Yazar ve gazeteci Kenize Murad, Fransa’nın en yüksek sivil nişanı olan Légion d’Honneur şövalyelik unvanına layık görüldü. 8 Nisan 2025’te Paris’te düzenlenen tören, kültürler arası diyaloğun ve barış arayışına adanmış bir ömrün onurlandırılmasına sahne oldu.
Ödülü takdim eden yazar ve Fransız Akademisi daimî sekreteri Amin Maalouf, Mourad’ın edebi yolculuğunu “Doğu ile Batı arasında ince bir köprü” olarak nitelendirerek, eserlerindeki adalet ve insan onuru arayışına dikkat çekti. Maalouf’un bu sözleri, törenin anlamını derinleştirdi.
Doğu ile batı arasında bir köprü: Amin Maalouf’un takdimi
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Temmuz 2024’te takdir ettiği nişan, Paris’te dostlarının ve entelektüellerin huzurunda Kenize Murad’a sunuldu. Törenin en unutulmaz anlarından biri, bu prestijli nişanı Fransız Akademisi’nin daimî sekreteri, yazar Amin Maalouf’un takdim etmesiydi.
Amin Maalouf, Kenize Murad’ın eserlerinde öne çıkan temaları şu sözlerle vurguladı:
- Adalet arayışı ve insan onuruna duyulan sarsılmaz inanç.
- Acıyla yoğrulmuş bir bilgelikle kelimelere kazınan derinlik.
- Doğu ile Batı arasında kurulan ince bir köprü ve geçmişle gelecek arasında uzanan bir bilinç hattı.
Bir yaşam felsefesi: Kenize Murad’ın konuşması
Amin Maalouf’un ardından söz alan Kenize Murad, Osmanlı hanedanından gelen köklerini, sürgünde geçen çocukluğunu ve yazarlıkla kurduğu kimliğini anlattı. Konuşmasında özellikle kimlik, aidiyet ve insan kalabilmenin anlamı üzerinde durdu. Kenize Murad’ın, “Derin kimlik, bir yere kapanmak değil; kendini dünyaya açmak, insan kalabilmektir” sözleri, törende bulunanlara duygusal anlar yaşattı. Bu sözler, yaşanmışlıkla billurlaşmış bir hakikat olarak salonda yankılandı.
Notalarla kurulan bağ: Kudsi Ergüner’in dinletisi
Törenin sonunda, neyzen ve UNESCO barış sanatçısı Kudsi Ergüner, Kenize Murad’ın onuruna birkaç taksim icra etti. Ergüner’in neyinden dökülen notalar, Doğu ile Batı arasındaki o görünmez köprüyü bu kez sesin diliyle kurdu. Bu an, töreni bir ödül seremonisinin ötesine taşıyarak, dostluk, bağlılık ve kültürler arası diyaloğun simgesine dönüştürdü.
Kenize Murad: Saraydan sürgüne uzanan bir hayat hikayesi
Légion d’Honneur nişanıyla onurlandırılan Kenize Murad’ın yaşamı, kimlik, aidiyet ve köklerini arama mücadelesiyle şekillenmiş edebi bir yolculuğu yansıtıyor.
Kökler ve kimlik arayışı
- Doğumu ve Ailesi: 1939’da Paris’te, Osmanlı Sultanı V. Murad’ın torunu Selma Hanımsultan ile Hintli Prens Kotwara’nın kızı olarak dünyaya geldi.
- Çocukluğu: Annesini çok küçük yaşta kaybettikten sonra Fransız bir aile tarafından Katolik bir ortamda büyütüldü. Çocukken, “korkunç bir Müslüman” olarak görülen babasından saklanarak dini hoşgörüsüzlükle tanıştı.
- Eğitimi ve Keşfi: Bu ilk ayrılık, onu yetişkinliğinde Sorbonne Üniversitesi’nde sosyoloji ve psikoloji okumaya ve Türk-Hint kökenlerini yeniden keşfetmeye yönlendirdi.
Gazetecilikten edebiyata geçiş
Mourad, edebi kariyerinden önce başarılı bir gazeteciydi. 1970’lerde Le Nouvel Observateur için Ortadoğu’da muhabir olarak görev yaptı; İran Devrimi ve Lübnan iç savaşı gibi önemli olayları yerinde izledi. Ancak 1983’te gazetecilikte karşılaştığı sansür nedeniyle yazıyı bir “hayatta kalma, analiz ve uzlaşma aracı” olarak gördüğü edebiyata yöneldi.
