Uzman Doğulmaz Olunur

Uzmanlık konusunda yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Mevcut bakışın çağı karşıladığını sanmıyorum. Mevcut anlayış uzmanlığı sadece akademik kariyer yapma ya da sadece sahada bahsedilen işi yapma olarak algılıyor.

524036_374237479282317_344460404_n

Bunun yanında dışarıdakilerin de bir şeyler söylemeye hakkı var. Zaten bu dışarıdakiler aslında içerideler. Dışarıda olmalarından çok, okudukları gazelin kalitesi ve ne söyledikleri önemli olmalı. Türkiye, aslında iş hayatına bakıldığında dışarıdan gazel okumanın normal olduğu, hatta kariyer sağladığı bir ülkedir. Üniversite mezunlarının büyük bir çoğunluğunun, mezun olduğu alanın dışında kariyer yoluna düşmeleri en büyük gösterge sayılabilir.

Akademik kariyerin dışında ya da mezuniyetle bağlantısı olmayan konularda da uzman olabiliriz. Çünkü o işlere girdiğimizde mevcut yoğunlaşmamız bizim sektörde önde geldiği düşünülen insanlardan daha etken ve etkili cümleler kurmamıza engel değil. Söz konusu durum sosyal hayatımızın da bir parçası haline geldi. Örneğin iletişimle ilgili akademik bir unvana sahip olun. Beraberinde basılmış kitaplarınız olsun. Eğer yeni bir şeyler üretemiyorsanız, zamanının hızının yanında çok ağır kalıyorsanız, yeni düşünceleriniz yoksa, yeni oluşmuş sorunlara farklı çözümler için kafa yormuyorsanız, sizin uzmanlığınız toplumsal fayda anlamında somutlaşması azalacaktır. Aslında uzmanlığınızı bir sepete koymuş, orada bekletiyorsunuz demektir.


Son on yıldır yaşadığımız yoğun iletişim çağında, uzmanlığın sadece belli alanlara sıkıştırılması belli kişilerin tekelinde olan bir konu olmasının çok doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü özellikle sosyal medya ile artık herkes her konuya merak sarabiliyor ve ilgi alanını oraya yönlendirebiliyor. Bunun internet üzerindeki en iyi örnekleri de nitelikli blog sayfaları. Artık kişiler belki de kendilerine uzman denilen insanlardan, daha fazla okuyorlar. Yıllar önce sevgili Enver Aysever ile yaptığım bir sohbette kendisine, nasıl bu kadar iyi yazabiliyorsunuz? Diye sorduğumda, günde 150 sayfa okursan sen de yazarsın demişti. Bu cümle çağımızda yoğunlaşma ve emeğin herhangi bir alan için kendimizi geliştirmemize yardımcı olacağını gösteriyor. Bu cümlelerden herkes Beethoven veya herkes Gauss olabilir fikri çıkmamalı. Bazı konular kişinin potansiyeliyle sınırlı olabiliyor. Zaten bahsettiğim yönelme ve uzmanlaşma mantığında verdiğiniz ürünler ve söylediğiniz yeni cümleler sizin değerlendirilmenizde etken oluyor.


Artık akademik bilgiler ve aklınıza gelebilecek her bilgi, birde yabancı diliniz varsa kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir yerde. Burada dikkat edilmesi gereken konu bir alanda ilerlemek için doğru yolun takip edilmesi. Yani en basitten başlanarak temelin sağlam atılması, yoksa ben harika cümleler kuruyorum diyerek çok detaylı ve birikim gerektiren bir konuya zıplamak size zarar verir. Son yıllarda artan uzaktan eğitim talepleri de eğitimin dahi farklı bir aşamaya gelebileceğini gösteriyor.


Bir insan kaynakları çalışanı olmaya bilirsiniz ama bu, söylediğiniz özgün doğruları yanlış hale getirmez. Hatta bu alanların profesyonelleri bu cümleleri bu tahlilileri bu sebep ve çözümleri biz neden saptamadık diye hayıflanmalıdırlar. Bilgi kimsenin tekelinde değilken, monopolcülük oynanmaz. Analiz yeteneğiniz varsa, gelişim gösterebiliyorsanız, farkındalık yaratabilecek yeni şeyler söyleyebiliyorsanız, siz artık ilgilendiğiniz alanın bir oyuncusunuz. Kimsenin size kırmızı kart gösterme yetkisi yok, sizi oyundan atabilecek tek şey sıradanlaşmaya başlamanızdır.


Zafer Uğur
Sürekli düşünen düşündükçe yazan ve yazdıkça daha çok yazası gelen biriyim. Okumayı araştırmayı çok seviyorum. 1999 depreminden yaralı olarak kurtulduktan sonra ikinci bir hayata başladım ilkinden daha zor yıllar geçti. Ön yargılı olmadan her konuda bilgilenmek hayat felsefem oldu. Bilgilenme konusunda obez olduğumu düşünüyorum. Daha çok sevgi ve daha çok anlayış hepimiz için