Gözyaşı Yağmurları

Gözyaşı yağmuru ardından ise ışıklı büyük ses ile birlikte… Bulutlar önce parça parçaydılar. Sessizce dağılıp sonra yine kaynaştılar. Bir görünüp bir saklandılar. Bu arada insanlar onların bu hallerine alıştılar. 

gözyaşı yağmuru

Sonrasında, alışılmışlığın verdiği rahatlıkla daha da birbirlerine yanaştılar. Kol kola ve sarmaş dolaş oldular. Görünen o ki uzun süre ayrı kalmışlar. Topluca ağlamaya başladılar. Çoğu zaman olduğu gibi oldu yine; önce gözyaşı yağmuru ardından ise ışıklı büyük ses ile birlikte! Kavuşmanın sevinci beraberinde yeryüzüne rahmet getirmişti! Birleşme her şeyiyle dengeli idi ve olup bitenleri gözlemleyen yeryüzü çocuğu ise artık üstlerdeki hareketliliği çözümlemişti!

Gözümün yaşı kurudu belki de; bilinmez ki belki de kalbimdeki merhamet yok oldu bilemiyorum, bilebilseydim eğer şu an ağlıyor olurdum, dedi aksakallı ihtiyar. Bir şeylerin olmadığını bilebilecek kadar deneyimli ve o kadar da feraset sahibi. Sakallarını değirmende eğirtmedi. Bir yandan çocuğu dinliyor diğer yandan kendisini sıkı bir sorgudan geçiriyor. Çocuk sadece kendisiyle ilgilenildiğini düşünüp fark ettiklerini peşi sıra ekliyor ve seviniyor. İlgilenilmek güzel şey! İlgilenilmek güzel bir şey ise eğer, kim bilir bilinebilmek nasıl bir şeydir? Tam olarak pek olmasa da ötesinden kenarından bile olsa yine yeter. Vereceği anlamlı mutluluğun sarsılmaz dayanıklılığını hissediş. Ötelere ve berilere tekrar tekrar bakınıp durma eyleminden bir an bile olsa vazgeçiş.


Gözyaşı

Yağmur doluya dönüştü.

Bir Ankara akşamüstü, bulutların gözyaşı katılaşıp yeryüzüne bu şekilde süzüldü. Sıvazlanan aksakalla beraber tepeden gelen kükreme sesleri çocuğu ürkütürken ihtiyarı düşündürdü! Göklerin yumuşacık merhametini anlamayan yeryüzü ruhlarını bir silkeleyişti aslında, aslında anlamak istemeyişin gördüğü bir göksel tepki, aslında özünden feragat edişin zavallılığına göklerin başka bir ağlayış şekli! Bu nasıl olabilirin buz kesmiş hali!

Yağıştaki süreklilik eğer merhametteki devamlılık ise işte o zaman vay yeryüzü ruhlarının haline! Göklerin ağlayamadığı gün gözyaşlarını yoklayacaklardır. Kurumuş pınarları fark edip gözlerinden ancak kan akıtacaklardır. Sonrasında yaşlanıp ta sıvazlayacak bir aksakalda bulamayacaklardır. Bugünün merhameti geçmişe yönelik bir acıma değildi!


Gözyaşı

Hem her şeyin hem de hiçbir şeyin tam olarak bulunduğu yer dünya gezegeni demek ki! Her türlü zıtlık ancak bu kadar zıt bir şekilde bir arada olabilir. Uyum sadece bu yeryüzünde müthiş bir maharetle katledilebilir diye düşünürken aksakallı koca ihtiyar, çocuk birden fırladı! Bu kadar mıydı diye göklere doğru bağırdı! Devamını getirecek olanların yeryüzü ruhları olduğunu çocuk henüz kavrayamadı. Aksakal ise akışı oluruna bıraktı ve çocuğa hiçbir açıklama yapmadı. Zaten yapsa ne olacaktı? Hazır olmayan bir bilinç hiç anlar mıydı? Aksakallığın güzel tarafı bu olsa gerek. Gereksiz şeyleri bilip boşuna emek sarf etmeme! Olurunu seyredip dönüşümü izleme!

Sürdürülebilir sürdürülebilen her şey değil asıl meselemiz.

Onlar zaten bir şekilde sürdürülebilir ve sürdürülüyor. Şu ya da bu şekilde! Güçlülerin mizanseninde kuralları koyanlar sürdürülebilirliği gerçekleştiriyorlar. Bilinç erozyonları ve bilinç aşınımlarının sürüp giden devamlılığının sürdürülemez hale getirilişi ve devamlı dinamik bilinç gelişiminin sürdürülebilirliği önemlidir! Gözyaşı yağmurlarının sevinçten olması bizlerin asıl meselesidir! Suskundu aksakallı koca ihtiyar. Devamlılığın henüz ölmemiş yaşlı hali! Yaşlılık daimi olarak sürdürülebilseydi o da sürdürecekti.


Gözyaşı yağmurlarını insanlık anlayabilseydi, sevinç gözyaşları olarak bilinecekti.

Oysa kendinden başka eksiğin yok!


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.