak, aynı zamanda gelişecektir. Zihin sağlığının önceliklendirildiği, esenlik odaklı bir şirket kültürü inşa etmek, hem insanlar için daha iyi bir dünya hem de işletmeler için daha parlak bir gelecek anlamına geliyor.”
📚 İş yerinde durgunluk (languishing) ve verimsiz bulunma (presenteeism): Belirtileri, nedenleri ve şirketler için çözüm önerileri
Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin’in de vurguladığı gibi, modern iş dünyasının karşı karşıya olduğu en büyük meydan okumalardan ikisi “durgunluk” (languishing) ve “verimsiz bulunma” (presenteeism)dır. Bu iki durum, çalışanların gizli motivasyon kaybı ve düşük performansına işaret ederek şirketlere ciddi görünmeyen maliyetler yaratmaktadır.
Durgunluk (Languishing) nedir?
Psikolog Adam Grant tarafından “göz ardı edilmiş orta çocuk” olarak tanımlanan durgunluk, ne ruh sağlığı yerinde ne de klinik olarak depresyonda olma halidir. Bir tür “ruhsal gri alan”dır. Çalışanlar durgunluk yaşadıklarında:
- Boşluk ve anlamsızlık hissederler.
- Motivasyon eksikliği ve neşe kaybı yaşarlar.
- Kolayca odaklanma zorluğu çekerler ve enerjileri düşüktür.
- Yaratıcılıkları azalır ve işlerine karşı ilgisizlik gösterirler.
Bu durum, genellikle pandemi gibi belirsizlik dönemlerinde artar ve çalışanların potansiyellerini tam olarak kullanamamalarına yol açar.
Verimsiz bulunma (Presenteeism) nedir?
Verimsiz bulunma, bir çalışanın fiziksel olarak iş yerinde veya online olarak çalışıyor olmasına rağmen, zihinsel veya fiziksel bir sağlık sorunu nedeniyle görevlerini tam verimle yerine getirememesi durumudur. Bu durum, devamsızlıktan (absenteeism) daha maliyetli olabilir çünkü gözle görülmez ve şirketin genel performansını derinden etkiler. Verimsiz bulunmanın yaygın nedenleri şunlardır:
- Kronik stres ve tükenmişlik
- Depresyon, anksiyete gibi ruhsal sağlık sorunları
- Uykusuzluk ve yorgunluk
- Finansal veya kişisel sorunlar
- İş yükünün fazlalığı veya işin monotonluğu
Çalışanlar genellikle işlerini kaybetme korkusu, iş yükünün birikmesi endişesi veya yeterli destek alamama hissi nedeniyle verimsiz oldukları halde çalışmaya devam ederler.
Şirketler için çözüm önerileri
Durgunluk ve verimsiz bulunmayla mücadele etmek için şirketlerin bütünsel ve proaktif bir yaklaşım benimsemesi gerekmektedir:
- Açık İletişim ve Destekleyici Kültür: Zihin sağlığı konularını bir tabu olmaktan çıkarın. Çalışanların endişelerini dile getirebilecekleri, yargılanmayacakları güvenli bir ortam yaratın.
- Yönetici Eğitimi: Yöneticilere, ekip üyelerindeki durgunluk ve verimsizlik belirtilerini tanıma, empati kurma ve uygun yönlendirmeleri yapma konusunda eğitimler verin.
- Esnek Çalışma Modelleri: Hibrit veya esnek çalışma saatleri gibi modeller sunarak iş-yaşam dengesini destekleyin ve çalışanların kişisel ihtiyaçlarına uyum sağlamalarına olanak tanıyın.
- Bütünsel Esenlik Programları: Fiziksel sağlığın yanı sıra, zihinsel sağlık danışmanlığı, finansal okuryazarlık eğitimleri ve sosyal etkileşim imkanları sunan kapsamlı programlar geliştirin.
- İş Yükü Yönetimi ve Net Beklentiler: Çalışanların aşırı iş yükü altında kalmasını önleyin ve iş hedeflerini net bir şekilde belirleyin. Başarıyı sadece sonuçlarla değil, süreçle de ilişkilendirin.
- Geri Bildirim Mekanizmaları: Anonim anketler, birebir görüşmeler veya açık kapı politikası gibi yollarla çalışanların sorunlarını ve ihtiyaçlarını düzenli olarak öğrenin.
- Psikolojik Destek Hizmetlerine Erişim: Çalışan Destek Programları (EAP) aracılığıyla profesyonel psikolojik danışmanlık hizmetlerine kolay ve gizli erişim sağlayın.
Durgunluk ve verimsiz bulunma, modern işgücünün gizli zorluklarıdır. Bu sorunları tanımak, anlamak ve proaktif çözümler geliştirmek, sadece çalışanların yaşam kalitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda şirketlerin uzun vadeli başarısını ve sürdürülebilirliğini de güvence altına alacaktır.
🌐 Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Sessiz istifa Türkiye’de de yaygınlaşıyor: Çalışma hayatının kodları değişiyor!
- Presenteizm: İş dünyasının görünmeyen ama önemli sorunu!
- İş yerinde stresi önlemek için 11 püf nokta
- Sessiz istifa nedir? Sessiz istifayı engelleyecek 7 altın kural
- Languishing: Duygusal boşluk hissiyle mücadele
🔗 Kaynaklar:
- Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin
- Gallup’un Küresel Duygu Durumu araştırması
- Global Wellness Institute’un 2024 raporu
- COVID-19 salgını sırasında işçilerin presenteeism ve ruh sağlığı: sistematik bir inceleme – PMC
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO) – Çalışma Yaşamında Ruh Sağlığı
- (PDF) Sağlık Çalışanlarının İyi Oluş Hali ve İşle İlgili Stres Faktörleri: Algılanan Örgütsel Desteğin Aracı Etkisinin Değerlendirilmesi
- Zihinsel Zayıflamanın Sağlık Çalışanlarının Çalışma Yaşamına Etkileri – DergiPark
- Sınırlar | COVID-19 pandemisi sırasında çalışanların presenteeism ve ruh sağlığı: sistematik bir derleme