Ödüllü bir edebi kariyer
- İlk Romanı: Dört yıllık titiz bir araştırmanın ardından yayımladığı ve annesinin yaşam öyküsünü anlattığı ilk romanı “Saraydan Sürgüne” (De la part de la princesse morte), uluslararası bir başarıya ulaştı.
- Başarısı: Roman, 34 dile çevrildi, milyonlarca sattı ve Académie Française’ın Anaïs Ségalas Ödülü’nü kazandı.
- Diğer Eserleri: “Badalpur Bahçesi” ve “Toprağımızın Kokusu” gibi eserlerinde hem aile mirasını hem de Ortadoğu ve Hindistan halklarının hikâyelerini büyük bir hassasiyetle kaleme aldı.
Ödünsüz bir duruş ve ilham kaynakları
Mourad, konuşmalarında ve eserlerinde her zaman savunduğu değerlerin altını çizer. Yazar, Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimlikler” (Les Identités meurtrières) kitabının kendisini derinden etkilediğini ve bu kitapta kendini bulduğunu belirtir. Filistin davasına verdiği destek gibi tutumları nedeniyle bazı medya kuruluşları tarafından boykot edildiğini, ancak çocukluğunun Fransa’sından öğrendiği dürüstlük, adalet ve cesaret gibi değerlere sadık kaldığını ifade eder. Mourad, bu değerlerin tehlikede olduğu günümüzde çözümün onları günlük hayatta mücadele ederek korumak olduğunu vurgular.
Amin Maalouf kimdir?
Amin Maalouf, 1949 yılında Lübnan’ın Beyrut kentinde doğmuş, 1976’dan itibaren yaşamını Fransa’da sürdüren Fransız-Lübnanlı yazardır. Roman, deneme ve tarih alanlarında eserler veren Maalouf, kimlik, göç, kültürel çatışmalar ve medeniyetler arası diyalog temalarını işler. Afrikalı Leo, Semerkand, Tanios Kayası gibi çok sayıda eseriyle uluslararası başarı kazanmış; 1993’te Prix Goncourt, 2010’da Asturias Prensi Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür. 2011 yılında Académie Française’e kabul edilen Maalouf, 2023’te kurumun daimi sekreteri olmuştur.
Fransa’nın en prestijli nişanı: Légion d’Honneur’ün tarihi ve önemi
Kenize Murad’a verilen Légion d’Honneur, köklü bir geçmişe ve derin bir anlama sahip olan, Fransa’nın en bilinen onur nişanıdır. Sadece Fransız vatandaşlarına değil, Fransa’ya hizmet eden veya evrensel idealleri savunan yabancılara da verilen bu nişan, dünya çapında büyük bir prestij taşır.
Napoléon Bonaparte’tan günümüze
Légion d’Honneur, 1802 yılında Napoléon Bonaparte tarafından, köken veya din ayrımı yapmaksızın sivil ve askeri alanda üstün başarı gösteren kişileri onurlandırmak amacıyla kurulmuştur. Fransız Devrimi’nin “eşitlik” ilkesine dayanan nişan, aristokratik düzenin eski onurlandırma sistemlerine bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Nişanın beş derecesi bulunur: Şövalye (Chevalier), Subay (Officier), Komutan (Commandeur), Yüksek Subay (Grand Officier) ve Büyük Haç (Grand-Croix).
Bu onura layık görülen diğer Türkler
Tarih boyunca Kenize Murad dışında birçok önemli Türk de bu prestijli nişana layık görülmüştür. Bu isimler, sanat, edebiyat, iş dünyası ve bilim gibi farklı alanlarda Türkiye ile Fransa arasındaki kültürel ve dostluk bağlarını güçlendirmişlerdir. Bu onura layık görülen bazı tanınmış Türkler arasında şunlar yer almaktadır:
- Yaşar Kemal: Dünyaca ünlü yazar.
- Ara Güler: Usta fotoğraf sanatçısı.
- Zülfü Livaneli: Müzisyen, yazar ve yönetmen.
- Sakıp Sabancı: Ünlü iş insanı ve sanayici.
- Prof. Dr. İhsan Doğramacı: Hekim ve akademisyen.